20 Nisan 2024
  • İstanbul14°C
  • Ankara11°C

KALECİ MAİER’İN DİRSEĞİNİ AMELİYAT EDEN TÜRK CERRAH SADIK CANLI

Fahri TUNA

28 Şubat 2018 Çarşamba 10:05

Bilge Hekim; Sadık Canlı - V / Fahri Tuna

Mezuniyet Yıllığındaki Osmanlı Beyefendisi: Dr. Sadık Canlı

1973 yılında mezun oldular Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin ilk öğrencileri. Malum gelenektir, mezuniyet yıllığı yayımlanır her dönem sonunda. Onlar da bir tane hazırladılar elbette.

Mezuniyet yıllıkları, sınıfı iyi tanıyan öğrenciler tarafından kaleme alınırdı. Yarı şaka yarı ciddi; ama kişinin karakter ve mizacını bir elmayı tam ortasından ikiye kesercesine, yalansız dolansız hazırlanmış metinler olurdu bunlar.

Bakalım bizim Sadık Canlı’mız için, altı yıllık sınıf arkadaşları neler yazmışlar:

“Sadık Canlı

14 Mart 1948’de kutlanan tıp festivalini görmek için miadından evvel Adapazarı’nda kahkaha atarak dünyaya gelen Sadık, böylece kaderini de çizmiş oluyordu.

İlk ve orta öğrenimini Adapazarı’nda tamamladıktan sonra başladığı Kimya Fakültesi’nde ancak bir sene kalabildi. Çünkü konjenital doktor doğmuştu ve tıbbiyeye girmek de kaderiydi.

İyi huylu, aklıselim, deli dolgun, bunların yanında biraz da fazla olgundur. Orijinal kahkaha tarzı, uzun zaman kulaklarımızda çınlayacaktır.

Sadık’ı kısaca tarif etmek için “zamanımıza kadar yaşamış bir Osmanlı efendisi” demek yeter. Balığa olan düşkünlüğü burcunun tesirinden olsa gerek.

Stajyerlik tezi olan ‘içkinin sinir sisteminde yaptığı değişiklikler’ nöroşirurjiye olan merakının ilk adımı olmuştur.

Arkadaşları için yaptığı fedakârlıklardan bıkmayan insan oluşu onun ince meziyetlerindendir.

“Bin defa dünyaya gelsem bin defa ‘Tıbbiyeyi Şahane’ye girerim” diyen arkadaşımıza başarı ve mutluluklar dileriz.”

İstanbul Üniversitesi, 25. 10. 1973 tarihli ve 653 sayılı kararıyla; 1948 tarihinde Adapazarı’nda doğmuş Ömer oğlu Sadık Canlı’ya Tıp Doktoru unvanını verecek, diplomayı İstanbul Üniversitesi Rektörü sıfatıyla Prof. Dr. Kazım Terzioğlu, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı sıfatıyla ise Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu imzalayacaktı.

 

‘Ayşe Tatile Çıkacak’ mı?  Ya da Kıbrıs Gazisi Doktor Sadık Canlı

 

25 Ekim 1973 tarihinden itibaren, Doktor Sadık Canlı idi artık o. Ev ve sınıf arkadaşı yakın dostu Turhan Anık da aynı şekilde. Mezun olur olmaz askerliğe müracaat ettiler iki kafadar. Kısa zaman sonra da Tabip Asteğmen olarak askere alındılar.

Acemilikleri Samsun’da geçti. 1974 yılı yazıydı. Dışişleri Bakanımız Turan Güneş, Başbakanımız Bülent Ecevit’e sordu: “Efendim, Ayşe tatile çıkabilir mi?” Şair başbakan, naif başbakan, koalisyon ortağı Necmettin Erbakan’a sordu; “Necmettin Bey, Turan Bey soruyor, Ayşe’yi tatile gönderebilir miyiz?” Profesör Necmettin Erbakan zaten asıl tatil yanlısıydı: “Memnuniyetle…” dedi, “Ayşe geç bile kaldı tatile çıkmakta.”

Takvim yaprakları 20 Temmuz 1974’ü gösteriyordu. Dünya haber ajansları bir haber duyurdular: “Türk Ordusu Kıbrıs’a çıkartma yaptı.” Bu şifreli konuşmada ‘Ayşe’ ordu, ‘tatil’ de Kıbrıs demekti.

Başbakan Ecevit, 14 Ağustos 1974 tarihinde, ordumuzun başkent Lefkoşa’ya girmesiyle sona erecek bu 25 (yirmi beş) günlük çıkartmayı ’Kıbrıs Barış Harekâtı’ olarak nitelendirecekti yıllarca.

Zira Kıbrıs’taki Türkler, senelerdir baskı ve zulüm altındaydılar. Türk Devleti, bütün diplomatik girişimlerden sonuç alamayınca, çaresiz Kıbrıs’a çıkartma yapmakta bulmuştu çareyi. Adanın yaklaşık üçte birine el konulacak, Müslüman Türkler bu bölgede toplanarak Rauf Denktaş’ın öncülüğünde “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin temellerini atacaktı.

Yirmi beş gün süren barış harekâtı sırasında asker ve sivil 1672 şehit vermiştik. Rum tarafındaki ölü sayısı ise 4 binin üzerindeydi. Bizim üç binin üzerinde, Rum kesiminin ise on iki binin üzerinde yaralısı vardı.

Ve bu çıkartmada onlarca doktorumuz, yüzlerce sağlıkçımız hizmet vermişti yaralılara. Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan bu milletin kahraman evlatlarından birisi de Tabip Asteğmen Ahmet Sadık Canlı idi.

Askerliği süresince o sıcak, tozlu sıkıntılı savaş ortamında yüzlerce yaralıya koştu faydalı olmak için. Gece gündüz çırpındı. Zira o doğuştan bir kahramandı. Kahramanlık sıradan bir şeydi onun için.

Kıbrıs Barış Harekâtı, onun bu yönünün ortaya çıkmasına bir kez daha neden olduysa da o hiç önemsemedi bunu.

Nitekim Kıbrıs Gazileri’ne devletçe ödenen maaşa müracaat da etmedi, ömrünce almadı da!

Vatana hizmetin, insana hizmetin maaşı mı olurdu?

 

Dortmund’da Sevilen Bir Cerrah

 

Yedek subaylıktan sonra ‘uzmanlık’ dönemi başlayacaktı Doktor Sadık’ın hayatında. Elbette yine, arkadaşı Doktor Turhan Anık ile birlikte…

İki kaderdaş, lise, üniversite ev arkadaşlığı derken, bu kez de Almanya’da (o günkü adıyla Federal Almanya’da) uzmanlık arkadaşlığı yapacaklardı yan yana.

Sadık Canlı, önce Goethe Üniversitesi’nde Almancasını geliştirecekti. Daha sonra da  ‘Kaza Cerrahisi’ ve ‘Genel Cerrahlık’ ihtisası yapacaktı. Dortmunt’taydı.

Yakın dostu Turhan Anık ise yüz kilometre mesafedeki bir hastanede ‘Üroloji’ ihtisası yapacaktı. Sık sık görüşeceklerdi yine de iki dost. Hafta sonları nöbetleri yoksa hep beraberdiler.

Bu dönem Sadık’ın ‘sorgulama’ dönemiydi. Hızlı yaşıyorlardı evet; ama Sadık durmadan okuyordu da. Arada başını kaldırıp ‘sırat köprüsü’nden geçiriyordu hayatını.

İyi kazanıyordu, iyi yaşıyordu. Çok da seviliyordu. Profesör Imdhall’in gözdesiydi.

Hastanenin Acil Servisi’nin başına getirilmişti Doktor Canlı, onların diliyle: Dr. Canli.

Bu sırada evlilik yaşı da gelmişti. Yaşı yetmişi geçmiş babası Ömer Canlı, onu gözü gibi seven ve özleyen anneciği Vasfiye Hanım, artık mürüvvetini görmek istiyorlardı.

Kendi hastanesinden tanıştırdığı Alman bir kızla evlenmişti yakın arkadaşı Turhan. O da bu yolu mu tercih edecekti, yoksa ilk gençlik aşkı, tıp öğrencisiyken daha Adapazarı Lisesi’nde gönül verdiği, banka müdürünün bankacı kızı Ebru ile mi? Bu karar onun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biriydi. Bu karar bir evlilik tercihinden çok, ‘Doğu-Batı seçimi’ydi adeta. Bir Alman doktor hanımla evlenip üç nesil sonra -Allah korusun- Hıristiyan olabilecek torunları mı olmasını isterdi, yoksa Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet, Ömerlerin dedesi olmayı mı? Hayatı bir kez daha sırat köprüsünden geçiyordu:

Aklı Batı diyordu, gönlü Doğu. Aklı kazanç diyordu, gönlü huzur. Aklı refah diyordu, kalbi sadelik, mutluluk, tevazu…

Gazali ve Ebu Hanife okumaları artmıştı. Dortmund’un en popüler doktorlarından, en çok aranan, en çok sorulan, en iyi kazanan doktorlarından biriydi. Bir eli yağda, bir eli baldaydı. Mercedes’i onun en yakın dostuydu. Beş yıldızlı otellerde kalıyor, lüks içinde ve hızlı yaşıyordu. Çifte uzmanlığı da vardı elinde Dr. Canli’nın. Spor sakatlıklarını tedavi noktasında da ünlenmişti… Alman Milli Takımı’nın ve Bayern Münih’in ünlü kalecisi Maier dirseklerinden sakatlanmış, uzun araştırmalardan sonra bir Türk doktorunun methini işitmiş ve sonunda iki dirseğini de Kaza Cerrahisi Uzmanı Doktor Sadık Canlı’ya emanet etmişti. Ameliyattan bir süre sonra da yeşil sahalara dönüp kalesinin başına geçmişti. Bu tür başarılı ameliyatlarla Sadık Canlı’nın şöhreti, Dortmund’dan bütün Almanya’ya hızla yayılıyordu.

Prof. Imdhall, makul gerekçeleri ile ve kesinlikle onun Almanya’da kalmasını istiyordu. Fakat Canlı’nın gönlü dönmekten yanaydı.

Ezansız bir memlekette yaşamak sıkıyordu onu. Gönlünün Gazali, Ebu Hanife tarafı ‘dön ve Ebru kızımızla evlen’ diyordu. Aklının Wolfgang Goethe tarafı ‘kal, kazan, bir Alman ile evlen, lüks bir hayat yaşa’ diyordu. Altı ay, bir yıl kadar gitti geldi kararı, aklıyla gönlü arasında. Hilal ile Haç seçimi, cami ile kilise seçimiydi adeta bu dilemma.

Bir akşam yakın dostu, sırdaşı Turhan Anık’a dedi ki; “Kararımı verdim; yarın Adapazarı’na dönüyor ve Ebru ile evleniyorum.” Dediğini yapardı. Dediğini yaptı. Ertesi gün Dortmund-İstanbul uçağına atladı ve soluğu Adapazarı’nda aldı.

Annesi Vasfiye Hanım ile babası Ömer Canlı’nın ellerini öptü, kararını açıkladı.

Bu haber onları inanılmaz mutlu etmişti. “Hayırlı olsun evlat!” dediler, Vasfiye Teyze ertesi akşam lokma döküp mahallenin çocuklarına dağıttı. Bankacı Ebru Hanım ile önce nişan yapıldı, birkaç ay içinde de düğün… Almanya’ya artık ‘evli’ ve eşi Ebru Canlı ile birlikte dönüyordu.

5a.sadik-canli-doktorluk-diplomasi.jpg5b.almanyadaki-oda-yazisi.jpg

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.