• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

Mahir Adıbeş'ten: Turana Doğru (2)

Mahir Adıbeş'ten: Turana Doğru (2)
Yıllar Varki Ayrıyız Ata Yurdundan, Baba Ocağından:

Uzun uzun yollar girmiş araya; seneler geçmiş her biri asırlar kadar uzun, el (yad, yabancı) olmuşuz birbirimize. Uzak kalınca unutulmuş, artık anmaz olmuşuz gıyaben birbirimizi. “Gözden ırak olunca, gönülden de ırak,” kalmışız.

Başlayınca gidip gelmeler, biz de İzmir’den yola çıktık. “Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni” yirmi ülkenin şairleri ve bizi taşıdı Ata yurdumuza, Kazana…

Prof. Dr. Yavuz Akpınar Hocamla Adnan Menderes Havalimanında buluşmuştuk. İşlemler bitince bir çay içmek için müsait bir yer aramaya koyulduk. Yolculuğumuz aynı yereydi, yol arkadaşı olduk. Daha sonra öğrendim Yavuz Hocam ne zaman boş bir vakit bulsa hep çay içiyordu. Meftun olmuş çaya, bir de araştırma yapmaya. Onun için bundan sonra kaliteli çaylar bulamasak da bulduğumuzla yetinecek artık. Seyahatimiz hoş bir sohbetle başladı. Daha doğrusu Hoca’nın yurt dışı tecrübesi, geziyi neşeli bir hale getirdi. Yavuz Hocamın çalışmaları Orta Asya Türkleri üzerine olduğundan bu konu da bir deryaydı, bilgisinden oldukça faydalandım. Bütün Türk lehçelerini konuşabiliyordu. Daha uçağa binmeden Tatarlar ve Kazan hakkında birçok bilgiye sahip oldum. Uçağımız 5.30 sıralarında İstanbul’a gitmek için havalandı.

Atatürk Havalimanında Türkiye ve Avrupa’dan Türkçenin Şiir Şölenine gidecek diğer insanlarla buluştuk. Metin Önal Mengüşoğlu ile girişte karşılaştık. Uçağa giriş kapısında ekip bekliyordu, kısa bir merhabalaşmadan sonra uçağa giriş başladı. Mehmet Doğan, İbrahim Ulvi Yavuz, Hicabi Kırlangıç,  Ferhat Koç, Osman Özbahçe, Vedat Güneş, İbrahim Eryiğit, Fatih Gökdağ, Mehmet Kurtoğlu, Mahmut Erdemir ve diğer katılımcılar bir tekmil tamamdı.  Uzun zaman görmediğim arkadaşlarla selamlaşıp ayaküzeri sohbete başladık. Bu arada bizi görmemezlikten gelen şairler de vardı, biz de oralı olmadık.  Zaman çok kalmamıştı uçağa binme vakti gelmişti.

İstanbul Atatürk Havalimanından kalktıktan sonra üç buçuk saatlik bir yol alacaktık. Uçağımız saat 9.40 da kalkacaktı biraz gecikti. Artık yollar eskisi kadar uzak olmuyordu. Kazan’a gelmiştik. Dışarıda iki otobüs bizi bekliyordu. Gece yarısı geçmiş hava serindi. Otele ulaşımımız, işlemler odamıza yerleşmemiz sonunda hayli zaman geçti. Buralarda İşler oldukça yavaş yürüyordu. Biz ise çok aceleciydik. Saat 4.00 sabahki programı düşünerek biraz uyumaya karar verdik.

Sabah ilk işim on beşinci kattaki odamın penceresinden, görebildiğimce Kazan’ın resmini çekmek oldu. Görebildiğince ağaçlık ve biraz ötede bir su büyük bir gölü andırıyor…

Benim kafamın içinde sorular cevap arıyor; “Rusya’da Turancılık hareketleri neden Kazan’dan güç almış?” Kaynaklara gidiyorum. Karşıma ticaret ve ilim merkezi olması gibi zenginlikler çıkıyor. Burada iş mektepler üzerinden yürüyor yani eğitim.

Kazan Tataristan'ın başkenti, nüfusunun bir buçuk milyon civarında olduğu söyleniyor. Şehrin bir havalimanı, İdil Nehri kenarında bir limanı ve Rusya Federasyonu’nun Avrupa kısmını Sibirya’ya bağlayan bir tren istasyonu bulunmaktadır.

Kazan, Kazan nehri ve İdil’in (Volga) dirsek şeklini aldığı noktada kurulmuştur. Nehre Tatarlar “İdil”, Ruslar “Volga” demektedir. Kazan, 7 Şubat 1992’den itibaren Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti olmuştur.

Altın Ordu devletinin dağılmasından sonra 1437 yılında kurulan Kazan Hanlığı'nın başkenti olan Kazan, bu tarihten itibaren önemli bir ticaret merkezi olmuş. Sibirya ve Orta Asya'ya ulaşım yolları üzerinde bulunması, bölgede yaz aylarında kurulan panayırlar, şehrin ticarî ve siyasî önemini artırmış. Şehir kısa bir sürede cami, saray, medrese gibi çeşitli İslamî eserlerle tezyin edilmiş ve İdil-Ural bölgesinin en önemli şehirlerinden biri haline gelmiş. Ancak hanlıktaki iç çekişmeler ve yoğun Rus baskısı neticesinde şehir 1552 yılında Rusların eline geçmiş. Şehirde bulunan Han Sarayı, Nur Ali ve Kul Şerif Camileri, Han Mezarlığı gibi pek çok İslamî eser ortadan kaldırılmış. Sadece bugün de sağlam durmakta olan Süyüm Bike Minaresine dokunulmamış. Kırmızı tuğladan yapılmış elli üç metre yüksekliğindeki bu minare, Kazan kalesinin de içinde bulunduğu şehrin en yüksek noktasına inşa edilmiştir. Bugün Kremlin olarak adlandırılan bu bölge, 2001 yılında UNESCO tarafından “tarihi miras” olarak kabul edilmiş. 1998 yılında buraya Kul Şerif adında dört minareli bir cami inşa edilmiş.

Kazan 1552 yılından sonra İslamî şehir kimliğini kaybederek bir Hıristiyan şehri kimliğine bürünmüş ve 19. yy’ın ikinci yarısına kadar bu özelliğini korumuş. Kazan’ın Rus hâkimiyetine geçmesinden sonra Çarlık Rusya’sı ilk defa Müslüman tebaa ile karşılaşmış. İdareciler imparatorluğun bu yeni tebaasını Hristiyan yapmak suretiyle daha iyi bir Rus tebaasına dönüştürmek için 1555 yılında Kazan’da bir piskoposluk kurmuşlar. Piskopos Guriy 1555-1576 yılları arasında büyük bir Hristiyanlaştırma başlatmış. Kazan piskoposluğu devletin de yardımıyla kısa sürede İdil-Ural bölgesinin en önemli misyoner merkezlerinden biri haline getirilmiş. Müslüman tebaa zorla ve çeşitli vaatlerle Hristiyan olmaya zorlanmış. Kazan ve bölgesine Rus nüfusun yerleştirilmesi ve dinlerini değiştirmeleri için yapılan baskılar Tatarları 1556'da isyana sürüklemiş. Ancak isyan kısa sürede bastırılmış ve din değiştirmeyenlerin şehir surları içinde yaşamaları yasaklanmış. Müslümanlar şehrin dışına çıkmış ve bugün de Eski Tatar Mahallesi olarak bilinen yeni bir mahalle kurmuşlar. 19. yy sonuna kadar Kazan’daki Hristiyan ve Müslümanlar ayrı mahallelerde ve köylerde yaşıyorlarmış. 1722 yılında Çar I. Petro Kazan’ı ziyaret edince bu ziyaretten sonra şehrin ticarî ve sosyal önemi artmaya başlamış. Çarın emriyle şehirde askerler için kundura ve nehir gemileri yapan fabrikalar kurulmuş. 1758 yılında ilk erkek lisesi açılmış. Çariçe II. Katerina 1767 yılında Kazan’ı ziyaret etmiş. Bu ziyaret sırasında Müslümanlar kendisine müracaat ederek cami yapımı için izin istemişler. II. Katerina’nın verdiği izinle Müslümanlar Kazan’ın Ruslar tarafından fethinden sonra ilk camiyi 1766 yılında inşa etmişler. Bu cami bugün Mercanî Camisi olarak bilinmektedir. 1771 yılında Ahundov ve Apanay medreseleri açılmış. 1791’de ilk Rus tiyatrosu, 1786’da barut fabrikası ve 1797’de Duhovni Akademi açılmış. 1804 yılında Kazan Üniversitesi açılmış. Bugün halâ hizmet vermekte olan üniversitenin ana binası 1805-1814 yılları arasında inşa edilmiş. 1800 yılında şehirde ilk matbaa, 1809 yılında üniversite matbaası, 1811 yılında da ilk kitap mağazası açılmış. Kazan’da Şark Matbaası isimli ilk Arap harfli matbaa da yine 1800 yılında açılmış. Bu matbaada 1802-1810 tarihleri arasında 50 bine yakın çeşitli dini kitaplar ve Kur’an basılmış. İkinci Arap harfli matbaa 1802 yılında Kaan Üniversitesi’nde açılmış. Bu matbaada 1909 yılına kadar 2 milyon civarında İslamî eser basılmış. Sibirya'nın yerleşime açılmasından sonra şehrin ticari önemi daha da artmış. XX. yy'da Kazan, Rusya İmparatorluğu’nun en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biri durumuna gelmiş. 2 Ocak 1848’de ilk banka, 24 Mayıs 1850’de ilk kız lisesi, 1860’da ilk deri fabrikası, 1865’de şehir kütüphanesi, 1876’da Tatar Öğretmen Okulu, 1881 ilk müzik okulu açılmış. Şehrin en büyük kütüphanesi olan Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesi 1814 yılından itibaren kitap toplamaya başlamış. Şu an bu kütüphane dünyanın en büyük üç kütüphanesinden biri olarak kabul ediliyor.

Bu bilgilerin ışığında yolculuğumuz Turan’a doğru devam edecek.

Bu haber toplam 2106 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Zebo Mirzayeva: Atayurt24 Ocak 2023 Salı 10:00
  • İdris Ekinci: Sevinç Taslakları21 Ocak 2023 Cumartesi 14:15
  • Kenan Erdoğan: Ne Güzeldir20 Ocak 2023 Cuma 14:53
  • Nazım Payam: Niyazi Mısrî19 Ocak 2023 Perşembe 13:30
  • Leyla Arslal: Tinselin Mitsele Piksellenme Evresi18 Ocak 2023 Çarşamba 14:22
  • Eşrefoğlu Rumî Şiir Faslı: Atakhan Kozhogulov16 Ocak 2023 Pazartesi 17:04
  • Mustafa Muharrem: Lirik Ziyanlar Bahsi13 Ocak 2023 Cuma 12:07
  • İskender Muzbeg: Hergün Ana Dili Günümdür12 Ocak 2023 Perşembe 16:30
  • Maria Mercanka: Ana Dilim11 Ocak 2023 Çarşamba 15:19
  • Mehmet Kurtoğlu: Ömerce08 Ocak 2023 Pazar 10:00
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim