- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
İSFAHAN HOYRAT YA DA CİHAN MEHMET
Eyyüp AZLAL
21 Ağustos 2019 Çarşamba 11:07
Bir önceki yazımızda yetmişli yılların Urfa’sında “Sıra Geceleri”nin gelenekselleşmesinde katkı sunan Urfalı Fırıncı Mehmet Gözoğlu’nun bir hoyratla hem sevdiği kızı hem de kızın ailesinin gönlünü nasıl fethettiğini yazmıştık. Daha doğrusu bahsetmiştik.
Yetmişli yılların Urfa’sı çile ve eziyetlerin Urfasıdır. Daha su gelmemiş, refah düzeyi çok düşüktür. Ama diğer yandan da kültür ve edebiyat sancılı dönemde neşvünemâ bulmuştur. Fırıncı Mehmet Gözoğlu, o dönemde hayatın türlü meşgaleleriyle boğuşmuş, güngörmüş, feleğin çemberinden geçmiş, sillesini yemiş, devrinin havasını solumuş ve o hava içerisinde yaşamıştır. Ruhunda var olan sanat aşkını tezahür ettirmiş. O, fırıncılık mesleğinin yanı sıra meşhur bir gazelhan-hoyratçı olmasını eziyetler ve çileler çekererek ulaşmıştır.
Fırıncı Mehmet Gözoğlu için unu eleyip hamur yapmak ve sonrasında fırında ekmek yapmak büyük bir çile ve büyük bir mesele. Çünkü günümüz imkanları gibi elektrik, ekmek teknesi ve diğer araç gereçler yok denecek kadar azdı. Ekmek pişirmek için odun bulamayan o zamanın fırıncıları kurutulmuş meyan otunu fırınlarda yakarlardı. Bununla birikte Fırıncı Mehmet, gecenin bir yarısında kalkıp fırınını açar, hamuru yoğurur ve dinlenmeye bırakır. Şimdi ki fırıncılar kaç ekmek fırın yese de o günlere ve Mehmet Gözoğlu ustaya yetişemez. Aşkla yoğrulan o hamurlar sabahın erken saatlerinde ekmek olur ve satışa hazır hale gelirdi. Fırıncı olmak bu kadar zordur.
Fırıncı Mehmet bu haliyle Urfa Sıra Gecelerinden müzik ortamlarından uzak durmaz. Sırası olduğu zamanlarda müzik fasılı uzun sürer. Bazı günler olur ki eve gitmeden fırına gider. Ekmek teknesine hamuru yoğurup dinlenmeye bırakır. Ancak çıraklar geldiği zaman o da evinin yolunu tutar.
İş hayatı içerisinde böyle bir çile ile yoğrulan Fırıncı Mehmet’in sanat hayatı da çileyle yoğrulup olgunlaşmıştır. Onun özellikle hoyrat geleneği ve İsfahan hoyratı söylemesi Urfa’da kültür ve sanat çevrelerinde daima anlatılır. Ustası Urfa Müziği duayenlerinden Tenekeci Mahmut Güzelgöz’dür. Fırıncı Mehmet’in müzik ustasıyla ile ilgili bir hatırası vardır. Mealen şöyle anlatılır: Tenekeci Mahmut Güzelgöz ustadan bir çok makamı ve türkü öğrenen Gözoğlu, İsfahan Hoyratını da öğrenmiştir. Ama gel görki Urfa’da çıraklar ustalarının yanında yeni öğrendikleri müzik türünü söylemezmiş. “Edeb Yâ Hû!” Sözü sanki onlar için söylenmiş. Yine bunun yanında ustasını karşısında görünce heyecana gelir ve şaşırma korkuları varmış. Bu nedenlerden dolayı Mehmet Gözoğlu arkadaşlarıya beraber, gözden uzak bir yerde İsfahan hoyratı okumaya başlarmış.
Karşıki dağda kumrularım seslenir
Eteğinde koyun kuzularım beslenir
Sen ağlama kömür gözlerin ıslanır
ben ağlıyam elâ gözler kör olsun
Elim nenni gülüm nenni
Bi(r) tanem nenni
Güzelim nenni
Tabi Mehmet Gözoğlu bu hoyratı okurken arkadaşları boş durur mu? Ondan gizli olarak ustası Tenekeci Mahmut Güzelgöz’e haber vermişler. Usta da gelip bir köşe de onu gizlice dinliyormuş. Hoyratı okumayı bitiren Fırıncı Mehmet karşısında ustasını görünce çok şaşırmış. Tenekeci Mahmut Usta da sanki hoyratı onun okuduğunun farkında değilmiş gibi. “Az önce bu İsfahan Hoyratını kim okudu” demiş. Herkes bir ağızdan Fırıncı Mehmet okudu, demişler. Fırıncı Mehmet de mahcub bir şekilde başını öne eğip “acaba bir hata mı yaptım usta?” demiş. “Yok” demiş ustası, “Çok güzel okudun, sesin bütün cihana gitti. Bundan sonra senin lakabın Cihan Mehmet olsun”, demiş. Fırıncı Mehmet Cihan Mehmet ama arkadaşları ona İsfahan Mehmet de dediği olurmuş. İsfahan sözü müzikten uzak kalanlarca da “İspanak” da denilişmiş. Bu zatı tanımayan biganeler de gırgır olsun diye ona “İspanak Mehmet” derlermiş. Ona, ustası tarafından ‘Cihan’ lakabının verilmesinin bir sebebi de Şanlıurfa’da ‘İsfahan nisf-i cihan’ sözünün bilinmesidir. İsfahan nerede Urfa nerede?
Son söz,Ş.Urfa’da mesleği fırıncı olup da hoyrat ve gazellerle anılmak güzel bir şey. genelde Anadolu’da özelde ise Urfa’da bir zanaat ile uğraşıp müzikle de bir sanat değeri olarak ilgilenmek normaldir. Buna karşılık İstanbul gibi metropollerde müzik, insanlar için bir geçim kaynağı olmuştur. Daha doğrusu müzik bir hizmet sektörü olmuştur.
MİLAT
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.