• İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

Mehmet Akif Ersoy anıldı

Mehmet Akif Ersoy anıldı
Türkiye Yazarlar Birliğince düzenlenen \'Mehmet Akif Bilgi Şöleni\' sona erdi .. İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 73. yılında Türkiye Yazarlar Birliği'nce düzenlenen 'Mehmet Akif Bilgi Şöleni' sona erdi.

Türkiye Yazarlar Birliğince düzenlenen ´Mehmet Akif Bilgi Şöleni´ sona erdi

..

İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 73. yılında Türkiye Yazarlar Birliği'nce düzenlenen 'Mehmet Akif Bilgi Şöleni' sona erdi.

Gençlik Parkı Kültür Merkezi Necip Fazıl Salonu'nda düzenlenen etkinliğin ikinci gününde de yazar ve akademisyenlerce sunumlar yapıldı.

İlk oturumda, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Koç, 'Akif'in Din ve İslam Telakkisi' başlıklı sunumunda, Ersoy'un Allah'a, kainata ait olma bilinciyle dolu olduğunu, bu bilinçle kalemini oynattığını belirtti. 'Büyük toprağın büyük kafası olur' diyen Koç, Ersoy'un büyük bir düşünce adamı olduğunu, şiirlerinin geniş bir coğrafyayı temsil ettiğini söyledi.

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Törenek, 'Mazi ile Ati Arasında Bir Şair' başlıklı sunumunda Ersoy'un şiirlerinde sık sık geçmiş ve gelecek vurgusu yaptığını belirtti. Ersoy'un Meşrutiyet dönemi şairi olduğunu anlatan Törenek, kavgalar ve savaşlar yaşanan sıkıntılı bir dönem olması nedeniyle o dönem aydınlarının karamsar, durgun, kırgın bir yapıya sahip olduğunu ifade etti. Törenek, 'maziye sığınma' anlayışının yeni bir kavram olarak bu dönemde ortaya çıktığını anlattı.

Ersoy'un hayatın aksayan yönlerini vurgulamak isterken, güzellikleri anma konusunda geriye döndüğünü belirten Törenek, Ersoy için geçmişin bir kaçış yeri değil, dayanak olduğunu kaydetti.

Yazar Dr. Necmettin Turinay da 'Mehmet Akif'in Büyük Alemi' başlıklı sunumunda, Ersoy'un her ayrıntıyı bir ıstırap penceresinden izlediğini, şiirinin merkezini bu ıstırabın oluşturduğunu söyledi. Turinay, Ersoy'un çocukluk yıllarının 93 Harbi ve Balkan Ayaklanmaları dönemine denk geldiğini anımsatarak, bu dönemin şairin ıstırap anlayışında rolü olduğunu dile getirdi.

O yıllarda İstanbul'a yoğun göç yaşandığını, Ersoy'un göçmenlerin yaşadığı sıkıntılara şahit olduğunu anlatan Turinay, 'Bu kalabalık, acı, vatansızlık duygusu, vicdan borcu, Akif'in şiirindeki toplumsal tarafın, sorumluluğun temelini oluşturur' dedi.

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Caner Arabacı da 'Cumhuriyet Başlarında İlk İstiklal Marşı Arayışı' başlıklı sunum yaptı. İstiklal Marşı'nın bestelenmesinin 1922'den itibaren 'beste savaşlarına' dönüştüğünü belirten Arabacı, 1924'te Ali Rıfat Çağatay'ın bestesinin kullanılmaya başlandığını, 1930'dan itibaren de Zeki Üngör'ün bestesinin kullanıldığını anlattı.

Arabacı, şunları söyledi:

'Garplılaşma ihaneti burada başarılı oluyor. Türk Sanat Müziği değiştiriliyor, çalıntı iddiaları yaygın olan bir beste dayatılıyor ve o dayatma maalesef galip geliyor. Cenaze Marşı gibi olduğu, hatalarla dolu olduğu yönünde pek çok eleştiri var. Besteyle ilgili ilk plağın dolduruluş hikayesi çok yaygın. Cenaze Marşı gibi çalınır, alınır, dinlenir. Hızlı okuyalım derler ama öyle olmamış. Cenaze Marşı, İstiklal Marşı 79 yıldır sürüyor.'

'Batılılaşma sevdası' nedeniyle İstiklal Marşı'nın şiirinin de değiştirilmek istendiğini savunan Arabacı, 1925 ve 1926'da güfte yarışması yapıldığını söyledi. Arabacı, daha iyi bir şiir bulunamadığı için İstiklal Marşı'nın değiştirilmediğini söyledi.

Ersoy'un İslam ve Türk yurtlarındaki tahribatı nedeniyle batı medeniyetini açıktan hedef alan bir üslubu olduğunu, İstiklal Marşı'nın batıyı kötülediğini savunan Arabacı, şiiri değiştirme girişiminin bu nedenle yapıldığını öne sürdü.

Arabacı, '1923'ten sonra devlete egemen olan ana karakter, gülüyle, dikeniyle batı medeniyetini almak istemiş. Beste ve güfte yarışmalarını bu anlayış içinde değerlendirmek lazım. Milli mutabakat metni değiştirilemedi, ümit ediyorum bestesiyle de buluşur' diye konuştu.

SONRAKİ OTURUMLAR

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Musa Bilgiz, 'Mehmet Akif ve Milli Birliğin korunması' başlıklı sunumunda, Ersoy'un dinle ilgili olmayan bir milliyetçiliğe kesinlikle karşı olduğunu anlattı. Bilgiz, din ve milliyet anlayışının Ersoy'da mükemmel bir senteze ulaştığını belirterek, ırkçılığı Kuran-ı Kerim'e ters düştüğü için reddettiğini söyledi.

Türkiye Yazarlar Birliği Eski Başkanı Dr. Nazif Öztürk, 'İstiklal Marşı'nın yazıldığı mekanın banisi (kurucusu) Şeyh Taceddin-i Veli'nin edebi şahsiyeti' başlıklı sunumunda, Şeyh Taceddin Mustafa'nın şiirlerinden örnekler sundu.

Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D.Mehmet Doğan ise 'Çanakkale'nin ve Sakarya'nın şairi yahut Mehmet Akif ve Necip Fazıl' başlıklı sunum yaptı. Doğan, bazı metinlerin toplumlar tarafından milli marş gibi yaygın olarak bilindiğini, Çanakkale ve Sakarya şiirlerinin de bu metinlerden olduğunu kaydetti.

İstiklal Marşı'nın da taşıdığı muhteva bakımından bir milli mutabakat metni özelliğine sahip olduğunu anlatan Doğan, 'Devlet, bu şiiri milli marş olarak kabul etmemiş olsaydı bile İstiklal Marşı şiiri, bugün çok okunan ve bilinen bir şiir olurdu' dedi.

Ersoy'un Çanakkale'ye gitmemesine karşın şiiri orada bulunmuşcasına yazdığını anlatan Doğan, Sakarya ile ilgili şiir yazmadığını hatırlatarak, 'Eğer yazsaydı Necip Fazıl'ın Sakarya'sına benzerdi' diye konuştu.

Doğan, Ersoy'un Çanakkale şiirini bir demiryolu istasyonunda, Necip Fazıl'ın Sakarya şiirini Ankara-İstanbul seferi yapan bir trende yazdığını belirtti.

'SAFAHAT MÜZESİ KURULSUN'

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Kılıç, 'Safahat Kültür atlasında bir müze' başlıklı sunumunda, Safahat'ta yer alan kültürel maddi unsurlara ilişkin bir müze açılması önerisinde bulundu.

Safahat'ın sadece bir edebi eser değil, aynı zamanda kültür atlası olduğunu ifade eden Kılıç, genç neslin Safahat'a olan ilgisizliğinden yakındı. Kılıç, 'Gençlerin bu esere ve yazıldığı döneme ilgisini canlandırmak için Safahat'taki kültürel maddi unsurlar tespit edilerek, Safahat Müzesi kurulmasını teklif ediyorum' dedi.

Eserde hasır, kandil, küfe, bakraç gibi 300'ün üzerinde maddi unsur bulunduğunu anlatan Kılıç, 'Türkiye Yazarlar Birliği mi, bakanlıklar mı, belediyeler mi destek verir? Böyle bir müzenin kurulması o dönem toplum yapısı ve insan tipolojisini anlamak için çok önemli' diye konuştu.

Etkinliğin bugünkü üçüncü ve son oturumunda, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdülvahid İmamoğlu 'Mehmet Akif'in dindarlık anlayışı', Eğitimci Yazar Yusuf Turan Günaydın 'Emin Akif'in hatıralarında Mehmet Akif Ersoy' ve Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Canım 'Mehmet Akif'in şiir coğrafyası' başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi.

Sunumların ardından etkinlik, Kuran-ı Kerim okunmasıyla sona erdi.

 

AA

 

 

Bu haber toplam 1512 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim