• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Balkanlar, Sarı Saltuk'u bilmeden anlaşılamaz

Balkanlar, Sarı Saltuk'u bilmeden anlaşılamaz
Balkanlar, şarkın batıya uzanan kolu, İslam medeniyetinin Garb’a açılan penceresidir. Metin İzeti, 'Balkanlar'da Tasavvuf' isimli eserinde, seyyah dervişlerin Osmanlı ordusundan senelerce önce Balkanlar'ı İslam'a açtığını ifade ediyor.
metin-izeti-1Balkanlar, şarkın batıya uzanan kolu, İslam medeniyetinin Garb’a açılan penceresidir. Metin İzeti, 'Balkanlar'da Tasavvuf' isimli eserinde, seyyah dervişlerin Osmanlı ordusundan senelerce önce Balkanlar'ı İslam'a açtığını ifade ediyor. Ahmed Öztürk yazdı.

 

Osmanlı'nın Balkanlar'ı İslam'a açmasında tarikat şeyhleri ve dervişler önemli görevler ifa etmiş, fethin adeta öncüleri olmuşlar. Balkan coğrafyasındaki tarikat faaliyetlerini incelediği "Balkanlar'da Tasavvuf" isimli kitabında Metin İzeti, tarikat şeyhleri ve dervişlerin, halkı zihnen bu fethe hazır hale getirdiklerini ve Osmanlı ordularının son derece elverişli bir ortamla karşılaştıklarını ifade ediyor.

 

Kitapta, Balkan ülkelerinde İslam dininin ve Osmanlı idaresinin yayılmasını ve benimsenmesini kolaylaştıran iki unsurdan birinin, Hıristiyanlığın daha az tahrif edilmiş bir yorumu “Bogomilizm” olduğunu söyleyen İzeti, diğerinin ise Osmanlı öncesi bölgeye yayılan seyyah dervişlerin faaliyetleri olduğunu ifade ediyor.

 

Tekke etrafında oluşan köyler kültür-sanat merkezleri oldu

Tasavvuftaki derin insan sevgisi, yüksek hoşgörü ve karşılıksız hizmetin, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki kaynaşma zemininin kurulmasında etkili olduğunu, dervişlerin yol kavşakları ile boş topraklarda kurdukları tekke ve zaviyeler etrafında oluşan köylerin zamanla din, eğitim, kültür ve sanat merkezleri haline geldiğini belirten Metin İzeti, tasavvufi şahsiyetler etrafında bu nedenle bir çok efsanevi anlatıların oluştuğunu, bunların kiminin vuku bulmuş kerametler, kiminin ise halkın derin sevgileri sebebiyle değiştirerek anlattığı öyküler olduğunu vurguluyor.

 

Hakkında en çok efsane bulunan şahıs ise, Müslümanlar tarafından sevildiği kadar Hıristiyanlarca da benimsenen Hz. Sarı Saltuk, bazı tarihçiler tarafından tek bir şahıs olarak değil, Balkanlar'da meşihat eden bütün şeyh efendilerin adeta genel bir ismi olarak kabul edilmiş. Bundan dolayı Balkanlar'da faaliyet gösteren muhtelif tarikatlar ve tekkeler Sarı Saltuk Hazretleri’nin ismiyle özdeşleşmiş.

Osmanlı'nın, Hıristiyan Ortodoksluğu’nun aksine, hoşgörülü ve Balkan halkı tarafından kolayca benimsenebilecek bir İslam anlayışı geliştirmiş ve bireyler arasında eşitliği korumuş, bu sebeple vicdan ve ibadet özgürlüğü ile birlikte, İslam dairesi içinde otantik kültürlerini yaşatma imkânı bulan Balkan insanları Mevleviyye, Halvetiyye, Rifaiyye, Melâmiyye, Bektaşiyye ve Sâdiyye başta olmak üzere, muhtelif tasavvuf mekteplerini benimsemişler.

Metin İzeti, Osmanlı Devleti'nin, kuruluşundan itibaren tasavvuf erbabı ile daima iyi ilişkiler içinde olduğunu, bu münasebetlerin Balkan coğrafyasında da aynı şekilde devam ettiğini, zaman zaman idarecilerin, sufileri ziayeret ettiğini, vaazlarını dinleyip, nazihatlerini tuttuklarını ifade ederken, bu samimi ilişkilerin neticesinde bazı tarikatlara, tekke ve vakıflar tesis edilip vergiden muaf tutulduğunu, bazılarına da hazineden maaş bağlandığını vurguluyor.

 

 

Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16549/balkanlar-sari-saltuku-bilmeden-anlasilamaz.html

Bu haber toplam 920 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim