Bulunduğunuz ortamların birçoğunda yazarların ve şairlerin hayatlarına dair anlatılan farklı anekdotlara şahit olmuşsunuzdur. Kimisi sizi güldürmüş, kimisi de düşündürmüştür. Benim de girdiğim meclislerde dinlediklerim olmuştu. Necip Fazıl Kısakürek'in ve Osman Yüksel Serdengeçti'nin hazır cevaplılıklarına dayanan birçok hikâye dinleyenlerini tebessüm ettirmişti. Dinlediğim bu hikâyelerin birçoğunu daha sonraki okumalarımda yazarların eserleri olan O ve Benve Gülünç Hakikatler gibi kitaplarda bulmuştum. Serdengeçti'nin çocukluğuna dair anlattığı şapka hatırasını ben de birçok yerde anlatmışımdır mesele.
Hayatına dair birçok şey dinlediğim insanlardan birisi de Sezai Karakoç'tu. Fakat ne hikmetse ona dair olanları anlatan kişinin değişmesiyle anlatılanlar da değişiyordu. Öyle ki hangisi doğru dediğim çok olurdu. Özellikle de “Monna Rosa” şiiri hakkında anlatılanlar bu yönde idi. Lise ikinci sınıftan üniversite son sınıfa kadar çeşitli varyantlarıyla hep farklı farklı hikâyeler dinledim, gerek internetten gerek gazetelerden okudum. Ama bu olayın bizzat yaşamış kişisi olan Karakoç'tan tek bir kelime okumadım, okuyamadım. Daha doğrusu bulamadım ya da rastlamadım. Karakoç'a dair dinleyip de aslını esasını bulamadığım meselelerden sadece bir tanesiydi bu. Acaba üstad niçin hatıralarını yazmıyor diye düşünürdüm hep.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/18012/sezai-karakoc-hatiralarini-yazsa-keske.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.