23 Nisan 2024
  • İstanbul23°C
  • Ankara25°C

NİSAN 2019 DERGİLERİNE GENEL BİR BAKIŞ-3

Anadolu'nun mağrur ve mağlup hüznü

Nisan 2019 dergilerine genel bir bakış-3

24 Nisan 2019 Çarşamba 15:21

Yolcu dergisinin 94. sayısı direncimizi bileyen bir sayı ile çıkageldi. “Bizde kuşlar filleri yener.” diyerek zihinlere çakılacak bir sayının kapağını aralıyor Yolcu.

Dergiden yapacağım ilk paylaşım Muaz Ergü’nün Muhsin Yazıcıoğlu hakkında kaleme aldığı yazısından olacak. Yazıcıoğlu demek her şeyiyle Anadolu demektir. Duruşu, direnişi, sözü ve özüyle Anadolu’dur Yazıcıoğlu.

“Yazıcıoğlu'nun yüzüne bakınca ilk göreceğiniz şey Anadolu Coğrafyasıydı. Bir yağız Anadolu Civanı. Esmer, kavruk yüzünde tarihimiz, talihimiz… Yüzünde çileler, alın çizgilerine hüznün en koyusu yerleşmiş... Siyasetle, politikayla uğraşmasına rağmen reel politiğin kirlerine, ayak oyunlarına bulaşmamış, dümenden işlerle hiç işi olmamış… Anadolu’nun saf yiğitlerinden. Safiyet ve mazlumiyet… Evet, Muhsin Başkan bilindik politikacı tipinin çok uzağında siyaset yapmış gerçek vatansever.”

“Vakur, mütebessim bir çehre. Hakka teslimiyetle aydınlanmış… Yaşadığı bütün çalkantılara, alt üst oluşlara, kopuşlara, yitişlere rağmen çizgisini bulanıklaştırmayan, bedel ödemekten korkmayan ve hatta bütün bedeli canıyla ödemiş olan bir hâl insanı. Siyasi organizasyonların en alt kademesinde de en üst kademesinde de bulunmuş zerre miktarı ahlakından ve İslami terbiyesinden ödün vermemiş. Nerede bulunursa bulunsun hep zirvelerin insanı olmuş. Başı dik, kirlenmemiş, bulanıklaşmamış… Nitekim bir gün zirveler aldı O’nu geri döndürmedi. Dönmedi geri… Çeğen Tepesi’nden geri dönmeyen Enver Bey gibi. Bembeyaz bir zikre daldılar. Kirlenmemiş, kirletilmemiş bir zikr!..”

“Muhsin Başkan’ın ansızın vedası üzerinden on yıl geçti. Bu on yıl içinde olan bitene dair sağlıklı, güvenilir, muteber bir bilgiye ulaşılamaması maşeri vicdanlarda derin bir yara olarak duruyor. Ölümünün üzerindeki esrar perdesi birçok spekülasyona yol açıyor. Bu konunun aydınlığa kavuşturulamamış olması gerçekten hepimizin ayıbı.”

Hayatın üstüne yürüyen şair

Gökhan Akçiçek’in okuma ve yazma serüvenine şahit oluyoruz Yolcu’da. Bir şairin şiir yolundaki yolculuğu karşılıyor bizi.

“Yazı hayatım şiirle başladı. İlk, orta ve lise yıllarımda kütüphaneler uğrak yerlerimin en başında idi. Kitaplar, dergiler ve gazeteler evimizden hiç eksik olmazdı. Meselâ Tercüman, sürekli okuduğumuz bir gazeteydi. Pazar günleri diğer gazetelerden de alırdı eve babam. Hatırladığım kadarı ile Hürriyet, Milliyet ve Günaydın gazeteleri de ara sıra misafir olurdu evimizde.”

“Kitapların, yazılı ve görsel malzemenin yanına radyoyu ve plakları da koymam gerekiyor. Evinde radyo ve pikap olan bir aile idik… Bizim evde güne Erzurum radyosu ile başlanırdı. Oradan dinlediğim türkü ve şarkılar, arkası yarın adlı radyo oyunları ister istemez etkiler bırakmış dimağımda. Tüm bunlara bir de Karadeniz'in, doğup büyüdüğüm Ordu'nun tabiat güzellikleri de katılınca, sanırım içimde yazıya ve şiire ait kıvılcımlar birikti.”

“Kendime dönüp baktıkça, iyi ki edebiyata bulaşmışım diyorum. Eksiklerim için yazdım, kim bilir! Çaresizliğimi, yoksulluğumu, dahası mahcubiyetimi gizlemek için de yazdım galiba. Muktedirlerin ve kibirlilerin karşısında dik durmanın adıdır yazmaya soyunmak. Yazar, hayatın üzerine inatla yürümenin sizi getirip bıraktığı noktada alıyor eline kalemini…”

Devamı: https://www.dunyabizim.com/nisan-2019-dergilerine-genel-bir-bakis-3-makale,106.html

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.