• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

İyileşmek

Elif SÖNMEZIŞIK AYDIN

Yeni nesillerin iyilik bahsini nasıl algıladığı ve onların algılarını doğru esaslara oturtacak modellerle yeterli bağ kurup kuramadıkları meselesi, devamlı problemlerimizden biri.

Önce kendini düşünme ve bu düşünmeyi tekillik üzerinden gerçekleştirme, dünyayı dolduran bütün nesilleri kuşatıyor artık. Yalnızlık demiyorum, tekillik diyorum; çünkü yalnızlık hâlâ korkutucu bir durumsa da “önce kendini düşünme” bahsinde bir yalnızlaşma yokmuş ve hiç olmayacakmış gibi bir tekillik kandırmacası var.

Birkaç yıl önceydi. Eğitim ve öğretim dönemine binaen değişen disiplin yönetmeliğinde hayli ilginç kurallar gündeme geldi. Ortaöğretimi kapsayan değişikliklerde, ek yasaklar getirilmişti: “Kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yayınlamak veya başkalarını bu davranışlarla kışkırtmak. Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek. Millî ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak.” Bu gibi davranışlar, bir ila beş gün arası okuldan uzaklaştırma gerektiriyor.

Okullar için geliştirilen disiplin kuralları ve bunların uygulama ekseni hepimizi ilgilendiriyor. Hayati önemine rağmen -bazı istisnalar dışında- gündeme kolay kolay taşınmıyor. Biz genelde medyaya yansıyan iki tür habere aşinayız: Ya eğitimcinin öğrenciye yönelik fizikî/sözlü şiddeti ya da öğrencinin eğitimciye fizikî/sözlü şiddeti.

Zaman zaman dehşet görüntüleri paylaşılıyor. Dolayısıyla ilgili birimler “harekete geçiyor.” Kamuoyu baskısından ötürü istisna cezalar uygulanıyor. Bir de göremediklerimiz, bilemediklerimiz var. Gündeme gelmeyen bir diğer gerçek de öğrenciler arasındaki şiddet. “Güçlü”nün “zayıf”ı ezmesine bahsinin mikro gerçeği meselesi… Sıklıkla kulağıma çalınan ise eğitimcilerin çoğu kere çözüm bulmada pasif ve ilgisiz kalması.

Kontrolsüz dijital yayılıma, şiddet içerikli oyunlara, videolara, her türlü görsel ve yazılı paylaşıma terk edilmiş çocuklar… hepimize tanıdık geliyordur bu manzara, zira etrafımızda bolca var. Gizli ya da açık şiddetle mayalanan çocukluğun ergenliği, gençliği, yetişkinliği ve yaşlılığı hangi akıbetlere gebedir?

Diğer taraftan ailelerin çocuklarını her merhalede hunharca rekabete teşvik ediyor olması, sanal dünya üzerinden kazanma fikrine de sempati oluşturuyor, sanal dünya gerçek dünyayı olumsuz beslerken devamlı rekabet etme empozesi de çocuğu sanala itiyor.

“Maruz” kalmadan dahi insan kolayca kötülüğe meyledebilirken kötülüğün kışkırtıldığı ortamları soluyoruz. İyileştiriciler azalıyor, zayıflıyor, umursanmıyor.

Şiddet önce fikirde başlıyor ve manevi alanı istila ediyor. Sonra kişinin durumuna göre türlü eylemlerle açığa çıkıyor. Böylece en basit yolla sanal ortama psikolojik şiddet taşınıyor. Üstelik ortaöğretim çocuklarının sosyal medya üzerinden “okul arkadaşlarını aşağılamasına” yasaklama gerektirecek kadar ileri gitmiş. Bir bakmışız ki üçüncü sayfalara sığmayan şiddet ve cinayet gündemlerimiz çoğalmış. Üstelik bunlar sadece kadınların başına geliyormuşçasına bir medya yönergesi devreye girmiş. Sanki dünyada savaştırılan, çalıştırılan, katledilen çocuklar yokmuş, işgal mahallerinin önde gelen suçu tecavüz ve insan kaçakçılığı değilmiş, sanki işgal esirleri hallerinden çok memnunmuş, şiddet de tecavüz de kadın-erkek ayırırmış gibi…

Devamı: http://www.yenisoz.com.tr/iyilesmek-makale-43234

Bu yazı toplam 377 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim