• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Maarif, ülkü, ideal ve mefkûre

Maarif, ülkü, ideal ve mefkûre
Fransız Bilim İnsanı Paul Richer, bir ülkenin, ekmekten sonra en büyük ihtiyacının eğitim olduğunu söylemiştir.
Oysa ekmeğin toprağa atılan tohumdan, hatta tohumun elde edilmesinden başlayan serüveni dikkate alındığında, eğitimden sonra geldiğini söylemek daha doğru olacaktır.

Eğitim; bireylerin, sosyal standart, inanç ve yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan bilgi, beceri ve anlayışın elde edildiği büyük bir zaman dilimidir. Eğitim bize, düşünmenin yolunu gösterir ve öğretir. Konfüçyüs’ün: “Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir” demesi, eğitimin ne denli önemli olduğunun ifadesidir. Mutlu ve kaliteli yaşamın, ekonomik refahın, eşitlik ve adaletin, bağımsızlık ve özgürlüğün, özgüven ve medeni insan olmanın, hayalleri gerçekleştirmenin, toplumu ilerletmenin ve ulusal kalkınmanın anahtarı eğitimdir.

MEMİŞ OKUYUCU’NUN EĞİTİME İLİŞKİN TESPİTLERİ ÖNEMLİDİR

Tarihten ekonomiye, âdâb-ı muaşeretten sanat ve edebiyata uzanan uzun bir yolun olmazsa olmazı eğitimdir. Bu kadar hayati yönü olan eğitimle ilgili olarak ülkemiz ne durumdadır? Osmanlı eğitim politikasının ardından Türkiye Cumhuriyeti eğitim politikası nasıl bir çizgi izlemiştir? Gelinen nokta nedir? Ne olmalıdır ve ne olacaktır? Bu sorular böyle art arda uzar gider. 150-200 yıllık bir zaman dilimini bir kalıba bir görüşe sığdırmak elbette mümkün değil. Yapılanların, yapılmak istenenlerin samimiyetinden kimsenin şüphesi yok. Ancak sorun, gelinen noktanın gelinmek istenen ya da olması gereken nokta olup olmadığı hususundadır.

Memiş Okuyucu’nun: “Bundan 5 yüzyıl önce yaşayan Fuzuli’nin sadece şiirlerinde kullandığı kelime sayısı 18 bindir. Yüz küsur yıl önce yaşayan Ahmet Mithat Efendi’nin kitaplarında kullandığı kelime sayısı 13 bin, bundan altmış/ yetmiş yıl önce yaşayan Peyami Safa’nın kitaplarında kullandığı kelime sayısı ise 7 bin ve günümüz yazarı diyebileceğimiz Yaşar Kemal’in kitaplarında kullandığı kelime sayısı ise 2 bin 700’dür” şeklindeki tespitini okuyunca, durumun vahameti daha fazla ortaya çıkıyor. Toplumsal anlamda kelime hazinemizdeki bu daralmanın, günümüzde bilgisayar ve cep telefonu teknolojisinin sunduğu sembol/ifadelerle karşılaştıktan sonra nasıl bir hal alacağını tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Kelime hazinesinde daralma yaşayan toplumun kendini ifade etmekte başarısı olabilir mi? En çok satanlar listesinde yer alan romancılarının eserlerini başka bir dilden yazmış olmaları bu anlamda gidişatın yönünü göstermiyor mu?

DİLİMİZİ KAYBEDERSEK, GELECEĞİ KAYBEDERİZ!

Bu yazı eğitimle ilgili fikir ve görüşlerimizi yazacağımız bir yazı değil. Bu yazı; bir fikir işçisinin, kamusu namus bilen bir gönül insanının, bir ömrü eğitim ve irfanî bilginin peşinde harcayan bir aydının, Memiş Okuyucu’nun elli yıllık bilgi ve birikiminin eseri olan Maarifimiz ve Geleceğimiz isimli kitabı hakkında olacaktır. Hemen yazalım; Memiş Okuyucu, bu kitabı çıkarmadan önce öyle sessizce köşesinde yani fildişi kulesinde oturan bir insan değil. Eğitimle ilgili birçok konuyu çeşitli platformlarda yüksek sesle dile getiren bir aydın. Eğitim camiasının içinden gelen Memiş Okuyucu, geçmişte haykırışlarını: “Türkçe, bir medeniyet dilidir. Türkçe, medeniyetler kurmuş bir milletin/milletimizin; ağıdını, manisini, türkülerini, hikâyelerini, kahramanlıklarını, acılarını yoğurarak milli hafıza haline getirdiği bir dildir. Dilimizi kaybedersek, geleceğimizi kaybederiz! Türkiye; bütün kültürel, ilmi gelişim insiyaklarını törpüleyen ‘İngilizce ile ilim’ yapma merakından vazgeçmelidir!‘ Yabancı dil öğrenmeye evet’ ancak ‘yabancı dille eğitime hayır’ demeliyiz.” diye sürdürmüş bir Cesur Yürek. Bu cesur yürek, bu güzel kitapta, Türkiye’nin Maarif bu derdini ve çaresini şöyle özetlemiş: “Günümüz insanı, manayı kaybetmiş sadece bir maddî varlıktan ibaret bir tüketim, zenginlik ve şöhretin peşinden koşan, davranışlarının yönünü ihtiraslarının belirlediği makine çağı insanıdır. İşte böyle bir dünyada, Necip Fazıl’ın deyimi ile ‘güneşi cebinde kaybeden’ insanlar çağında yönümüzü ve istikametimizi ilk çevirmemiz gereken yer, bin yıllık kültürümüzle inşa ettiğimiz, yoğurduğumuz kültürümüz, edebiyatımız, mimarimiz, sanatımız, folklorumuz ve tasavvufumuz üzerinden Türkçemizdir. Dilimiz ve dilimize sindirdiğimiz değerlerimiz üzerinden Türkçemiz bu alanda büyük önem kazanmaktadır. Türkçeye dair ne varsa hayatımızın bütün alanlarında kullanmaya azami dikkat göstermeliyiz. Şiir, mani, hikâye, atasözü, deyim, masal vs. Türkçe eser ve değerlere güçlü bir dönüş yapmalıyız. İşyeri ve kurum adlarının Türkçe kullanımında belediyeler öncü rol oynamalıdır. “ Bu kitapta, Türkiye’nin 150-200 yıllık eğitim serencamını anlatan Memiş Okuyucu, sadece dert yazmamış, kuru eleştiri yapmamış; oturmuş çareler üretmiş. Bu çarelerin geçmişi ve geleceği üzerinde durmuş ve onları birer birer yazmış. İlginç ve bir o kadar da kapsamlı tespit ve çareler bunlar. Birkaç örnek verelim: Hak Kavramı’nı yazmış sayın Okuyucu, sonra ve de ısrarla “Mefkûre Birliği”ni anlatmış. Özellikle “Kültür ve Kimlik İnşası” ile “İklim ve İnsan İklimi” üzerinde de duran sayın Okuyucu, öğretmenin nasıl olması gerektiği hususunda son derece, ilerici düşünceler ortaya koymuş. Eğitimle ilgili çok bilinen Tuba Ağacı Nazariyesi’nin yanında yeni bir nazariye ortaya atmış Okuyucu; “Bambu Ağacı Nazariyesi.” Memiş Okuyucu bununla kalmamış, son derece elzem bir çareyi de sunmuş; Maarif Televizyonu. 

Devamı: https://www.dirilispostasi.com/egitim/maarif-ulku-ideal-ve-mefkure-5cf26ff25fe8295cb937c8a0

Bu haber toplam 673 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim