• İstanbul 18 °C
  • Ankara 19 °C

Kaç çiçek, kaç ağaç, kaç balık ismi biliyorsun?

Kaç çiçek, kaç ağaç, kaç balık ismi biliyorsun?
Prof.Dr. Ahmet Haluk Dursun’un sana, bana, insana, memlekete, tabiata, eşyaya dair yazıların bulunduğu 'İncir Çekirdeği : Hereke’den Çıktım Yola' kitabını Ümit Savaş Londra’dan yazdı.

İlkokulda okuduğum bir kitap okuma heyecanımı artıran kitaplar arasında özel bir yer tutardı. Sayfaları dağılmış bir kitaptı: Atasözleri ve Deyimler kitabı. Eflatun Cem Güney’in böyle bir kitabı var mı hatırlamıyorum ama aklımda öyle kalmış. En büyük ablamın albay öğretmeni mi hediye etmişti de bizim evin kitaplığına girmişti bu kitap yoksa babamın kütüphanesinde mi yer alıyordu, emin değilim. Maraş Olayları esnasında yanan evimizden, kenarlarında yanık izleri, sayfalarındaki yanık kokularıyla kurtulmuştu kitap. Atasözleri ve deyimleri hikayeleri ile anlatıyordu. Orada geçen, ama, anlamadığım için zihnimi yoran bir deyim vardı: “İncir çekirdeğini doldurmaz”.
Bahçemizde, geniş yaprağında tozlar tutan ama kırılınca, kırıldığı yerden beyaz süt akan, kökünden sürekli dal verdiği için etrafına yaklaşmaya çekindiğim, olgunlaşmamış meyvesini koparıp tavuk tüyü takarak gökyüzüne attığında süzüle süzüle inişini izlediğim incir ağacı vardı. Ona bakarak bu deyimin anlamını kavramaya çalıştığımı hatırlıyorum küçük aklımla... İncir çekirdeğini doldurmaz bir meseleymiş oysa.
Hereke, benim denize ilk açılma, ilk vapur maceramdı
On- on iki yaşındaydım sanırım. Annemin memleketine, Karamürsel’e ilk ziyaretimdi. K.Maraş’tan ilk defa dışarı çıkmış, yeni bir dünyanın kapılarını aralamıştım. Kabuğundan dışarı başını çıkarmış kaplumbağa cesaretiyle, gördüğüm dünyaya, insana merak ve hayranlıkla bakınıyor, geziniyordum. Bütün dünya Maraş’tan ibaret sanırdım oysa. 
Annemin, Hereke’de bulunan bir akrabanın ziyaretine gideceğimizi söylediğini hatırlıyorum. Konuşmalar arasında sıkça geçen bir yerdi Hereke. Karamürsel iskelesinden Hereke’ye vapurlar vardı. Vapurla gidilecekti. Hereke, benim denize ilk açılma, ilk vapur maceramdı. Körfezin dalgasında hafiften midemin bulandığını hatırlıyorum. Ömründe denize ilk kez bu kadar yaklaşmış ve vapur görmüş bir çocuğun dünyasında limanına demir atılan bir mekan Hereke... Acemi bir yolcunun sığındığı bir liman.
Haluk Dursun'la tanışmam
Yurt dışına ilk çıkışta demir attığım bir liman oldu Londra. Neredeyse beş yılı geride bırakırken, bana kazandırdığı ve kaybettirdiği şeyler üzerinde düşünme vaktim oldu, oluyor. Bir ada ülkesinde yaşamış olmanın kendine has psikolojisi ve tecrübesi. Burada tanıyıp yolumun bir şekilde kesiştiği ya da kesiştirdiğim çok önemli insanlar oldu, oluyor. Bunlar arasında Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Ahmet Haluk Dursun da vardı. Bu tanışıklğın hikayesini daha önce yazmıştım. Londra Yunus Emre Kültür Merkezi'nde geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği programda tanışma faslını anlatmıştım. O program sırasında, yeni haberdar olduğum bir kitaptan bahsetmiştim: “İncir Çekirdeği: Hereke’den Çıktım Yola”. Kitabın biyografi olmasının ötesinde ismini ilk duyduğumda aklıma yukarıdaki hatıralarım gelmişti de heyecan içinde kitabı Londra’ya getirecek bir hayırsever beklemiştim. Sonunda kitap geldi, okuyorum.
Kendimi “Advanced Oxford Dictionary” karşısındaki kadar çaresiz hissediyorum
Kent eyaletinin yeşil düzlükleri, midilli beslenen at çiftlikleri arasından Victoria Tren İstasyonu'na doğru giden Southeastern treninde kitabın sayfaları arasında geziniyorum. Gezgin ve bilgin bir ruhun coğrafyasındaki hatıraları, gezintileri, detayları kendimden geçmişçesine okuyorum. İçimdeki vatan hasretini gideriyor sanki. Kitaptaki yazılar karşısında, kendimi “Advanced Oxford Dictionary” karşısındaki kadar çaresiz hissediyorum. Dil öğrenen, “bu kelimelerin hepsi nasıl bilinebilir” diye hayıflanır sözlük karşısında. Kendi dilimizdeki, sözlüğümüzdeki kelimeler karşısında da bir o kadar ve hatta daha fazla cahil ve yetersiz olduğumuzu bilmeyiz oysa... Çiçeklerden kokulara, ağaçlardan mekanlara, üzeri örtülü kalmış bir hazinenin kapılarını aralarcasına keyifli Prof.Dr. Ahmet Haluk Dursun’u okumak. Tabiatı, eşyayı, memleketi, tarihi, coğrafyayı detaylarıyla okumak önemli. Kimbilir, belki bir gün, çok meşhur olan gezilerinden birine katılarak dinlemek de mümkün olur. Sohbeti de çok güzel, tecrübeyle sabit.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=19548

Bu haber toplam 734 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim