28 Mart 2024
  • İstanbul23°C
  • Ankara20°C

CUMHURİYET DÜŞÜNÜNDE “İKİ YOL AÇICI: NURETTİN TOPÇU VE NECİP FAZIL”

Son dönem Türk basın ve yayın hayatının önemli isimlerinden biri de D. Mehmet Doğan’dır. Vahdettin Oktay Beyazlı yazdı.

Cumhuriyet Düşününde “İki Yol Açıcı: Nurettin Topçu ve Necip Fazıl”

01 Eylül 2018 Cumartesi 11:21

Doğan, “daha çok siyasî ve sosyal tarih, fikir ve basın tarihi, dil gibi alanlarla ilgili ola­rak çalışmalar yapmıştır. Ayrıca televizyon metinle­ri ve senaryolar yazmış, çeşitli televizyon program ve filmlerinin yapımın­da görev altmıştır.”1 Aynı zamanda Türkiye Yazarlar Birliğinin kurucularından olan ve uzun bir süre bu kuruluşun başkanlığını da yürüten D. Mehmet Do­ğan’ın; bu önemli işleri başarıma gücünü iyi yetiş­miş bir aydın olmasına ve hiç şüphesiz dik duruşunu daima sürdürmüş olma­sına borçludur diyebiliriz. Öyle ki ünleri ve etkileri Doğan’ın isminden önce gelen “Batılılaşma İhaneti” (1975), “Yüzyılın Soykı­rımı” (2004), “Dil Kültür Yabancılaşma” (1984) ve “Halka Karşı Demokrasi” (1988) kitaplarının ya­nında her sözlük okuması yapanların elinin altında bulunan “Büyük Türkçe Sözlük” (1981) gibi uzun yılların emeklerini taşıyan eserleri vardır.

D. Mehmet Doğan, bu önemli eserlerini yazma­sında ve günümüzdeki yüzlerce şair/yazarın örnek aldığı karizmatik duruşa sahip olmasında sağlam bir fikir altyapısının yani iyi bir okuma serüveni geçir­miş olmasının rolü vardır. Çünkü o, günümüz bazı sanatçılarının adını dahi bilmediği ve fakat Türk düşünce tarihinin en mütevazı(!) simalarından olan “Hareket” dergisinin mi­marı Nurettin Topçudan gerektiği gibi istifade eden ve derginin son dönem­lerinde mutfakta yer alan ender isimlerdendir. “Der­gi, Nureddin Topçunun ve­fatından önce daha güçlü bir çıkış için kapatılmıştır. Mart 1975 tarihli 111. sa­yıda ‘Hareket’ imzasıyla iktisaden güçlenmek için şir­ketleşme çalışmalarına baş­landığı, bu çalışmalar nihayetleninceye kadar; idare heyetinin hareket dergisinin yayınına bir süre ara ver­meyi kararlaştırdığı belir­tilmektedir. Bu ifade gerçek olmakla beraber; burada belirtilmemesine rağmen, bu kararın alınmasında Nureddin Topçunun esas­lı rolü olmuştur. Nureddin Topçu, Ezel Erverdi, Mus­tafa Kutlu, Ebubekir erdem ve bizim de [D. Mehmet Doğan] bulunduğumuz bir sırada Hareket dergisinin kendi düşündüğü çizginin dışına taştığını, (...) başka bir dergi çıkarılmasının uy­gun olacağını belirtmiştin 2 D. Mehmet Doğanın ismi­nin önündeki “D” kısalt­masının da yine Nurettin Topçu tarafından verildi­ğini ifade edersek hem bu yazının amacına hem de Doğanın İlmî temelinin sağlamlığına bir gönder­me yapmış oluruz. Doğan; 6 Nisan 2013 Cumartesi günü gerçekleştirilen “Ya­zarlığa Ve Yazarlara Adan­mış Bir Ömür” isimli bir vefa programında dostları tarafından anlatıldı. İşte bu programda “Yazarlar ara­sında çok sayıda Mehmet Doğan isminin bazen ka­rışıklığa neden olmasından dolayı Nurettin Topçunun ‘Senin isminin başına D harfi koyuyoruz ki kim­se seni başka Mehmetlerle karıştırmasın. Artık seni Devrimci Mehmet olarak bileceğiz! şeklindeki bilgiyi öğreniyoruz.

D. Mehmet Doğan, “hür tefekkürün kalesi” olarak bilinen dergiciliğin ne demek olduğunu çok iyi bilenlerdendir. Bu ya­zımızda üzerinde durmaya çalışacağımız Yazar Ya­yınlarından 2016’da çıkan “îki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” adlı eserinde Doğanın; bu iki aydının düşünce dünyala­rına, ortak özelliklerinden biri olan dergi maceraları­na, kendilerinden sonraki kuşakları eserleriyle etki­lediklerine ve yer yer hayat hikâyelerine nasıl değindi­ğini ortaya koymaya çalı­şacağız.

Kitap; D. Mehmet Do­ğanın farklı zaman ve mec­ralarda yazdığı yazıların bir araya getirilmesi, tek­rarların çıkarılması ve yeni eklemelerin yapılmasıyla oluşmuş. Aynı zamanda geniş bir yelpazeyle kar­şılaştırma/araştırma veya inceleme şeklinde ortaya konulan bu eserde, Nurettin Topçu ve Necip Fazıl’ın tanıtılması amaçlanmış.

Cumhuriyetin ilanı sonrası yeni yönetim fark­lı alanlarda birçok yenilik yapmış ve çok sayıdaki bu yenilikler vücuda getirilir­ken hem İnsanî hem dinî hem de siyasî ve sosyal bazı problemler yaşanmış­tır. İşte bu sancılı sürecin küçük bir değerlendirme­sinin/eleştirisinin yapıldı­ğı “Sunuş” bölümünde D. Mehmet Doğan, Cumhuri­yetken kısa bir zaman son­ra kapatılan “Sebilürreşad” ile dinî düşüncenin yazılı organın kalmadığını ve bu görevi ancak 1939’da “Ha­reket” dergisinin, 1943’te ise “Büyük Doğu” mecmu­asının üstlendiğini ifade eder. Hem “Sunuş” hem de “Giriş” bölümünde bahset­tiği üzere bu iki düşünce kalesinin mimarları olan Nurettin Topçu ve Necip Fazıl’ın benzer özellikler taşıdıklarına değinir. Doğan; daha önce Topçu ve Necip FazıFı birlikte de­ğerlendiren bir çalışmanın bulunmadığını hatta onları birlikte ele almanın da alı­şılmış bir şey olmadığını ifade eder, “iki yol açıcı­nın” münasebeti yukarıda söylenildiğinden ibaret değil, İyi bir düşünür olan Nurettin Topçunun, bil­hassa “Hareket” dergisinin yayın hayatına ara verdiği bazı dönemlerde yazılarıy­la “Büyük Doğu” mecmu­asına katkı sağladığını gör­mekteyiz. Özellikle “Ma­arif Davamız” yazıları bu konuda en iyi örneği teşkil eder.

“İki Yol Açıcı: Nured­din Topçu ve Necip Fazıl” kitabı üzerine yapacağımız bu çalışmada, D. Mehmet Doğanın da yaptığı gibi Nurettin Topçu bahsinin yer aldığı 1. bölüm üzerin­de daha çok durulacaktır. Necip Fazıl Kısakürek’in yer aldığı 2.bölümdeki ya­zılar ise sadece başlıklar halinde verilecektir.

Eserin giriş bölümünde Doğan, “Cumhuriyet Dev­rinde İki Asli Karakter: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl Kısakürek” başlığı altında ikilinin fikir dün­yalarını orta koyar. Bu iki isme “Türkçülükle” bera­ber düşünülen Nihal Atsız’ı da dâhil eder:

“Cumhuriyet dönemi­nin şartlarında fikir, fiil ve tavırlarıyla genç nesil­leri şekillendiren, kültürel alandan siyasî alana kadar geniş bir yelpazede iz bıra­kan aslî karakterler arasın­da, doğum sırasına göre, H. Nihal Atsız(Ocak 1905), Necip Fazıl Kısakürek (Mayıs 1905) ve Nureddin Topçu (1909) önemli yer tutar. Bu üç aslî karakterin benzer yönleri olmakla be­raber, benzemeyen, aykırı düşen ve hatta çatışan ta­rafları ağır basar (...) Aynı dönemde yaşamış, kendi başına dergi çıkarmış, fikir ve hareket öncüsü olarak tanınmış bu üç karakterin tahlili, yakın dönem fikir ve siyaset yapılanmalarının anlaşılmasına da yardımcı olabilir.”4

Bu üç ismin benzer noktalarından biri de “Bü­yük Doğu” mecmuasında yazmış olmalarıdır. Top­çunun yazı içeriğinden yukarıda bahsettik. Atsız da 30 sayı olacak şekilde “Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri” başlıklı yazılarını bu dergide yayımlamıştır.

Giriş bölümünün iler­leyen kısımlarında D. Mehmet Doğan; Nurettin Topçunun bazı yazılarıyla Necip Fazıl’ı muştuladı­ğını ifade eder. Özellikle Topçunun 1934’te yayım­lanan doktora tezi “İsyan Ahlakı”ndaki “Estetik İman” bölümü ile Necip Fazıl’ın “Çile” şiirinin içe­rik ve ileti olarak benzerli­ğine değinir. Bu bölümün devam eden sayfalarında yazar; Necip Fazıl’ın hatip kişiliğinden ve uzun yıllar yurdun çeşitli yerlerinde aksiyoner bir kişilikle ver­diği konferanslardan bah­seder. İşte bu konferanslar sayesinde Necip Fazıl genç kuşakların ilgi alanına daha çok girmiştir. Oysa Nurettin Topçunun halk nezdinde takdir görmesi ve eserlerinin anlaşılması çok sonraları olacaktır.

Bu bölümün son alt başlığında D. Mehmet Do­ğan; kitapta birkaç yerde üzerinde durduğu gibi iki­linin ortak taraflarını şöyle sıralar: “İlk bakışta fazla benzerliği olmayan bu iki önemli ismin, aslında bir­çok müşterek tafralarının olduğu söylenebilir. 1905 doğumlu Necip Fazıl dev­let tarafından Avrupa'ya fesle tahsiline gönderilen ilk talebeler arasında yer alıyordu. 1909 doğumlu Nureddin Topçu ise aynı maksatla Fransa’ya giden ikinci gruptandı. Necip Fazıl dönünce Nakşibendi büyüklerinden Abdülhakim Arvasî ile tanıştı ve bu onun hayatında bir dönüm noktası teşkil etti. Nured­din Topçu ise, yine aynı akımın 20.Yüzyıldaki bü­yüklerinden Hasip ve Abdülaziz Efendi ile tanıştı ”5 Yaşadıkları yoğun siyasi ve sosyal ortamında atıldıkla­rı dergi maceraları dışında bir benzerliklerini de biz ekleyelim. Aslında benzer­lik yerine yakınlık demek daha doğru olacaktır. Nu­rettin Topçu, Galatasaray Lisesinde öğretmenlik ya­parken verilen listedeki öğ­rencileri geçirmez ve önce İzmir’e, daha sonra dergi­deki bir yazısı nedeniyle Denizli’ye sürgün edilir. Necip Fazıl da 1960 son­rası hapis cezasına uğrar. İkilinin birbiri hakkındaki düşünceleri ise şöyledir: “Nureddin Topçunun Necip Fazılla ilgili hiçbir eleştirisi veya değerlendirmesi, yazı­larında yer almamaktadır. Buna karşılık, Necip Fazıl, Nureddin* Topçu hakkındaki görüşlerini bilhassa ‘Bâbıâlıde (vefatından son­ra) açıklamaktadır”6 Necip Fazıl, Nurettin Topçunun “Büyük Doğu”da yayım­lanan ilk yazısından çok etkilendiğini, yazıyı hiçbir tashih yapmadan direkt yayımladığını ve bunun üzerine Topçuyu evinde ziyaret ettiğini öğreniyo­ruz. Topçu, Necip Fazıl’ın kendisini davet ettiği “Bü­yük Doğu Cemiyeti”ne girmeyi kabul etmez ancak mecmuaya yazılarıyla des­tek olmaya devam eder.

“Nureddin Topçu: Ruh Cephemizin Maden İşçisi” olarak isimlendirilen 1. bö­lüm, D. Mehmet Doğanın kitapta daha detaylı olarak ele aldığı kısımdır. “Yarın­ki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp ya­şatma aşkına gönül vere­cek, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin ma­den işçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi} insan yetiştirmektir”7 Yarınki Türkiye kitabının ön sözünde yer alan bu ifadeden hareketle Doğan, Nurettin Topçuyu “ruh cephemizin maden işçisi” olarak görür. Onu, hem hayatta iken hem de eser­leri aracılığıyla tanıdığını söyler. “Elbette o kendini ele verenlerden, reklamını yapanlardan., eserinin veya öneminin altını çizenlerden değildi. Bilen bilirdi, tanı­yan tanırdı”s derken as­lında Nurettin Topçunun hayattayken kıymetinin bilinmediğini, ancak öldükten sonra tanınmaya ve okunmaya başladığını ortaya koymaya çalışır. Za­ten bir düşünürün tanın­ması ancak eserlerinin iyi tahlil ve tatbik edilmesiyle olacaktır. Ahlak konu­sunda büyük çalışmaları­nın olduğunu ve belki de onun bu gayretleri sonu­cunda “Kamu Görevlileri Etik Kurulu” gibi somut atılımların gerçekleştiğini görürüz. Topçunun “İsyan Ahlakı” ve “Ahlak Nizamı” gibi eserleri onun ahlak konusuna verdiği önemi kanıtlamaktadır.

“İslamcı Olmayan İs­lamcı: Nureddin Topçu” başlıklı yazıda Doğan; Nu­rettin Topçunun hayatı, eleştirel İslam düşüncesi, fikirleri ve eserleri üzerin­de durur. İslam düşünce­si bakımından Nurettin Topçunun bu çevrece tam olarak anlaşılamadığını görürüz. ‘İslamcılık farklı seviyede iki ana çizgi ola­rak 19. Yüzyıl sonlarından itibaren etkili olmuştur. Bi­linen ve üzerinde durulan Afganî-Abduh tarafından ortaya atılan panislamist (ittihad-ı İslamcı) görüşler etrafında oluşan fikrî-entelektüel İslamcılık ile daha çok Osmanlı ülkesinde ol­mak üzere bütün İslam dünyasında 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren oluşan halk fikriyatı, batıya karşı bir nevi kendiliğinden (spontan) milliyetçilik' şek­linde ortaya çıkan görüşler bütünü ve hissiyattır.”9 Nu­rettin Topçu’nun bu ikinci “halk İslamcılığı” görüşü nedeniyle anlaşılmadığını ve benimsenmediğini an­lamaktayız. Doğan; 1925 Takrir-i Sükûnu ile kapa­tılan İslamcı “Sebilürreşad”ın yerine Topçunun 1939 (la “Hareket”i kurma­sını da yine onun bu İslam­cı görüşüne bağlamaktadır. Derginin ilk yazısı “Röne­sans Hareketlendir. Top­çu; hem bu yazıda hem de daha sonraki “Hareket”in ilk dönem sayılarında İs­lam görüşüne ve günü­müzde Kuranın yeterince anlaşılmadığına değinir.

Nurettin Topçu, Fran­sa’da felsefe öğrenimi gö­rüp Türkiye'ye döndükten sonra hem İslam hem de tarih şuurunu benimser. Bu bağlamda Topçunun eserlerinde ve davranışla­rında İslam, tarih, kültür, anlak, milliyetçilik ve Ana­dolu büyük yer kaplar. D. Mehmet Doğan; Nurettin Topçunun milliyetçilik düşüncesini “Nureddin Topçu: Farklı Bir Milliyet­çilik” başlıklı yazısında ele alır. Yazar ilkin Osmanlıda milliyetçilik fikrinin nasıl doğduğu, hangi aşamalar­dan geçtiği ve sonuçta bu fikrin Türkiye Cumhuri­yetinin kurulmasına nasıl zemin oluşturduğuna de­ğinir. Bununla beraber İs­lamcılığın zamanla anlam genişlemesi yoluyla milli­yetçilikle birlikte kullanılır duruma geldiğinden bah­seder. Bu kısımda göze çar­pan en önemli husus: *‘Abdülhamid, devletin varlığını milletin varlığı ile ilişkilendirmiş, böylece milleti padi­şahın ve hanedanın üstüne çıkarmıştır. Millet ve dola­yısıyla millî irade ön plana geçmiştir. (...) Sultan Abdülhamid, Osmanlı Devle­tinin İslâmî bir millî devlet haline gelmesini sağladığı gibi, bu devletin maddeten modern bir devlet haline gelmesi için birçok olumlu teşebbüsler de gerçekleştir­miştir.”10 millî bir devletin temelinin Abdülhamid’le atıldığı fikridir.

Bu yazının ikinci kıs­mında ise Nurettin Top­çunun milliyetçilik fikrin­den bahsedilir. Nurettin Topçu, dönemin millet ve milliyetçilik fikirlerine karşı “İslam Rönesans’ını” savunur. Bütün Müslümanlardan bu Rönesans’ı yeniden başlatmalarını bekler/ister. Çünkü “Milletleşmemiz 10. Asırda baş­lamıştır. 10 ila 15. Asırlar­da meydana gelen bu olu­şumda esaslı rolü İslam ve bilhassa İslam’ın tasavvufî yorumu oynamıştır,;”IJ der ve Avrupa’daki milliyetçi­lik anlayışını ona hakiki kıymeti veremedikleri’ ge­rekçesiyle eleştirir. “Röne­sans Hareketleri” yazısında Tanzimat’tan beri yakasını bırakmadığımız ama ne­dense bir türlü belimizi de doğrulamadığımız garp medeniyetinden bize mil­liyetçiliğin olmadığını/ol­mayacağını söyler ve bizim milliyetçiliğimizin kendi içimizde yani öz değerle­rimizde olduğunu ifade eder. Yazının son kısım­larında Doğan; Nurettin Topçunun “milletimizin temel kaynağının din oldu­ğunu, Türkün ve İslam’ın ayrılmaz olduğunu ve bu ayırımı yapan Ziya Gökalp Türkçülüğünü/Turancılı­ğını maddeci milliyetçilik olarak görüp onu ciddi manada eleştirdiğini” ifade eder.

D. Mehmet Doğan “Nu­reddin Topçu: Din, Toprak ve Tarih” bölümünde de Topçunun özelde İslam olmak üzere din anlayışını, Anadolu sosyalizmi bağla­mında toprak düşüncesini ve Selçuklu ve Osmanlı kültüründen hareketle de tarih tezini ortaya koyar. “Nureddin Topçunun din, tarih ve toprak kavramları etrafında oluşturduğu fik­riyatı derin felsefî temellere sahip [tir]”12 Topçuya göre Türkler millet olma ira­desini İslam dininden al­mışlardır. Toprak ve tarih millet olmanın en temel ilkesidir. Bir millet eğer ta­rihinden yani mazisinden ayrılmış ise o toplum sürü­ye dönmüştür.

“Nureddin Top­çunun düşünce dünyasın­da toprak/vatan, Anadolu mühim yer tutar. O bu ma­nada ‘Anadolucu ’dur. An­cak Topçunun Anadoluculuk yorumu diğerlerin­den hayli farklıdır.”13 Evet, Topçu Anadoluculuk fikri bağlamında “Turancılara” ve “altı okçulara” karşıdır. Çünkü onların savunduğu

Anadoluculuk manevi de­ğil ütopik ve maddecidir. Malazgirt Zaferi ile başla­yan ve İstanbul'un Fethi ile devam eden Anadolu'nun İslamlaşması ve Türkleş­mesi bizim millet haline gelmemizin en önemli yapı taşlarındandır.

Türk düşünce tarihinde ortaya çıktığı dönem, ele aldığı konular ve yetiştir­diği nesil bağlamında par­makla gösterilecek sayılı yayın organlarından birisi de hiç şüphesiz “Hareket” dergisidir. D. Mehmet Doğan, kitabın Nurettin Topçuya ayrılan 1. bölü­mün sonlarına doğru “Nu­reddin Topçu ‘Hareket’i” başlıklı yazısını ele alır. Bu başlık altında derginin ilk sayısından Topçu döne­mindeki son sayısına kadar geçirdiği aşamaları anlatır. Derginin belli aralıklarla yayın hayatına ara verilmiş ve en son olarak da amacı dışına çıktığı gerekçesiyle yayın hayatına son veril­miştir. Doğan, derginin önemi hakkında söyledi­ği “Nureddin Topçunun Atatürk'ün ölümünden üç ay sonra, 1939 Şubatında yayınladığı iddiasız görü­nümlü, kendinden kapaklı 32 sayfalık dergisi Hareket, Cumhuriyet döneminde fikrî muhalefetin fark edil­meyen güçlü bir başlangıcı olarak görülmelidir.”14 Bu ifadeler hem derginin öne­mi hem de bu bölümde yer alan yazının mahiyeti hakkında bize ipucu ver­mektedir. Dergi ve haliyle

Nurettin Topçu, çok partili sisteme geçiş ve Demokrat Parti iktidarı sonrasında da ciddi duruşunu ve fikir yelpazesini değiştirmemiş­tir. Hareket dergisi, 1939’da başladığı yayın hayatını Nurettin Topçu ölmeden önce çıkan 1975’teki 111. Sayıya kadar devam etti­rebilmiştir. Tabii ki dergi Topçunun vefatından son­ra tekrar birkaç sayı da olsa çıkmaya devam etmiştir.

“İsyan Ahlakçısını İtaa­te Zorlamak” başlıklı son­dan bir önceki kısa yazı­sında D. Mehmet Doğan; Türk Ocağından, bu oca­ğın yayın organı olan Türk Yurdundan ve Nurettin Topçunun itaate zorlan­masından bahseder. Tabii ki Türk Yurdu demişken bu derginin de Nurettin Topçuya olumsuz yaklaşı­mını hatırlatmak gerekir. “Nureddin Topçu yurtdışında yüksek felsefe tahsili için gönderilmiş ve bunun hakkıyla yaparak Türkiye’ye dönmüştür. Döndük­ten sonra ihtiyaç olmasına rağmen, üniversiteye alın­mamıştır. Daha sonra do­çentlik tezi vererek doçent de olmasına rağmen bir lise öğretmeni olarak hayatını tamamlamıştır.”15

Nurettin Topçu bahsi­nin son yazısında D. Meh­met Doğan, çok önemli iki eserin değerlendirmesini yapar. Bu eserlerden ilki Hilmi Ziya Ülkenin öne­mini günümüzde halen daha koruyan “Türkiye'de

Çağdaş Düşünce Tarihi” adlı eseridir. Bu eserde Said Halim Paşa, Mehmet Akif Ersoy ve Nurettin Topçu konu edinilmemiştir. Do­layısıyla bu eseri yetersiz ve eksik görür. Oysa Hilmi Ziya, doçentlik tezini dahi Topçu’nun yanında yapmış ve Hareket’te yazılar yaz­mış biridir.

Doğanın bu yazıda üzerinde durduğu bir diğer eser ise Süleyman Hayri Bolay’ın yedi ciltlik “Tan­zimat’tan Günümüze Türk Düşünürleridir. Bu eserde de Akif’in olmayışına ve buna karşılık Tevfik Fik­ret’in yer almasına çok kı­zar. Ancak en azından hem Said Halim Paşa hem de Mustafa Kök’ün kırk say­falık bir yazıyla ele aldığı Nurettin Topçunun bu­lunmasına da çok sevinir.

“İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” adlı kitabın ikinci bölümünde D. Mehmet Doğan, Necip Fazıldan bahseder. Bu bö­lümde Necip Fazıl’ı “Surda Gedik Açan Şair” olarak şu başlıklar halinde ele alır: “Son Sultanüşşuara”, “Şiir­den Fikre, Fikirden Aksi­yona Necip Fazıl”, “Necip Fazıl’ın Üniversitesi: Seyyid Abdülhakim Arvasi”.

D. Mehmet Doğan bu yazı vesilesiyle tanıt­maya çalıştığımız “îki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” kitabında; iki ismi de yakından bilen bi­risi olarak onlar hakkında okura hem ciddi bilgiler sunuyor, hem de bu iki ismi henüz tanımayan ve fakat tanımaya çalışanlara bu iki aydının fikrî altya­pısını, hareket/aksiyonu­nu ve bilhassa karizmatik duruşunu sunuyor. Nuret­tin Topçu ve Necip Fazıl’ı okurken İkiliyi birlikte değerlendirmek için dolu dolu bir rehber kitap “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”.

  1. https://www.tyb.org.tr/d-mehmet-dogan-165h.htm.
  2. D. Mehmet Doğan, “îki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, Yazar Yayınları, Ankara, 2016, s. 114-115.
  3. http://www.dunyabizim.com/ etkinlik/12990/d-mehmet-doganin-ismindeki-d-neymis.
  4. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” s. 15.
  5. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” s. 31.
  6. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” s. 36.
  7. Nurettin Topçu, "Yarınki Türki­ye”* Dergâh Yayınları, İstanbul, 2017, s. 17.
  8. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 44.
  9. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 54.
  10. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 74.
  11. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 76.
  12. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 87.
  13. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 93.
  14. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 105.
  15. D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 118.

Hüma Dergisi 3. Sayısı (Temmuz-Ağustos-Eylül 2018)

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.