• İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C

M. Ali Abakay'dan: Turizme can kurban!..

M. Ali Abakay'dan: Turizme can kurban!..
Artık işin kolayına kaçma vardır, ülkemde. Her geleni güzel karşılama ve onu memnun etme esası üzerine kurulu turizm anlayışı, bize en olmadık işleri yaptırmaya bire bir.

Turistin kaldığı oteller-moteller temiz, geçtiği caddeler-ara sokaklar pırıl pırıl. Turistin alış-veriş yaptığı mekânlarda her şey en alâsından.

Her turiste güler yüz göstermek, ülke kalkınmasında bir tuğladır. Turiste kendi ana diliyle muhabbet esastır. Turiste ne verdiğimiz değil istediklerini yerine getirme şarttır. Turiste adanan ömür, adeta ibadet hükmünde görülüyor, piyasada.

Yapılan inşaatlar, yatırımlar aldı başını gidiyor. Ne kadar turist, o denli döviz hesabı, ülke ekonomisi için şarttır. Turistin rahat etmesi için istenilenin derhal yerine getirilmesi emirdir. Ekonomik yatırımlarında sanayi, yerinde saydı mı bacasız fabrikalara sarılma, adettendir. Turizm, can simididir, çünkü. Ne kadar para o kadar ekmek-köfte hesabı.

Turistin gelme zamanında rezervasyon eksiksiz olmalı, turist otel mahalline varır varmaz, -nedense bilmiyoruz- davul-zurna ve ekipçe karşılanmalı, ayaklarının altına kırmızı halı serilmeli.    

Turistin damak zevkini bilmek lazım, ona göre yemeklerin çıkması lazım.

Turistin su içeceği kadehi, on kez kontrol etmek lazım, üç kere bezle kurulatma esastır.

Turistin yatıp kalktığı odanın temizliği önemli. Hijyen olmadan olur mu?

Turistin gireceği havuzda suyun sıcaklığını daima aynı şekilde tutmalı, havuzların bakteri taşıyıp taşımadığını her daim kontrol etmeli.

Turistin beğenmediğini ortadan kaldırmalı, beğendiğini ön plânda tutmalı.

Güneş-kumsal-deniz üçlüsünde eksiklik olmamalı. Altın sarısı kumsallarımızda turisti incitecek bir çakıl taşı, memnuniyetsizliğe yol açar. Güneşin öğle yakıcılığının tesirini ortadan kaldırmak için gölgelikler yapılması şarttır. Özellikle cilt kremleri ve yanıkları anında tedavi şarttır. Çünkü turist, beğenmezse bir daha gelmeyecektir. Bunu bilerek yapma vatana ihanetle eş değer durumdur.

Turiste fahîş fiyatla satış, ne örfümüzde var ne inancımızda. BU etik değildir. Turiste yapılacak satışlar ne kadar çoksa ve artarsa ekonomik alanda güçlü olmamız söz konusu.

Tursitin kaldığı mekânlarda klima eksik olmamalı, istediği zaman içeceği saygıyla tepsi üstünde, adeta ayin yapar misali sunulmalı, ayakta beklenilmeli, esas duruşta beklenilmeli, istek halinde bir çayı, içeceği en kısa zamanda servis yapmalı.

Turist, her şeyin en iyisine layıktır, bu böyledir.

Yemekte kıl çıkma durumu söz konusu olamaz, herkes bone takmalı, eldivensiz dolaşmamalı, üstü-başı pırıl pırıl olmalı.

Odada istenilen koku, istenilen oranda hissedilmeli, pencereler açılarak, odanın hava sirkülasyonu sağlanmalı.   

Turist merkebe-beygire-deveye binmek isterse bu zamanında gerçekleşmeli.

Turistin canı çektiğinde her çeşit tropikal meyve ve istendiğinde sebze bulundurulmalı.

Adamın canı soğuk kar suyunu içmek istiyorsa temininde gecikilmemeli.

Bayan, gecenin birinde acı Türk kahvesini Türk Lokumu’yla istese, üç dakika geçmemeli.

İstenilen marka ve kalitede müskiratın anında ve ivedilikle servisi şarttır. Çalışanın dinî inançları, çalışmasını gölgelememeli. Turistin ne giydiği, nasıl dolaştığı, neler yaptığı hiç mi hiç önemli değil.

Adı üzerinde bunun, “Turist” ve bu iş kolunun ismi “Turizm”

Bu alanda eğitim kurumlarını artırmalı, kursları sıklaştırmalı, seminerler-konferanslar verilmeli, sempozyumlar düzenlenmeli.

Gerekirse turistin organik gıdalarının yanında üzüm bağları da kurulmalı, en kaliteli-nefis içecekler, tazeliklerinden ödün verilmeden elle toplanmalı, serin dehlizlerde-depolarda fermantasyonunu sağlayıncaya kadar güneş yüzü görmemeli.

En iyi sarmalar-dolmalar onlar için yapılmalı, pirinçler onlar için ayıklanmalı, maydanozlar tel tel seçilmeli, soğanların sadece cücüğü sofraya konmalı, ekmeğin tazesi sunulmalı, turist rahatı için müzikler canlı icrâ edilmeli, fındığın yağlısı-cevizin dirisi-balın hakikisi-balığın irisi turistin hakkıdır.

Onlar gibi yaşamanın tadını, lezzetini onların memleketlerinde gerçekleştirmek ise hayaldir.  Onlara benzemedikçe bilmekteyiz ki memnuniyetsizlikleri söz konusudur. Biz de ülkelerinde epeyce kaldık. Onlar bizde beş liralarıyla mükellef yemek yerken, biz yirmi liramızla ancak doyar gibi oluyoruz. Onlar bir gecelik konaklamayı otuz liralarıyla yaparlar biz, onların memleketinde yüzeli liramızla sıradan yerlerde zorlukla başımızı bırakacağımız oda buluruz.

Biz, kendi insanımıza gereken saygıyı göstermeyiz, onu insan yerine koymayız.

Turiste can kurban yetmiyor olmalı ki bir zaman gelecek “Ülke feda olsun.”  Diyenler çıkacak… Kendi memleketimde önce insanıma saygının esas olacağı zamanı görmedikçe, turistin gelip gelmemesi benim için hiçbir mana taşımaz. Bakıyor ve görüyoruz ki edebten mahrum mekteb görmüş kimileri turistin merkebe yaptığı eziyetten dolayı hoşnuttur.

Benim ülkemdeki merkebin hakkını da savunmak, görevimdir. Edeb ve mekteb arasında dikiş tutturamayanların merkeb eziyetine gönlümüz razı gelmedi, gelemez, gelmeyecek…

Niçin turiste can kurban diyoruz? Biz, bize kurban olalım, hayran kalalım, başkası bize kurban olsun!...

Bu haber toplam 407 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim