• İstanbul 23 °C
  • Ankara 24 °C

Kısa bir Eskişehir gezisinden hoş izlenimler

Kısa bir Eskişehir gezisinden hoş izlenimler
Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’e kısa bir seyahat gerçekleştiren Necdet Ömer Özer, şehirden izlenimlerini aktarıyor.

Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’e kısa bir seyahat gerçekleştirdim. Eskişehir seyahatimdeki kılavuzum, bana Kur'an-ı Kerim'i tecvidli bir şekilde okumayı öğreten ve İslam dininin güzelliklerini anlatarak dinimi bir kat daha fazla sevmemi sağlayan Muhammed Öz ağabeyimdi. Peki, Muhammed Öz ağabeyimle tanışıklığım nasıl başladı?

Yaklaşık 10 küsurlu yaşlardeyken kuzenime Kur'an-ı Kerim'i ve siyeri öğreten bir hocanın olduğunu annemden duymuştum. Bu vesileyle ben de Muhammed ağabeyimin bir talebesi olmak istedim. Kendisiyle muhabbetim o zamandan beri devam etmekteyken doktora eğitimi için İstanbul'dan Mardin'e, Mardin'den Eskişehir'e geçen Muhammed ağabeyimi bir gün ziyaret edeceğime söz verdim. “Yiğidin sözü, demirin kertiği” sözüyle çıktım yola. Güzel bir Eylül günü başlayan Eskişehir seyahatim, otobüsle 5,5 saat sürdü. Otogarda beni Muhammed ağabeyim karşıladı.

Eskişehir'e vardığımda ilk olarak oranın tramvayıyla tanıştım. Tramvay oldukça boştu fakat şehir merkezine doğru yoğunlaşıyordu. Muhammed ağabeyle muhabbet ede ede Osmangazi Üniversitesi'ne geldik. Osmangazi Üniversitesi'nin girişi öyle kocaman gelmişti ki, Başbakan veya Cumhurbaşkanı'nın konut girişine benzetecek kadar büyüktü. Karşıdan karşıya rahat rahat geçtik. (İstanbul'da küçücük yerden geçebilmek için en az bir-iki dakika beklemeye alışınca Eskişehir'de kolayca karşıdan karşıya geçmek garip geldi; fakat sonra şehrin merkezine gidince burada da insan yoğunluğunun az olmadığını fark ettim tabi.)

Üniversitenin içi çam kokuyordu. Yolları genişti. Çimenlik yerleri boldu. Üniversite hastanesi önünde hastalarını bekleyenler çimenlere yayılırken muhabbet ediyorlardı. Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'ne öğlen namazı için geldik. Caminin dışı İstanbul-Karaca-Ahmet'deki Şakirin Camii'ni andırıyordu. Caminin içi apayrı bir güzelliğe sahipti. Yerleri krem rengi cami halısıyla kaplı, yan pencereleri süssüz, diğer pencereleri vitrayla süslü, ana giriş kapısı ahşap, yan girişleri camlı, tavanı ayetlerle ve “vav” harfiyle süslenmiş, mihrabı ve minberi dantel gibi işlenmiş ve oyma sanatıyla süslenmiş bir cami. Öğlen namazını kıldıktan sonra ikindiyi de bekleyip eda ettik, sonra camiden çıkarak ilk günkü seyahatimizi tamamladık.

Kurşunlu Camii'ni ve lületaşı sergisini ziyaret ettik

Kurşunlu Camii'ne doğru giderken Eskişehir'i İstanbul'dan ayıran bir özellik olan tentelerle karşılaştım. Burada, insanlar sıcaktan bunalmasın diye bazı yerlere tente yerleştirilmiş. Oradan geçerken geçici bir süre güneşin yakıcı sıcaklığından bu tenteler sayesinde biraz kurtuluyorsunuz. Arnavut kaldırımlarına basa basa Kurşunlu Camii'ne doğru çıkarken selalar yeni veriliyordu. Muhammed ağabey, bunu fırsat bilerek beni -anladığım kadarıyla- sıklıkla gittiği “Kahve Molası” adlı bir mekâna götürdü. Burası küçük ve masaların yakın olmasından dolayı sıcak ve hoş bir yerdi. “Kahve Molası”, bahçelik ve iki ev arasında bir yer. Bahçenin her tarafından bitkiler sallanıyor. Dükkânın eşyaları evde kullandığımız eşyalar olduğu için insan kendini evinde hissediyor. Dükkân sahibi de misafirlerini çok hoş karşılayan ve çok nazik bir insandı. Kahvelerimizi içtikten ve fotoğraflar çektikten sonra rotamızı Kurşunlu Camii'ne çevirmiştik.

Kurşunlu Camii, Odunpazarı'nda 1525'te Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. 20 odalık zaviye, öğretim yeri, misafir yeri, misafir odaları olan imaret, halk arasında ve çeşitli yayınlarda zaviye ve medrese olarak bilinen bir külliye. Mimar Sinan, ilk olarak kervansaray olarak inşa etmiş, fakat sonradan Mevleviler'in dergâhı olmuş. Tekke ve zaviyeler kapatılana dek dergâh olarak kalmış. Bu ön bilgileri verdikten sonra gözlemlediğim şeylere geçmek istiyorum.

Cuma vakti yaklaşınca yurdum insanında klasikleşen bir telaş vardı Kurşunlu Camii etrafında da. Şadırvanın başında abdest alan ve almak için bekleyen insanlar vardı. Bir yandan da bahçenin çeşitli yerlerine hasır serilirken ferah yere geçmek niyetiyle yer kapmaya çalışan insanlar vardı. Hocam ile ben abdest aldıktan sonra içeriye geçtik. Cami halısı karışık renkli, caminin duvarları beyaz, mihrabı kırmızı ve yeşille boyanmıştı. Mihrabta her camide gördüğümüz Ali İmran Suresi 37. Ayet-i Kerîme’de geçen “Küllema dahale aleyha Zekeriyya'l-mihraba” kısmı yazılıydı. İmam, vaazında ve hutbesinde terörden bahsetti. Bölünmememiz ve parçalanmamamız hususunda ikaz etti.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/21555/kisa-bir-eskisehir-gezisinden-hos-izlenimler.html

Bu haber toplam 744 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim