• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

Mensur Akgün: Kıbrıs sorununu yeniden düşünmek…

Mensur Akgün: Kıbrıs sorununu yeniden düşünmek…
Kıbrıs siyasi, diplomatik, askeri boyutları olan bir sorun olarak 1950’li yılların ortalarından bu yana gündemimizde.
İngiltere adadan çıkabileceğini ima etmeye başladığı andan itibaren konuyla ilgilendik. Önce bize geri verilmesi gerektiğini söyledik. Sonra taksim edilsin dedik. 1959’da da ortaklık cumhuriyeti üstünde Yunanistan’la anlaştık. 

1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Rumların adayı Yunanistan’la birleştirmek idealinden vazgeçmemeleri yüzünden üç yıl içinde çöktü. Türkler karar verme süreçlerinden dışlandı. 1964 yılında BM Güvenlik Konseyi adaya barış gücü askerleri yerleştirmek için aldığı bir karara (186 sayılı BMGK Kararı) istinaden de dünya adanın meşru temsilcisi olarak sadece Rumlardan oluşan fiili hükümeti tanıdı.

* * *
 
Türkiye bunun doğru olmadığını dünyaya anlatmaya, 1964-74 arasında adanın çok küçük bir kısmına sıkışmış olan Türklerin haklarını korumaya çalıştı. Bazen güç kullandı, bazen de diplomasinin imkanlarından yararlandı. Kıbrıslı Türklerin direnişini örgütledi, silah yardımı yaptı, haklarını BM’de, NATO’da ve üyesi olduğu daha pek çok platformda savundu. 1974’de kadar verilen mücadele Türklerin sıkışmış oldukları köylerde, kasabalarda tutunmalarını sağlamak, müdahalenin askeri ve siyasi şartlarının oluşmasını beklemek üstüne kurulmuştu. 1974’de Yunan cuntasının Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenlediği darbe Türkiye için uygun şartların oluşmasına neden oldu. 11 Şubat 1959 tarihinde imzalanan Garanti Antlaşması’nın 3’üncü maddesinin verdiği yetkiyi kullanarak Türkiye müdahalesini gerçekleştirdi. Müdahale sayesinde Türklerin üstündeki baskılar bitmese de hafifledi. Adanın yüzde 30’undan fazlası önce Türkiye’nin, sonra da Kıbrıslı Türklerin eline geçti. 

1977’de ise Denktaş ve Makarios yeni bir birlikteliğin temelleri üstünde konuştu ve anlaştı. İki yıl sonra da bu prensipler daha detaylı olarak Klerides tarafından kabul edildi. Ardından da BM Genel Sekreterleri iyi niyet misyonları çerçevesinde soruna bu anlaşmalar temelinde çözüm bulmak için çaba harcadı. Ancak iki taraf da birine güvenmedi, özellikle de Rumlar hiç güven vermedi. Müzakereler yapıldı, bazen iyi niyetle çözüm arandı ama bulunamadı. 1990’ların sonunda Türkiye’nin ve Türk tarafının temel pozisyonu çözümsüzlüğün çözüm olduğuydu. Rumlar ve Yunanılarsa AB aracılığıyla yeni bir tür Enosis’in gerçekleştirme peşindeydi. 

2000’lerin başında Türkiye’deki iktidar değişikliği, AB ile olan ilişkilerin derinleştirilebileceğine, hatta üye olunabileceğine olan inanç ve 2004 için Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verilen üyelik randevusu yeni bir inisiyatifin geliştirilmesine zemin hazırladı. Yüzlerce toplantıdan,  milyonlarca dolarlık bütçelerin kullanılmasından sonra BM yeni ve kapsamlı bir planla ortaya çıktı. Türk tarafı o zamanki BM Genel Sekreteri’nin adıyla anılan planın beşinci versiyonuna 24 Nisan 2004’de yapılan eş zamanlı referanduma neredeyse yüzde 65’le evet derken, Rum tarafı yüzde 75’le hayır dedi. Bu iş bitti derken önce Cumhurbaşkanı Talat, sonra Eroğlu ve Akıncı toplum lideri sıfatıyla sorunları aşmak için muhataplarıyla görüşmeler yaptı, çözüm için çaba harcadı.

Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/kibris-sorununu-yeniden-dusunmek-10764

Bu haber toplam 329 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim