- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
CUMHURİYET DÜŞÜNÜNDE “İKİ YOL AÇICI: NURETTİN TOPÇU VE NECİP FAZIL”
Son dönem Türk basın ve yayın hayatının önemli isimlerinden biri de D. Mehmet Doğan’dır. Vahdettin Oktay Beyazlı yazdı.
01 Eylül 2018 Cumartesi 11:21
Doğan, “daha çok siyasî ve sosyal tarih, fikir ve basın tarihi, dil gibi alanlarla ilgili olarak çalışmalar yapmıştır. Ayrıca televizyon metinleri ve senaryolar yazmış, çeşitli televizyon program ve filmlerinin yapımında görev altmıştır.”1 Aynı zamanda Türkiye Yazarlar Birliğinin kurucularından olan ve uzun bir süre bu kuruluşun başkanlığını da yürüten D. Mehmet Doğan’ın; bu önemli işleri başarıma gücünü iyi yetişmiş bir aydın olmasına ve hiç şüphesiz dik duruşunu daima sürdürmüş olmasına borçludur diyebiliriz. Öyle ki ünleri ve etkileri Doğan’ın isminden önce gelen “Batılılaşma İhaneti” (1975), “Yüzyılın Soykırımı” (2004), “Dil Kültür Yabancılaşma” (1984) ve “Halka Karşı Demokrasi” (1988) kitaplarının yanında her sözlük okuması yapanların elinin altında bulunan “Büyük Türkçe Sözlük” (1981) gibi uzun yılların emeklerini taşıyan eserleri vardır.
D. Mehmet Doğan, bu önemli eserlerini yazmasında ve günümüzdeki yüzlerce şair/yazarın örnek aldığı karizmatik duruşa sahip olmasında sağlam bir fikir altyapısının yani iyi bir okuma serüveni geçirmiş olmasının rolü vardır. Çünkü o, günümüz bazı sanatçılarının adını dahi bilmediği ve fakat Türk düşünce tarihinin en mütevazı(!) simalarından olan “Hareket” dergisinin mimarı Nurettin Topçudan gerektiği gibi istifade eden ve derginin son dönemlerinde mutfakta yer alan ender isimlerdendir. “Dergi, Nureddin Topçunun vefatından önce daha güçlü bir çıkış için kapatılmıştır. Mart 1975 tarihli 111. sayıda ‘Hareket’ imzasıyla iktisaden güçlenmek için şirketleşme çalışmalarına başlandığı, bu çalışmalar nihayetleninceye kadar; idare heyetinin hareket dergisinin yayınına bir süre ara vermeyi kararlaştırdığı belirtilmektedir. Bu ifade gerçek olmakla beraber; burada belirtilmemesine rağmen, bu kararın alınmasında Nureddin Topçunun esaslı rolü olmuştur. Nureddin Topçu, Ezel Erverdi, Mustafa Kutlu, Ebubekir erdem ve bizim de [D. Mehmet Doğan] bulunduğumuz bir sırada Hareket dergisinin kendi düşündüğü çizginin dışına taştığını, (...) başka bir dergi çıkarılmasının uygun olacağını belirtmiştin 2 D. Mehmet Doğanın isminin önündeki “D” kısaltmasının da yine Nurettin Topçu tarafından verildiğini ifade edersek hem bu yazının amacına hem de Doğanın İlmî temelinin sağlamlığına bir gönderme yapmış oluruz. Doğan; 6 Nisan 2013 Cumartesi günü gerçekleştirilen “Yazarlığa Ve Yazarlara Adanmış Bir Ömür” isimli bir vefa programında dostları tarafından anlatıldı. İşte bu programda “Yazarlar arasında çok sayıda Mehmet Doğan isminin bazen karışıklığa neden olmasından dolayı Nurettin Topçunun ‘Senin isminin başına D harfi koyuyoruz ki kimse seni başka Mehmetlerle karıştırmasın. Artık seni Devrimci Mehmet olarak bileceğiz! şeklindeki bilgiyi öğreniyoruz.
D. Mehmet Doğan, “hür tefekkürün kalesi” olarak bilinen dergiciliğin ne demek olduğunu çok iyi bilenlerdendir. Bu yazımızda üzerinde durmaya çalışacağımız Yazar Yayınlarından 2016’da çıkan “îki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” adlı eserinde Doğanın; bu iki aydının düşünce dünyalarına, ortak özelliklerinden biri olan dergi maceralarına, kendilerinden sonraki kuşakları eserleriyle etkilediklerine ve yer yer hayat hikâyelerine nasıl değindiğini ortaya koymaya çalışacağız.
Kitap; D. Mehmet Doğanın farklı zaman ve mecralarda yazdığı yazıların bir araya getirilmesi, tekrarların çıkarılması ve yeni eklemelerin yapılmasıyla oluşmuş. Aynı zamanda geniş bir yelpazeyle karşılaştırma/araştırma veya inceleme şeklinde ortaya konulan bu eserde, Nurettin Topçu ve Necip Fazıl’ın tanıtılması amaçlanmış.
Cumhuriyetin ilanı sonrası yeni yönetim farklı alanlarda birçok yenilik yapmış ve çok sayıdaki bu yenilikler vücuda getirilirken hem İnsanî hem dinî hem de siyasî ve sosyal bazı problemler yaşanmıştır. İşte bu sancılı sürecin küçük bir değerlendirmesinin/eleştirisinin yapıldığı “Sunuş” bölümünde D. Mehmet Doğan, Cumhuriyetken kısa bir zaman sonra kapatılan “Sebilürreşad” ile dinî düşüncenin yazılı organın kalmadığını ve bu görevi ancak 1939’da “Hareket” dergisinin, 1943’te ise “Büyük Doğu” mecmuasının üstlendiğini ifade eder. Hem “Sunuş” hem de “Giriş” bölümünde bahsettiği üzere bu iki düşünce kalesinin mimarları olan Nurettin Topçu ve Necip Fazıl’ın benzer özellikler taşıdıklarına değinir. Doğan; daha önce Topçu ve Necip FazıFı birlikte değerlendiren bir çalışmanın bulunmadığını hatta onları birlikte ele almanın da alışılmış bir şey olmadığını ifade eder, “iki yol açıcının” münasebeti yukarıda söylenildiğinden ibaret değil, İyi bir düşünür olan Nurettin Topçunun, bilhassa “Hareket” dergisinin yayın hayatına ara verdiği bazı dönemlerde yazılarıyla “Büyük Doğu” mecmuasına katkı sağladığını görmekteyiz. Özellikle “Maarif Davamız” yazıları bu konuda en iyi örneği teşkil eder.
“İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” kitabı üzerine yapacağımız bu çalışmada, D. Mehmet Doğanın da yaptığı gibi Nurettin Topçu bahsinin yer aldığı 1. bölüm üzerinde daha çok durulacaktır. Necip Fazıl Kısakürek’in yer aldığı 2.bölümdeki yazılar ise sadece başlıklar halinde verilecektir.
Eserin giriş bölümünde Doğan, “Cumhuriyet Devrinde İki Asli Karakter: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl Kısakürek” başlığı altında ikilinin fikir dünyalarını orta koyar. Bu iki isme “Türkçülükle” beraber düşünülen Nihal Atsız’ı da dâhil eder:
“Cumhuriyet döneminin şartlarında fikir, fiil ve tavırlarıyla genç nesilleri şekillendiren, kültürel alandan siyasî alana kadar geniş bir yelpazede iz bırakan aslî karakterler arasında, doğum sırasına göre, H. Nihal Atsız(Ocak 1905), Necip Fazıl Kısakürek (Mayıs 1905) ve Nureddin Topçu (1909) önemli yer tutar. Bu üç aslî karakterin benzer yönleri olmakla beraber, benzemeyen, aykırı düşen ve hatta çatışan tarafları ağır basar (...) Aynı dönemde yaşamış, kendi başına dergi çıkarmış, fikir ve hareket öncüsü olarak tanınmış bu üç karakterin tahlili, yakın dönem fikir ve siyaset yapılanmalarının anlaşılmasına da yardımcı olabilir.”4
Bu üç ismin benzer noktalarından biri de “Büyük Doğu” mecmuasında yazmış olmalarıdır. Topçunun yazı içeriğinden yukarıda bahsettik. Atsız da 30 sayı olacak şekilde “Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri” başlıklı yazılarını bu dergide yayımlamıştır.
Giriş bölümünün ilerleyen kısımlarında D. Mehmet Doğan; Nurettin Topçunun bazı yazılarıyla Necip Fazıl’ı muştuladığını ifade eder. Özellikle Topçunun 1934’te yayımlanan doktora tezi “İsyan Ahlakı”ndaki “Estetik İman” bölümü ile Necip Fazıl’ın “Çile” şiirinin içerik ve ileti olarak benzerliğine değinir. Bu bölümün devam eden sayfalarında yazar; Necip Fazıl’ın hatip kişiliğinden ve uzun yıllar yurdun çeşitli yerlerinde aksiyoner bir kişilikle verdiği konferanslardan bahseder. İşte bu konferanslar sayesinde Necip Fazıl genç kuşakların ilgi alanına daha çok girmiştir. Oysa Nurettin Topçunun halk nezdinde takdir görmesi ve eserlerinin anlaşılması çok sonraları olacaktır.
Bu bölümün son alt başlığında D. Mehmet Doğan; kitapta birkaç yerde üzerinde durduğu gibi ikilinin ortak taraflarını şöyle sıralar: “İlk bakışta fazla benzerliği olmayan bu iki önemli ismin, aslında birçok müşterek tafralarının olduğu söylenebilir. 1905 doğumlu Necip Fazıl devlet tarafından Avrupa'ya fesle tahsiline gönderilen ilk talebeler arasında yer alıyordu. 1909 doğumlu Nureddin Topçu ise aynı maksatla Fransa’ya giden ikinci gruptandı. Necip Fazıl dönünce Nakşibendi büyüklerinden Abdülhakim Arvasî ile tanıştı ve bu onun hayatında bir dönüm noktası teşkil etti. Nureddin Topçu ise, yine aynı akımın 20.Yüzyıldaki büyüklerinden Hasip ve Abdülaziz Efendi ile tanıştı ”5 Yaşadıkları yoğun siyasi ve sosyal ortamında atıldıkları dergi maceraları dışında bir benzerliklerini de biz ekleyelim. Aslında benzerlik yerine yakınlık demek daha doğru olacaktır. Nurettin Topçu, Galatasaray Lisesinde öğretmenlik yaparken verilen listedeki öğrencileri geçirmez ve önce İzmir’e, daha sonra dergideki bir yazısı nedeniyle Denizli’ye sürgün edilir. Necip Fazıl da 1960 sonrası hapis cezasına uğrar. İkilinin birbiri hakkındaki düşünceleri ise şöyledir: “Nureddin Topçunun Necip Fazılla ilgili hiçbir eleştirisi veya değerlendirmesi, yazılarında yer almamaktadır. Buna karşılık, Necip Fazıl, Nureddin* Topçu hakkındaki görüşlerini bilhassa ‘Bâbıâlıde (vefatından sonra) açıklamaktadır”6 Necip Fazıl, Nurettin Topçunun “Büyük Doğu”da yayımlanan ilk yazısından çok etkilendiğini, yazıyı hiçbir tashih yapmadan direkt yayımladığını ve bunun üzerine Topçuyu evinde ziyaret ettiğini öğreniyoruz. Topçu, Necip Fazıl’ın kendisini davet ettiği “Büyük Doğu Cemiyeti”ne girmeyi kabul etmez ancak mecmuaya yazılarıyla destek olmaya devam eder.
“Nureddin Topçu: Ruh Cephemizin Maden İşçisi” olarak isimlendirilen 1. bölüm, D. Mehmet Doğanın kitapta daha detaylı olarak ele aldığı kısımdır. “Yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi} insan yetiştirmektir”7 Yarınki Türkiye kitabının ön sözünde yer alan bu ifadeden hareketle Doğan, Nurettin Topçuyu “ruh cephemizin maden işçisi” olarak görür. Onu, hem hayatta iken hem de eserleri aracılığıyla tanıdığını söyler. “Elbette o kendini ele verenlerden, reklamını yapanlardan., eserinin veya öneminin altını çizenlerden değildi. Bilen bilirdi, tanıyan tanırdı”s derken aslında Nurettin Topçunun hayattayken kıymetinin bilinmediğini, ancak öldükten sonra tanınmaya ve okunmaya başladığını ortaya koymaya çalışır. Zaten bir düşünürün tanınması ancak eserlerinin iyi tahlil ve tatbik edilmesiyle olacaktır. Ahlak konusunda büyük çalışmalarının olduğunu ve belki de onun bu gayretleri sonucunda “Kamu Görevlileri Etik Kurulu” gibi somut atılımların gerçekleştiğini görürüz. Topçunun “İsyan Ahlakı” ve “Ahlak Nizamı” gibi eserleri onun ahlak konusuna verdiği önemi kanıtlamaktadır.
“İslamcı Olmayan İslamcı: Nureddin Topçu” başlıklı yazıda Doğan; Nurettin Topçunun hayatı, eleştirel İslam düşüncesi, fikirleri ve eserleri üzerinde durur. İslam düşüncesi bakımından Nurettin Topçunun bu çevrece tam olarak anlaşılamadığını görürüz. ‘İslamcılık farklı seviyede iki ana çizgi olarak 19. Yüzyıl sonlarından itibaren etkili olmuştur. Bilinen ve üzerinde durulan Afganî-Abduh tarafından ortaya atılan panislamist (ittihad-ı İslamcı) görüşler etrafında oluşan fikrî-entelektüel İslamcılık ile daha çok Osmanlı ülkesinde olmak üzere bütün İslam dünyasında 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren oluşan halk fikriyatı, batıya karşı bir nevi kendiliğinden (spontan) milliyetçilik' şeklinde ortaya çıkan görüşler bütünü ve hissiyattır.”9 Nurettin Topçu’nun bu ikinci “halk İslamcılığı” görüşü nedeniyle anlaşılmadığını ve benimsenmediğini anlamaktayız. Doğan; 1925 Takrir-i Sükûnu ile kapatılan İslamcı “Sebilürreşad”ın yerine Topçunun 1939 (la “Hareket”i kurmasını da yine onun bu İslamcı görüşüne bağlamaktadır. Derginin ilk yazısı “Rönesans Hareketlendir. Topçu; hem bu yazıda hem de daha sonraki “Hareket”in ilk dönem sayılarında İslam görüşüne ve günümüzde Kuranın yeterince anlaşılmadığına değinir.
Nurettin Topçu, Fransa’da felsefe öğrenimi görüp Türkiye'ye döndükten sonra hem İslam hem de tarih şuurunu benimser. Bu bağlamda Topçunun eserlerinde ve davranışlarında İslam, tarih, kültür, anlak, milliyetçilik ve Anadolu büyük yer kaplar. D. Mehmet Doğan; Nurettin Topçunun milliyetçilik düşüncesini “Nureddin Topçu: Farklı Bir Milliyetçilik” başlıklı yazısında ele alır. Yazar ilkin Osmanlıda milliyetçilik fikrinin nasıl doğduğu, hangi aşamalardan geçtiği ve sonuçta bu fikrin Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına nasıl zemin oluşturduğuna değinir. Bununla beraber İslamcılığın zamanla anlam genişlemesi yoluyla milliyetçilikle birlikte kullanılır duruma geldiğinden bahseder. Bu kısımda göze çarpan en önemli husus: *‘Abdülhamid, devletin varlığını milletin varlığı ile ilişkilendirmiş, böylece milleti padişahın ve hanedanın üstüne çıkarmıştır. Millet ve dolayısıyla millî irade ön plana geçmiştir. (...) Sultan Abdülhamid, Osmanlı Devletinin İslâmî bir millî devlet haline gelmesini sağladığı gibi, bu devletin maddeten modern bir devlet haline gelmesi için birçok olumlu teşebbüsler de gerçekleştirmiştir.”10 millî bir devletin temelinin Abdülhamid’le atıldığı fikridir.
Bu yazının ikinci kısmında ise Nurettin Topçunun milliyetçilik fikrinden bahsedilir. Nurettin Topçu, dönemin millet ve milliyetçilik fikirlerine karşı “İslam Rönesans’ını” savunur. Bütün Müslümanlardan bu Rönesans’ı yeniden başlatmalarını bekler/ister. Çünkü “Milletleşmemiz 10. Asırda başlamıştır. 10 ila 15. Asırlarda meydana gelen bu oluşumda esaslı rolü İslam ve bilhassa İslam’ın tasavvufî yorumu oynamıştır,;”IJ der ve Avrupa’daki milliyetçilik anlayışını ona hakiki kıymeti veremedikleri’ gerekçesiyle eleştirir. “Rönesans Hareketleri” yazısında Tanzimat’tan beri yakasını bırakmadığımız ama nedense bir türlü belimizi de doğrulamadığımız garp medeniyetinden bize milliyetçiliğin olmadığını/olmayacağını söyler ve bizim milliyetçiliğimizin kendi içimizde yani öz değerlerimizde olduğunu ifade eder. Yazının son kısımlarında Doğan; Nurettin Topçunun “milletimizin temel kaynağının din olduğunu, Türkün ve İslam’ın ayrılmaz olduğunu ve bu ayırımı yapan Ziya Gökalp Türkçülüğünü/Turancılığını maddeci milliyetçilik olarak görüp onu ciddi manada eleştirdiğini” ifade eder.
D. Mehmet Doğan “Nureddin Topçu: Din, Toprak ve Tarih” bölümünde de Topçunun özelde İslam olmak üzere din anlayışını, Anadolu sosyalizmi bağlamında toprak düşüncesini ve Selçuklu ve Osmanlı kültüründen hareketle de tarih tezini ortaya koyar. “Nureddin Topçunun din, tarih ve toprak kavramları etrafında oluşturduğu fikriyatı derin felsefî temellere sahip [tir]”12 Topçuya göre Türkler millet olma iradesini İslam dininden almışlardır. Toprak ve tarih millet olmanın en temel ilkesidir. Bir millet eğer tarihinden yani mazisinden ayrılmış ise o toplum sürüye dönmüştür.
“Nureddin Topçunun düşünce dünyasında toprak/vatan, Anadolu mühim yer tutar. O bu manada ‘Anadolucu ’dur. Ancak Topçunun Anadoluculuk yorumu diğerlerinden hayli farklıdır.”13 Evet, Topçu Anadoluculuk fikri bağlamında “Turancılara” ve “altı okçulara” karşıdır. Çünkü onların savunduğu
Anadoluculuk manevi değil ütopik ve maddecidir. Malazgirt Zaferi ile başlayan ve İstanbul'un Fethi ile devam eden Anadolu'nun İslamlaşması ve Türkleşmesi bizim millet haline gelmemizin en önemli yapı taşlarındandır.
Türk düşünce tarihinde ortaya çıktığı dönem, ele aldığı konular ve yetiştirdiği nesil bağlamında parmakla gösterilecek sayılı yayın organlarından birisi de hiç şüphesiz “Hareket” dergisidir. D. Mehmet Doğan, kitabın Nurettin Topçuya ayrılan 1. bölümün sonlarına doğru “Nureddin Topçu ‘Hareket’i” başlıklı yazısını ele alır. Bu başlık altında derginin ilk sayısından Topçu dönemindeki son sayısına kadar geçirdiği aşamaları anlatır. Derginin belli aralıklarla yayın hayatına ara verilmiş ve en son olarak da amacı dışına çıktığı gerekçesiyle yayın hayatına son verilmiştir. Doğan, derginin önemi hakkında söylediği “Nureddin Topçunun Atatürk'ün ölümünden üç ay sonra, 1939 Şubatında yayınladığı iddiasız görünümlü, kendinden kapaklı 32 sayfalık dergisi Hareket, Cumhuriyet döneminde fikrî muhalefetin fark edilmeyen güçlü bir başlangıcı olarak görülmelidir.”14 Bu ifadeler hem derginin önemi hem de bu bölümde yer alan yazının mahiyeti hakkında bize ipucu vermektedir. Dergi ve haliyle
Nurettin Topçu, çok partili sisteme geçiş ve Demokrat Parti iktidarı sonrasında da ciddi duruşunu ve fikir yelpazesini değiştirmemiştir. Hareket dergisi, 1939’da başladığı yayın hayatını Nurettin Topçu ölmeden önce çıkan 1975’teki 111. Sayıya kadar devam ettirebilmiştir. Tabii ki dergi Topçunun vefatından sonra tekrar birkaç sayı da olsa çıkmaya devam etmiştir.
“İsyan Ahlakçısını İtaate Zorlamak” başlıklı sondan bir önceki kısa yazısında D. Mehmet Doğan; Türk Ocağından, bu ocağın yayın organı olan Türk Yurdundan ve Nurettin Topçunun itaate zorlanmasından bahseder. Tabii ki Türk Yurdu demişken bu derginin de Nurettin Topçuya olumsuz yaklaşımını hatırlatmak gerekir. “Nureddin Topçu yurtdışında yüksek felsefe tahsili için gönderilmiş ve bunun hakkıyla yaparak Türkiye’ye dönmüştür. Döndükten sonra ihtiyaç olmasına rağmen, üniversiteye alınmamıştır. Daha sonra doçentlik tezi vererek doçent de olmasına rağmen bir lise öğretmeni olarak hayatını tamamlamıştır.”15
Nurettin Topçu bahsinin son yazısında D. Mehmet Doğan, çok önemli iki eserin değerlendirmesini yapar. Bu eserlerden ilki Hilmi Ziya Ülkenin önemini günümüzde halen daha koruyan “Türkiye'de
Çağdaş Düşünce Tarihi” adlı eseridir. Bu eserde Said Halim Paşa, Mehmet Akif Ersoy ve Nurettin Topçu konu edinilmemiştir. Dolayısıyla bu eseri yetersiz ve eksik görür. Oysa Hilmi Ziya, doçentlik tezini dahi Topçu’nun yanında yapmış ve Hareket’te yazılar yazmış biridir.
Doğanın bu yazıda üzerinde durduğu bir diğer eser ise Süleyman Hayri Bolay’ın yedi ciltlik “Tanzimat’tan Günümüze Türk Düşünürleridir. Bu eserde de Akif’in olmayışına ve buna karşılık Tevfik Fikret’in yer almasına çok kızar. Ancak en azından hem Said Halim Paşa hem de Mustafa Kök’ün kırk sayfalık bir yazıyla ele aldığı Nurettin Topçunun bulunmasına da çok sevinir.
“İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” adlı kitabın ikinci bölümünde D. Mehmet Doğan, Necip Fazıldan bahseder. Bu bölümde Necip Fazıl’ı “Surda Gedik Açan Şair” olarak şu başlıklar halinde ele alır: “Son Sultanüşşuara”, “Şiirden Fikre, Fikirden Aksiyona Necip Fazıl”, “Necip Fazıl’ın Üniversitesi: Seyyid Abdülhakim Arvasi”.
D. Mehmet Doğan bu yazı vesilesiyle tanıtmaya çalıştığımız “îki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” kitabında; iki ismi de yakından bilen birisi olarak onlar hakkında okura hem ciddi bilgiler sunuyor, hem de bu iki ismi henüz tanımayan ve fakat tanımaya çalışanlara bu iki aydının fikrî altyapısını, hareket/aksiyonunu ve bilhassa karizmatik duruşunu sunuyor. Nurettin Topçu ve Necip Fazıl’ı okurken İkiliyi birlikte değerlendirmek için dolu dolu bir rehber kitap “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”.
- https://www.tyb.org.tr/d-mehmet-dogan-165h.htm.
- D. Mehmet Doğan, “îki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, Yazar Yayınları, Ankara, 2016, s. 114-115.
- http://www.dunyabizim.com/ etkinlik/12990/d-mehmet-doganin-ismindeki-d-neymis.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” s. 15.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” s. 31.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl” s. 36.
- Nurettin Topçu, "Yarınki Türkiye”* Dergâh Yayınları, İstanbul, 2017, s. 17.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 44.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 54.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 74.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 76.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 87.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 93.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 105.
- D. Mehmet Doğan, “İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fazıl”, s. 118.
Hüma Dergisi 3. Sayısı (Temmuz-Ağustos-Eylül 2018)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.