• İstanbul 20 °C
  • Ankara 22 °C

Memiş Okuyucu: Durduramayacaksınız

Memiş Okuyucu: Durduramayacaksınız
Maarif tarihimizi incelerken, bu alanı düşünce tarihimizle birlikte ele almak daha uygun olur diye düşünmekteyiz. Bu maksatla bugünkü eğitim uygulamalarının düşünce tarihi ile ilgili arka planına da kısaca bir göz atalım.

Batı, hristiyan din adamlarının bütün orta çağ boyunca toplum üzerinde kurduğu tasallutu kırdı ve kendi içinde sekülerleşerek bu düzenin alternatifini meydana getirdi. Bu yeni düzenin adını aydınlanma koyarak toplumda kendi içinde bir meşruiyet oluşturdu. Din ve din adamlarından boşalttığı alanı ‘bilim’ ve ‘akıl’ adına kurduğu vesayetle doldurdu.  Pozitivizm de bu seküler dönemde 19. asırda Avrupa’da doğdu. İlk başlarda dinin yerini almak üzere, ‘bilim’ kılıfı giydirilmiş bir öğreti olarak ortaya konuldu. Devlet ve toplum hayatının nerede ise tamamını tanzim etmek üzere bir inanış olarak sunuldu. Burada bizi ilgilendiren toplumsal yönüne bakmak istiyoruz.

 

Bu felsefenin kurucularından A. Comte, Pozitif Felsefe Derslerinde bu konudaki görüşlerini şöyle anlatır: ’’(Pozitivizm) doğası gereği boyun eğme güdüsünü geliştirerek kamu düzenini geliştirmeye yöneliktir’’.   

Görüldüğü gibi pozitivizmin kurucularından biri,  bu felsefenin kuruluş amacını toplumda boyun eğme güdüsünü geliştirmek olarak açıklamıştır. Yani boyun eğdirilip kontrol altında tutularak ‘yönetilecek’ bir toplum hedefi var!.

Yakın  dönem fikir adamlarımızdan Cemil Meriç ‘bu sahte bilim’ der  ve devamında ‘’tek işe yaramış: Nesillerin uyanmasını önlemek!’’(Bu Ülke: sf:87) diye açıklama getirmiş olduğu bir görüş ve felsefe ekolüdür Pozitivizm. Ve giderek bir ideoloji.  Sosyolojinin en kötü örneği olarak toplumda uygulama imkânı olmayan/bulamayan bir ideoloji!.  

 

Pozitivizm, 1920’lerde Avrupa’da terk edildi. Ancak Türkiye’de özellikle eğitim sisteminde, felsefesiyle ve bütünüyle bir ideoloji olarak özellikle eğitim alanında uygulanmaya devam edildi.

 

 Hem de giderayak bu ekolün Türkiye’deki fikri nakilcileri gözden kaçırılarak,  uygulanmaya devam edildi. Pozitivizm bilim kılıfı ile devlet ve maarif sistemimizin resmi ideolojisi haline getirildi. Allah ve peygamber adını anmadan, milletimize ait değer ve kimlik değerlerine hiç yer vermeden ders kitapları ve müfredatlar oluşturularak, bilim kisvesi ile pozitivist ideoloji milletimize yıllar yılı boca edildi, dayatıldı.

 

Ve iki binli yıllar. 

İki binli yılların başında Türkiye siyaseten kendisine giydirilen vesayet gömleğini yırttı. Ancak, siyaseten iktidar döneminde girilemeyen alanlardan birisi de, maarif sahamız idi! 

Maarif tarihimizin; batıdan sistem, metodoloji, öğretim metotları  alışı ile başlayan ve giderek ideolojik bir muhtevaya bürünen medeniyet yolculuğumuzun, şu anda en önemli kavşağına gelmiş bulunuyoruz!. 

 

Türkiye, birinci dünya savaşı sonrası bir dönemden başlayarak kendisine giydirilen siyasi vesayeti iki binli yılların başında aşmayı başardı. Bu dönemde bir  tek alana girilemedi: eğitim vesayeti. Kırılamayan eğitim vesayeti yerli yerinde durmaya devam etti. 

Burada bir hususu belirtelim!. Bugün Türkiye'de yüzden fazla eğitim fakültesi var!   Bu fakültelerde yüzlerce kürsü ve binleri bulan bu alana dair hocalar mevcut!. Türkiye'nin bu iki yüz yıllık meselesine dair bir tasarı, tasavvur ya da projeleri bulunmamaktadır!. Varsa da biz haberdar olamadık!.


Üniversiteler cenahında bir hissizlik ve sessizlik hüküm sürerken 2019 yılında eğitim sahamızda yaşanan iki gelişmeyi burada nakletmek istiyorum!. Birincisi Milli Eğitimin yıllardır 'birikmiş sorunlarına el atıyoruz' görüntüsü ile 'müfredatı 1920 pozitivizmine' uyarlayacak bir güncelleme girişimi başlatıldı!. İkincisi de bu müfredatı uygulayacak bürokratik tasfiye ve organizasyonlar gerçekleştirilmeye başlandı!.

 

Bu tasfiyelerle birlikte kurulu yapı  son günlerde bürokratik bir huruç harekatına girişti!.  Hem varlıklarını koruma refleksiyle, hem de uluslararası etkileşimi de kullanarak maarif alanındaki kurulu yapı harekete geçti!. Varlıklarını, gölgesine sığındıkları pozitivist eğitim sistemi içerisinde ve batı himayesinde sürdürme insiyakı işte burada göze çarpmaktadır!.

 

Peki bunun anlamı ne?

 

1950’lerde yeryüzünde en zenginle en fakir arasındaki fark iki buçuk kat idi!..  Kan, kargaşa, kaos ve gözyaşı içinde geçen bu yetmiş yıldan sonra batı sömürüsüne örnek teşkil etmesi bakımından şu bilgileri paylaşıyorum:


Dünya üzerindeki sahip oldukları itibari ile en zengin 42 kişinin mal varlığı, geri kalan dünya nüfusunun yarısına yani yüzde ellisine tekabül eden 3,6 milyar insanın gelirine eşittir. Dünyadaki en zengin kabul edilen 10 ülkenin geliri de en fakir 10 ülke gelirinin tamı tamına 77 katıdır.

Görüldüğü üzere zenginlerle fakirler arasındaki fark uçurumları aşmış, artık okyanuslar mesabesine ulaşmıştır!. Bunun adı çağdaş, küresel bir sömürü düzenidir!.

Batı işte bu sömürü düzenini ekonomi, siyaset gibi iki temel alandan sonra, eğitim üzerinden kurduğu vesayet sistemi ile sağlamıştır! 

 

Zihinleri felç eden, düşünceye pranga vuran, halkına yabancı, özgür düşünme melekelerini ortadan kaldıran,  bilim kılıfı ile ülkelere dayatılan mevcut 'sömürge eğitimi modeli' ile küresel sömürü düzenini devam ettirmiştir batı!.

Toplumların uyanışı, bu eğitim modeli ile engellenmiştir! Bu eğitim modelini savunanlar bilerek, bilmeyerek batının sömürge/ateş değirmenine odun taşımaktadırlar!.

 

Şu an yapılan da maarif alanındaki vesayeti sürdürme çabasıdır! Hazzı  düşünen, batılı tüketen, seküler yaşayan, farklı düşüncelere hayat hakkı tanımayan ve bütün farklılıkları yok eden ‘batıcılık’ ideolojisi bu ülkede ve dünyada,  fikren mevta olmuş bir ideolojidir!.

 

Bizim maarifimizin; akleden, fikreden, şükreden, zikreden, dua eden, say eden; dünyayı imar, mülkü mamur  etme şuuru yüklenmiş; hakkı ve hakikati bilen, hakkı üstün tutan; zamanının ruhunu okuyacak ve zamanın ruhunu yazacak bir talim/terbiye sistemi ve insanı kamil ideali vardır! Maksat insanı yaşatmaktır!. Bu millet tekrar tarihe yürüyecektir! Milli bir maarif ile tarihine yürüyecektir milletimiz!.

,

Maarifin hedefi milleti özgürleştirmektir!

 

Sizin teklif ettiğiniz ‘batıcı’ eğitim sistemi kölelik sistemidir! Batıcı eğitim sistemi celladına aşık köleler yetiştirmektir!

Bu millet köleliğe değil, bütün insanlığın özlediği özgürlüğe taliptir!

Oysa siz ölmüş bir ideolojiden medet ummaktasınız!. Ölüler dirilmez! Diriltemezsiniz! Onun yerine siz bu millet ile dirilin ve hayat bulun!. Aksi takdirde siz de yok olacaksınız!

Başaramayacaksınız.

Bu milleti durduramayacaksınız!

Bu haber toplam 694 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim