1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Rumların adayı Yunanistan’la birleştirmek idealinden vazgeçmemeleri yüzünden üç yıl içinde çöktü. Türkler karar verme süreçlerinden dışlandı. 1964 yılında BM Güvenlik Konseyi adaya barış gücü askerleri yerleştirmek için aldığı bir karara (186 sayılı BMGK Kararı) istinaden de dünya adanın meşru temsilcisi olarak sadece Rumlardan oluşan fiili hükümeti tanıdı.
1977’de ise Denktaş ve Makarios yeni bir birlikteliğin temelleri üstünde konuştu ve anlaştı. İki yıl sonra da bu prensipler daha detaylı olarak Klerides tarafından kabul edildi. Ardından da BM Genel Sekreterleri iyi niyet misyonları çerçevesinde soruna bu anlaşmalar temelinde çözüm bulmak için çaba harcadı. Ancak iki taraf da birine güvenmedi, özellikle de Rumlar hiç güven vermedi. Müzakereler yapıldı, bazen iyi niyetle çözüm arandı ama bulunamadı. 1990’ların sonunda Türkiye’nin ve Türk tarafının temel pozisyonu çözümsüzlüğün çözüm olduğuydu. Rumlar ve Yunanılarsa AB aracılığıyla yeni bir tür Enosis’in gerçekleştirme peşindeydi.
2000’lerin başında Türkiye’deki iktidar değişikliği, AB ile olan ilişkilerin derinleştirilebileceğine, hatta üye olunabileceğine olan inanç ve 2004 için Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verilen üyelik randevusu yeni bir inisiyatifin geliştirilmesine zemin hazırladı. Yüzlerce toplantıdan, milyonlarca dolarlık bütçelerin kullanılmasından sonra BM yeni ve kapsamlı bir planla ortaya çıktı. Türk tarafı o zamanki BM Genel Sekreteri’nin adıyla anılan planın beşinci versiyonuna 24 Nisan 2004’de yapılan eş zamanlı referanduma neredeyse yüzde 65’le evet derken, Rum tarafı yüzde 75’le hayır dedi. Bu iş bitti derken önce Cumhurbaşkanı Talat, sonra Eroğlu ve Akıncı toplum lideri sıfatıyla sorunları aşmak için muhataplarıyla görüşmeler yaptı, çözüm için çaba harcadı.
Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/kibris-sorununu-yeniden-dusunmek-10764
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.