Boğaziçili gençlerin organize ettiği “Türkistan Yetimler Gecesi” programı, Kur’an tilavetiyle Bedruttin Abdo, konuşmalarıyla Murat Yılmaz, Abdulaziz Beştoğrak, Ramazan Kayan, şiirleriyle İsmail Kılıçarslan, ezgileriyle Taner Yüncüoğlu ve Adem Tuzcu’yla gerçekleşti
Kampüsten Dünyaya dergisi, 2011 yılında çıkardığı ilk sayısında Filistin’i ele almış, ardından Afrika ve Balkanlar dosyalarıyla devam etmişti. Derginin son sayısında Doğu Türkistan’ı ele alan Boğaziçili gençler, Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde hazırladıkları programla yetimler için yaptıkları çalışmalara bir yenisini eklediler.
“Kim yetimi barındırırsa…”
Harun Yavuz Yılmaz’ın sunduğu gece “Kim yetimi barındırırsa, sabır etse ve sevabını da ümit etse, ben onunla cennette şu iki parmak gibi olurum.” hadis-i şerifiyle şekillendi.
Uygur Akademi’den Abdulaziz Beştoğrak, sunumuna Doğu Türkistan’ın toprakları, nüfusu, sosyal yapısı, kültürü, tarihiyle ilgili bilgi vererek başladı. Doğu Türkistan’da çocukların, kadınların, memurların camiye girişinin yasaklandığını, doğum kontrolü adı altında kadınların kürtaja zorlandığını, okullarda ateizm dışında bir şey verilmediğini ifade etti.
İHH Yetim Birimi Başkanı Murat Yılmaz, “İstila ve işgallerle kanayan bir yaramız olan Doğu Türkistan ümmetin yetimidir!” dedi. Dünya yetimlerinin sayısına Çin’in işgal ettiği topraklardaki yetimlerin dâhil olmadığını, sıkı bir şekilde karartılan Doğu Türkistan’daki en küçük bilginin dahi bize sağlıklı bir şekilde ulaşmasının ne denli güç olduğunu ekledi.
Nizar Kabbani’nin “Resim Dersi” şiirinden sonra “Esma” için yazdığı şiiriyle dinletisine devam eden İsmail Kılıçarslan, sistemin mağdur ettiği Yakup Köse ve arkadaşları için duyarlılığımızı kaybetmememizi istedi.
Marifet yetimin duasını almakta
Ramazan Kayan Hoca, ümmetin geleceğini, kendi bireysel çıkarlarına tercih eden gençlerin varlığı için Allah’a şükrederek konuşmasına başladı. Bir programı sonrasında sekiz yaşındaki küçüğün, “Okulda yetim arkadaşımın silgisini kullanıyorum. Yetim hakkı yemiş olur muyum?” sorusuyla yanına geldiğini anlattı. Mavi Marmara gemisinde üç çocuklu bir annenin sadece Gazze’deki yetimlere anne şefkati taşıma arzusuyla gemiye bindiğini nakletti. Hoca, “Önceleri annelerin merhametini sadece kendi doğurdukları çocuklara tahsis ettiklerini sanırdım. Ama öyle anneler gördüm ki dünya ötesine şefkat, insanlık taşıyorlar. Bu yürek, inanç ve erdemin karşısında hiçbir zorba duramaz. Önceleri çeyiz derdinde olanlar şimdi bu işin çilesine talip oldular, yaraları sarmak için seferber oldular.” dedi. Görevimizin sadece yetimlerin dökümünü çıkarmak, başlarını okşamak olmadığını dile getiren Kayan, bizleri neden coğrafyalarımızın bu kadar yetimi olduğunu sorgulamaya davet etti.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16518/biz-neden-kendi-cografyalarimizin-yetimiyiz.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.