• İstanbul 15 °C
  • Ankara 20 °C

Kervansaraylar bize hangi dersleri veriyor?

Kervansaraylar bize hangi dersleri veriyor?
Batı, Orta Çağın karanlık günlerinde bocalayıp dururken, İslam medeniyeti göz kamaştırıyordu. Bir vakıf eseri olarak yaptırılan kervansaraylar, özünü yardımlaşma ve insani duygulardan almıştı. Nidayi Sevim yazdı.

Ömrünü Osmanlı mezarlıklarını araştırmaya vakfetmiş "deli"lerden olan Fâzıl İsmail Ayanoğlu, "Ortada mevcut yüksek san'at âbidelerimiz -faraza- olmasaydı bile, mezarlıklarımızda bulunan nihayetsiz eserler, bu milleti medeniyet göklerine çıkarmağa kâfi gelirdi." diyordu. Mezar taşlarının önemini anlatan bu veciz ifadeyi zaman zaman dile getiririm. Peki, neydi ortadaki yüksek sanat abidelerimiz? Camiler, köprüler, şifahaneler, imaretler, medreseler, kümbetler, çeşme ve sebiller.... Liste uzayıp gidiyor. Biz bu yazımızda pek ortalıkta görünmeyen abidelerimizden söz edeceğiz. Kervansaraylardan ve düşündürdüklerinden…
Orta Çağ’da Doğu ile Batıyı birleştiren dünya ticareti iki yolla yapılmaktaydı. İpek yolu ve Baharat yolu… İpek Yolu’nun önemli bir kolu Çin’in Şian kentinden başlar, altı ülkeden geçerek İran üzerinden Anadolu’muza kavuşurdu. Bu yol Selçuklular döneminde ülkeyi doğu-batı, kuzey-güney yönünde müthiş bir ağ şeklinde örmüştür. Başkent Konya bu ağın merkezini oluşturuyordu. Anadolu, XII. yüzyılın sonlarında milletlerarası ticaretin merkezi olmuştu. Ekonomi politikalarını ve fetihlerini milletlerarası ticaretin konumuna göre düzenleyen Selçuklu sultanları, Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna, ana ticaret yollarından ara yollara kadar her alanda kervansaray yaptırmıştı. Sultanların ve devletin ileri gelenleri tarafından bir vakıf eseri olarak yaptırılan kervansaraylar, özünü yardımlaşma ve insani duygulardan almıştı. Batı, Orta Çağın karanlık günlerinde bocalayıp dururken, İslam medeniyeti göz kamaştırıyordu. Selçuklular Önasya’da müreffeh bir toplum meydana getirmişti. Anadolumuz ve havzası yüzlerce yıl bu bereketten nasibini aldı.
9 saatlik mesafede aralıklarla inşa edilirlerdi
Anadolumuzun tarihi yolları üzerinde kurulan ve kamu yararı adına hizmet veren bu yapılar kesme taştan yapılmış, kale gibi sağlam olup anıtsal niteliktedir. Dönemin mimari özelliklerini taşıyan ve çeşitli süsleme motifleriyle bezeli bu kervansaraylar o zamanın birer ticaret, sosyal yardım ve kültürel müesseseleri idi. Kitâbelerinde, kaynaklarda han ve ribât olarak da isimlendirilmiştir. Han diye isimlendirilenler daha ziyade tali yollar üzerinde inşa edilen daha küçük ölçekli yapılar için kullanılıyordu. Şebnem Akalın, kervansaraylarla ilgili makalesinde ribatlar için şu bilgileri veriyor: “Ribâtlar, sınır boylarında ve stratejik yerlerde ordu birlikleriyle binek hayvanlarının konakladığı, ileri harekâtlar için askerî amaçlı yapılardır. IX. yüzyılın sonlarına doğru Müslümanlığın yayılmasıyla sınır boyunca yapılan ribâtların işlevi değişerek hankaha ve özellikle ticaret yolu üzerinde olanlar kervansaraya dönüşmüştür.” Kervansaraylar deve yürüyüşüyle yaklaşık 9 saatlik (40 kilometrelik) mesafede aralıklarla inşa edilirdi. İçerisinde kervanların her türlü ihtiyacını karşılayacak miktarda malzeme ve donanım mevcut idi.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/19596/kervansaraylar-bize-hangi-dersleri-veriyor.html

Bu haber toplam 1823 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim