Nisan ayında görüştüğümüzde benim gibi gezmeyi seven bir arkadaşım bazı Avrupa ülkelerinde bulunduğunu, İran’ı çok merak ettiğini ancak şimdilik bir seyahat düzenlemesinin mümkün olmadığını söylediğinde, ben de Ağustos ayında işim gereği Tahran’a düzenlemeyi düşündüğüm seyahatin seyrini değiştirip birkaç günü gezmeye ayırmaya, imkân olursa fotoğraf çekip, gördüklerimi de kendisiyle paylaşmaya karar verdim. Planıma göre Tahran’da bir hafta kalıp işlerimi hallettikten sonra, Tahran’dan araç kiralayıp Şiraz’a kadar sürecek, böylelikle Kum, Yazd, Isfahan ve Şiraz’ı gezecek ve son nokta olan bu şehirden de İstanbul’a dönecektim. Bu planımdan işyerimden beraber seyahat edeceğimiz arkadaşıma bahsettiğim de o da olur verince hemen ön hazırlıklara başladım. 9-18 Ağustos tarihleri arasında yapılacaktı seyahat.
İranlılar şaşırtacak düzeyde bir siyaset kabiliyetini haiz
9 Ağustos gecesi vardığım Tahran’da sadece dışarıdan görmemize müsaade edilen Gülistan Sarayı, kuyumcular çarşısı ve civardaki mescitleri gezdik. Gördüğümüz yapıların tamamı yüzlerce senelik olmalarına rağmen hiçbir bakım-restorasyon yapılmaması ilk hayal kırıklığımız oldu İran ile ilgili. Binlerce senelik bir medeniyetin kenti bu kadar ihmal edilmiş olmamalıydı. Halkın çoğunluğunun Cuma namazı için şehrin farklı bölgelerinden geldikleri Cuma mescitleri ve bizim Kapalıçarşımızı andırır bir kuyumcular çarşısının yıkılmaya yüz tutmuş olmaları her ne kadar hayal kırıklığına uğratmış olsa da bunu modernleşme(!) sürecinin doğal bir sonucu oluşuna bağlayarak, bununla da biraz kendimizi teselli ederek ve bu konulardan ziyade burada bulunma gayemiz olan işimize odaklanarak Tahrandaki sayılı günlerimizi tamamladık.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/18013/bakimsiz-tarihi-camilere-bile-giris-ucretliydi.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.