- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
GÖKTAN AY: ÜNİVERSİTELERİMİZDE KONUŞULANLAR, SORULAR VE CEVAPLARI… (2)
Geçen yazımıza devam ediyoruz…8/ “Kişiliklerde, “kalite” sorunu var. Nitelikli insan, nitelikli iş demektir.”
19 Kasım 2018 Pazartesi 15:23
Atalarımız; “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.” demiş.
Ne kadar saydamlaşırsanız, o kadar kalite artar. Saydamlık kaliteyle paralel gider.
Yukardaki söz hep söylenir de, pek uygulanmaz! Çünkü, kimse üstüne almaz! Saydam olmak, içi-dışı bir olmakla eşdeğerdir.
9/ “Dersin yapılmaması, öğrencinin “hakkını çalmak”, “hak mağduru” yaratmaktır. Öğrenci dersi, sürekli talep etmelidir.”
“Derslere girmemek” hep sorun olmuştur akademisyenler arasında. Çeşitli bahanelerle okuldadırlar, ama derste yokturlar. Öğrenci de bilinçli olmayınca; kantin, gezme ağır basar. Anlayamaz ki, birçok bilgiden mahrum kalacaktır.
Harç vermekte, ailesi onu okulda bilmektedir. Bu sorun çok iyi takiple ve cezalandırma ile neticeye ulaşabilir. O da, bu yapıyla mümkün değildir!
10/ “Akademisyen/öğretmen; öğrenmeyi öğrenmiş, öğretmeyi bilen kişi olmalıdır.”
Her akademisyen, kendi özgün öğretim yöntemlerini –sınıfın düzeyine göre- belirlemelidir. Aynı yöntemlerle, farkı kişilerde başarı yakalanamaz.
Bilinen bir gerçektir; “bilinen yöntemlerle, farklı sonuçlar elde edemezsiniz.”
Yani, “Bakan değişmesi ile, diğer görevdekiler aynı kalmışsa”, “başarısız bulunulan bir yönetimden, biri amir diye atanırsa”, “liyakatsız/birikimsiz isimler makam atanırsa” sonuç değişmez!
Bakınız, DİB yönetimi kaç defa değişti, ama hala İslam’ı tartışıyor, çeşitli cemaatlerin etkisi/gücü kırılamıyor.
11/ “Çoğu bölümlerde akademisyen var, öğrenci yok! Mesela, İktisat eğitimi; İngilizce İktisat/İşletme-Türkçe İktisat/İşletme diye neden ayrılır?”
Zaman zaman basına yansıyor; “öğrencisi olmayan bölümlerde akademisyenler sadece maaş alıyor” diye. Bazı bölümler var ki, alanı yok, atanacak yeri yok!...Yazık değil mi, bu gençlere!.. Bu kadar zor mu, bunları iptal etmek/kapatmak? İletişim/bilgi çağı deniyor, ama çok kolay halledilecek konularda bile geride kalıyoruz. Nedeni bilinmiyor!
12/ “Bir rektör diyor ki: Akademisyenlerde “intihal” had safhada; ders notları intihallerle dolu, o yüzden bastırmayıp, çoğalttıramıyorlar.15-20 yıldır geliştirilmeyen ders notları ile eğitim yapmaya çalışılıyor. Kendilerini, ders notlarını güncellemiyorlar.”
Üniversitelerde birinci gelen “mobbing”i, “intihal” izliyor ve bu en büyük ayıbımız!
İkisi de çok ayıp ve üniversiteye yakışmıyor. Kitapsız/yayınsız Prof. o kadar çoğaldı ki, bari “ders notlarını” bastırsınlar diyorsunuz, o da olmuyor. Sebebi yukardaki cümlelerde gizli!.. Ayrıca, son yıllarda “otobiyografi” kitapları çıkmaya başladı ki, çok yararlı ve gereklidir. Ancak, yazarın/hazırlayanın; “kendinden bir şey katmadığı, bir görüşünün olmadığı, tamamen karşı tarafı anlatan bir yayının” akademik yayın olarak kabul edilmesi doğru olmasa gerek!..
13/ “Lisansta öğrencinin, bir bilgi eksikliği tespit edildiğinde mezun edilmesi gerekir.”
Şimdi öyle mi? Şu anda birinci sınıf öğrencilerine; çocuklar size, şimdi 4 yıllık lisans diplomasını versek kabul eder misiniz? desek, %95’i “evet” der vaziyetteler..
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.