• İstanbul 24 °C
  • Ankara 25 °C

Kitap kütüphane ve Ali Emiri Efendi nerelidir?

M. Ali ABAKAY

Bir ülkenin şehrinin kasabasında dünya hayatını değiştiren birisinin geride bıraktığı, terekesinde yer alan kütüphanesinin akıbeti ne olur?

Hükümet, o kadar yasa-kanun, yasa hükmünde kararname çıkarmaktadır ki bunu takip etmek bizim değil, ancak hukukla ilgilenenlerin kârıdır, bizim işimiz sadece kitapla kütüphaneyle tarihle ve kültürledir.

Dün bize kalan mirasa sahip çıkmamız engellendi, bize ait ne varsa hor görüldü, satıldı, yakıldı, atıldı.

Sahafları dolaşırken başkasınca alınan dünden bize kalan eserlerin ülke dışına çıkarılmasına gönlüm razı değil. Bunun için bir yasaklanma getirilmeli, düne ait eserlerin sahiplerinden ya da satıcılarından emsal değeri üzerinden satın alınarak, bir araya toplanmalı, gereği yapılmak üzere ülke genelinde mevcut kütüphanelere yenileri eklenmeli.

Sahafları gezerken, kenarda ciltleri yırtılmış, kâğıdı deforme olmuş kitaplara bakarken, yüz sene önceki ahvalimizi düşünürüm, yanaklarıma inen ılıklığı çoğunlukla gizleme ihtiyacı duymadan.
İstanbul’a son gidişimizde uğradığımız kitapçıda meramımızı ifade ederken, mekân sahibi ikramda bulunmuş, aynı dertten mustarib olduğumuzun farkına varmıştı. Elbette daha önceleri çok uğramışlığımızın olduğu bu mekânlara Ankara’yı, Bursa’yı, İzmir’i eklemek lazımdır.

İskenderiye Kütüphanesi’yle ilgili okuduğumuz bir makaleyi, baştan sona hatmettim. Bizim kitaba ne derecede önem verdiğimizi ifade ediyordu. Lakin İskenderiye’ye bulunduğumuz şehirden yetmiş deve kitap yükü savaş ganimetinin 1200’lü yıllarda götürüldüğünden yana bir nota rastlamadım.

Diyarbekir’in Nisanî egemenliğine son veren Kudüs Fatihi Selahaddin’in mevcut kütüphanede savaş sonrası 1040.000 kitabı teslim aldığı bilinir. Yetmiş deve yükü kitabı seçen Kazı Fazıl, bunu Mısır’a götürür. Eyyubî Merkezi Mısır’da kendi kütüphanesine konulan bu kitapların akıbetini araştırma niyetimiz söz konusu olmasına rağmen, uluslararası sempozyumun Mısır’da olan olaylar sebebiyle iptali karşısında kitapların izini sürdürme imkânımız olmadı. Mısır’a gidenlere bu kitapların varlığının araştırılmasını istedik. Bir dostumuz, bu kayıtlarda kimi kitapların olduğunu müjdeledi.

Medeniyetimize mugayyir kimi kütüphanelerde, coğrafyamızdan talan edilmiş değerler yanında kütüphaneler başta gelir. Bu zengin kaynaklarımızla kendi kütüphanelerine değer katanların, aslî olanı asıl mekânına bırakmaktan imtina etmesi, yüzyılımızın ilgilendiğimiz alanda hırsızlığın alasıdır.

Zeus Tapınağı’nı taş taş sökerek, numaralandırıp gemiyle kaçıranlardan bahs etmeyeceğiz. Konumuz kitap ve çalınan, yağma edilen, yakılan, yok edilen kütüphanelerin izinin sürdürülmesini talep ediyoruz, yetkililerden.

Kültür ve Turizm Bakanlığımızın mevcut kütüphanelerde bizim coğrafyamıza ait eserlerden hangilerinin olup olmadığını sorgulaması elbette işleri arasındadır. Bunu zaman zaman ülkemize getirilen tarihî eserlerden biliyoruz.

2016 Senesi içinde birkaç toplantıda gündeme getirilen Diyarbakır’da Ali Emirî Efendi Kültür Merkezi( Kendi isimlendirmemiz) Kültür ve Turizm Bakanının değişimiyle durakladı. Şehir merkezinde Sur’da imar hususunda çalışmaların başlama sinyalleri, elbette Ali Emirî Efendi Kültür Merkezi hakkında oluşumlara hareketlilik getirecektir, kuşkusuz.

Kütüphanelerin şehir hayatındaki yeri ve ehemmiyeti hususunda yaptığımız Şehir Araştırmaları’nda oldukça bilgiye eriştik, her şehre dair kaynak eserleri bir araya getirirken, kitap dostlarını zaman içinde tanımakta, dünya değiştirenlerin ne zorluklarla oluşturdukları eserlerin nasıl ortadan kaldırıldığını üzüntüyle öğrenmekteyiz.

Çoğunlukla medreselerde mevcut olan kütüphanelerin varlığının medreselerin kapatılması ve sonradan başka amaçlarla açılışı, eskimez yazıyla kaleme alınan eserlerin ne için toplanıldığını açıklamaya gerek var mıdır?

Meydanlarda toplanan-toplatılan eserlerin yakıldığına değinmemize gerek var mı? Evinde kitap bulunduranların senelerce süründürüldüğünü belirtmemize şahit gerekir mi?

Dünden bu güne miras kalan eserleri okuyacak lisana sahip olmaktan çıktık, bu alanla sınırlı olarak uğraşanların dediği ne varsa onları kabul mecburiyetinde olanlar olarak, yeniden bu eserlerin okunmasının önünü açmanın gerekliliğini belirtmeye gerek var mıdır?

Ali Emirî Efendi’nin Millet Kütüphanesi için yaptığı çalışmaların ne olduğunu biliyoruz. Kaç yazma ve kaç matbu eser topladığını bilenler bilmektedir. Görev yaptığı dönemde bir kitaba sahip olmak için tayin istediğini de biliyoruz.

Mahmud Kaşgarî’nin kaleme aldığı, yüzlerce sene kayıplarda olan Divan-ı Lugâti’t-Türk’ü bir sahaftan satın alıp Türk Dünyası’na armağan ettiğini bilmeyenimiz yok. Kütüphanesini millete adayan ve başkalarının günümüzde dahî astronomik ölçüde olan tekliflerini elinin tersiyle nasıl ittiğini biliyoruz.

Ali Emirî Efendi’nin çıkardığı “Amidî Sevda” adlı altı nüshadan oluşan neşriyatını okumadan, bu kitap sevdası için evlenmediğini bilmeden, tüm sermayesini kitaba yatırdığının farkına varmadan, İlk meclise mebus olma teklifini kitaplardan ayrı düşme endişesinden dolayı nazikçe geri çeviren Ali Emirî Efendi’yi anlamak mümkün değildir.

Bu konuda katıldığımız şehir dışındaki son toplantı İstanbul’da, Süleymaniye El Yazmaları Kütüphanesinde yapılmıştı. Merkezde Hattat Hamid Aytaç hakkında ne yapılıp yapılamayacağı hakkında gerçekleşen toplantı’da Hamid’i dünya gözüyle gören talebelerini üçüncü kez görme bahtiyarlığına erişmiş olmamızın dışında bir karar çıkmadı. Öncelikle İstanbul’da böylesi bir çalışmanın şart olduğunu, Hat Sanatı’yla ilgili verilen sözlerin yerine getirilmediğini haklı olarak dile getirenlerin sitemini, Diyarbakır’da bu konuda olsa olsa üniversite bünyesinde çalışmaların olabileceğini dile getirenler, elbette kolay olmayan bu sanat dalına ömür harcayanlardı.

Ali Emirî Efendi’nin kendi şehrinde neler yapılıp yapılmayacağını konu alan üç toplantı gerçekleşmişti. İlki sinema ve tiyatro olmalı, ikincisi müzik konulu, son olanı Ali Emirî Efendi Kültür Merkezi’nde kütüphane hususuydu.

Sinema ve tiyatro, ilgi alanımızın dışında olan değildir, davet edilmediğimiz için, toplantıda bulunmadık. Musıkî konusunda değişik alanlarda çalışmalarımız mevcut, konuyla ilgili makalelerimiz yayınlanmış, kitaplarımızda görüşlerimiz açık ve tartışmaya kapalı değildir.
Kütüphane faslında Şehir Araştırmaları Merkezi’ne bir bölüm ayrılması, tutulan notların arasında yer aldı. Ayrıca oldukça zengin kütüphaneye sahip bir derneğin kütüphanesiyle merkezde bulunması, olması gerekenlerin başında yer aldı.

Toplantıda açılması elzem olan birkaç müzeye dair teklifimiz olmadı değil. Bu projenin tekrar hayat bulmasını umut ediyoruz. Yer olarak, herkese ve her kesime hitap edecek, 1.000.000 Kitaptan oluşması düşünülen kütüphanenin bilgiye, araştırmaya, sorgulamaya meraklı olanlar için değeri, parayla ölçülmez elbette.

Konuyla ilgili çalışmaları yürüten koordinatörün yetkinin ellerinden alındığını, 25 Mayıs 2016’da öğrenirken, tekrar ele alınması, oluşan zaman kaybının telaffi edilmesi gerekir.

Bu tarz çalışmalar yapılırken herkesin görüşü alınmak istenir, bir fikir metaforu geliştirilmek arzulanır. Herkes ön plâna çıkmayı arzu eder. Bazısı, bir dakikalık meramını bir saatin sonunda bir cümle olarak anlatır. Kimisi kendisinin olmadığı durumda masanın dört ayağından birinin eksik kaldığını belirtir. Başkası, opera ve bale salonu teklifinde bile bulunabilir. Kimisi bu merkezde bir mescidin olmamasını eksiklik sayar. Bakıldığında işin ehline tevdiî olmadığı taktirde, bir müdür, birkaç yardımcı, memur ve hizmetliden oluşan personel ile merkez, resmiyette ayakta, gerçekte sadece diğer kütüphaneler gibi sıradan bir yapıda görünür.

Vaktiyle 10.40.000 Ciltlik devasa bir kütüphaneye sahiplik eden şehirde, Ali Emirî Efendi’ye, bölgenin tarihine, kültürüne, ilmine, irfanına, musıkîsine, folkloruna, coğrafyasına layık, herkese ve her kesime seslenen bir isimsiz üniversite insanı heyecanlandırıyor, beklentiler gerçekleştiğinde.

Sahi Ali Emirî Efendi’nin nereli olduğunu merak edenler, çoğunlukla yok. Hattat Hamid Aytaç, Sezai Karakoç, Ahmed Arif ile hemşehridir.

Bu yazı toplam 1497 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim