19 Nisan 2024
  • İstanbul14°C
  • Ankara20°C

MUSA KAZIM ARICAN: AKİF’İN FİKİRLERİNİN BUGÜN İÇİN BİR DEĞERİ VAR MI?

Vefatı’nın 80. Seneyi devriyesinde olduğumuz İstiklal şairimiz, merhum Mehmet Akif Ersoy’un fikirleri bugün için bir değer arz ediyor mu?

Musa Kazım Arıcan: Akif’in Fikirlerinin Bugün İçin Bir Değeri Var Mı?

29 Aralık 2016 Perşembe 16:11

            O, Milli mücadele sonunda elde edilen istiklalin yani hürriyetin şiirini yazan bir şair midir sadece?

            İçinde bulunduğumuz zaman, mekân, olay, sorun ve aktörler değiştiği ve farklılaştığı için, Akif’in kendi zaman, mekân, olay, sorun ve aktörler bağlamında dile getirdiği fikirler de demode midir acaba?

            Her şeyden önce açıkça belirtmeliyiz ki Akif sadece bir şair değildir! Hatta herhangi bir şair değildir!

            Nedir o halde Akif?

Ne anlam ifade eder bizim için, Anadolu için, coğrafyamız için, çağımız için, kültürümüz için, değerlerimiz için?

Ne önemi var insanımız için, Milletimiz için, Ümmet için, İnsanlık için?

Akif, tam tamına bir mütefekkirdir?

Fikirleri hikmetle ve irfanla yoğrulmuş bir düşünürdür. Anadolu bilgeliği ile tefekkür eden bir münevverdir.

Çağının, insanın, insanlığın, ümmetin, coğrafyasının ve tüm coğrafyaların; kültürünün ve tüm kültürlerin, medeniyetinin ve tüm medeniyetlerin sorunlarını ahlaki, insani ve İslami duyarlılıkla tetkik eden, kritik ve analiz eden; hem de bunlara çözüm reçetelerini de takdim eden hakîmdir, bilgedir, ariftir. Belki abid ve zahit de desek yeridir…

Akif, hem Batı hem Doğu düşüncesinin, hem de Anadolu düşüncesinin sorunlarına vakıftı. Hem insani, hem ahlaki, hem siyasi, hem kültürel, hem de dini tüm sorunlarını çok iyi tedebbür ve teemmül etmişti insanlığın. Sahayı, reel politiği dikkate alarak çözüm önerilerini, sorunlarla baş etme yollarını dile getiriyor; yetmiyor haykırıyor ve dahi isyan ediyordu…

Aslında, Akif’in fikirlerini dile getirişinden sonra yaklaşık yüz yıl geçmiş. Ne değişmiş? Hiçbir şey! Yalnızca değişen, zaman ve insan… Mekânlar yine aynı, sorunlar da tap taze… Sanki Akif, feraset ehli olarak, ta o günlerden bugünleri konuşuyor zannedersiniz…

O gün için dünyanın tüm sorunlarının temelinde, ‘tek dişi kalmış canavar’ dediği Batı’nın gayri insani ve gayri ahlaki makine insan ve mekanik evren anlayışına dayalı sözde medeniyet tasavvuru vardır. Bu gün için farklı mı sanki? Orta doğu, uzak doğu, Afrika vs. her yerde, Batı’nın kapitalist, menfaatperest ve seküler zihniyeti dünyamızı yaşanmaz kılıyor… Yanı başımızda Halep, kan ve gözyaşı… Zulüm ve vahşet…  İnsanlık ve ahlak iflas etmiş… İşte dünyanın sözde muasır, medeni, demokrat ve hümanist halklarının tutumları. Üç maymunu oynuyorlar. Halep kaybedilmemiştir, Halep’te insanlık kaybetmiş… Halep düşmemiştir, Halep’te insanlık düşmüştür…

Akif, tek başına ilmi değil aynı zamanda ahlakı da zorunlu görüyordu. ‘marifet bir de fazilet lazım’ diyordu… Bugün değişen nedir? Hiçbir şey! İnsanilikten ve ahlakilikten nasibini almayan bir bilim paradigması dünyamızı yaşanmaz kılıyor… Ne huzur ne barış hâkim… En korkunç, en akla gelmez, en şeytanî silahları, entrikaları ve kumpasları kuran, ahlaktan yoksun bilim anlayışları… ‘Yer yüzündeki her şey insana emanettir’ diye düşünen bir zihniyetle bir mi bunlar?

Gelelim kendi sorunlarımıza… Akif, yüz yıl önce Milli mücadelenin öneminden bahsediyordu! Çünkü var olma ve yok olma mücadelesi söz konusuydu. Kurtuluş mücadelesi veriliyordu… Değişen bir şey var mı? Hayır! Şimdi de Milli mücadele içindeyiz. Son kale Anadolu’yu da istila etmek isteyen bir canavarlar sürüsüyle karşı karşıyayız! Uluslararası ilişkilerde ne sadakat, ne mutabakat ne ahlak ne de namus kalmış… Tutturulmuş bir terane: Ulusal çıkar! … Yine var olma ve yok olma savaşı veriyoruz. İkinci bir kurtuluş mücadelesi içindeyiz…

Akif, kızıyor, haykırıyor, çırpınıyor ve yetmiyor isyan ediyor tüm bu sorunlar karşısındaki cehaletimize, tefrikamıza, yanlış Uluhiyet anlayışımızdan tutun yanlış tevekkül ve kader anlayışımıza kadar her şeye…

Değişen ne var? Hiçbir şey! Tefrika yine kol geziyor aramızda… Fitneye boyun eğiyoruz… Cehaletimiz diz boyu… Malumat sahibi olmakla kurtulamıyoruz cehaletten. Cehalet derken bilgisizlik değildir kastedilen. Sorunlara ve olaylara bilgelikle, hikmetle, irfanla ve ferasetle bakamamaktır cehalet…

Ne zamanki dünden ders çıkarırsak, daha önce yaşanmış sorunları doğru kritik ve analiz edersek ve daha da önemlisi Akif gibi sorunları iliğine kadar yaşamış, dert yüklü dava adamı mütefekkir ve münevverlerimizi hakkıyla anlar, anlatır ve çözüm reçetelerini uygularsak muvaffak oluruz…

Tarih tekerrürden ibarettir denir ya! Aynen durum bu! Değişen hiçbir şey yok, zaman ve insandan başka! Sorunlar aynı: Entrika, fitne, kumpas, tefrika, cehalet; yanlış uluhiyet, tevekkül ve kader anlayışları; gayri ahlakilik… Çözüm de her zaman aynı: Bilgelik, hikmet, irfan, feraset, ittihat, ittifak, tesanüt ve daha da önemlisi ahlak…  

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.