26 Nisan 2024
  • İstanbul17°C
  • Ankara22°C

OSMANLI ARŞİVİ İSLAM’IN ARŞİVİDİR

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle beraber arşivlerde yapılan değişiklikler gözlerin Osmanlı Arşivine çevrilmesine sebep oldu.

Osmanlı Arşivi İslam’ın arşividir

11 Eylül 2018 Salı 14:59

Osmanlı Arşivinin hem Türkler hem de tüm dünya için önemi çok büyük. Türk devletlerinin içinde arşiv bırakan tek devlet olması bizim için önemliyken, Balkanlar ve Ortadoğu’daki ülkelerinin de ortak hafızası. Bir diğer önemi ise İslam coğrafyasının en kapsamlı arşivi olması. 60 yıldır arşivde çalışma yapan Türkiye’nin en önemli Osmanlı iktisat tarihçilerinden mütefekkir Mehmet Genç’le, Osmanlı Arşivlerini konuştuk. İslam’ın varlığını Osmanlı Arşivinde bulabileceğimizi söyleyen Genç, “İslamofobinin Batı’da tsunami gibi yükselmeye başladığı bir dönemde, Osmanlı Arşivini gözümüzün bebeği gibi korumamız gerekir” dedi.

-Hocam öncelikle uzun yıllar arşivde kalan birisi olarak size, Osmanlı Arşivi’nin biz Türkler için ne ifade ettiğini sormak istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nden evvel gelen 16 Türk devletinin içinde bize arşiv bırakan tek devlet Osmanlı devletidir. Diğer Türk devletleri içinde ömrü Osmanlı’nın yarısına bile ulaşabileni yoktur. Bir diğer özelliği, dil, din, soy, mezhep bakımından tarihin en büyük çeşitliliğini içinde barındırmıştır. Bunları çok sıkıntı yaratmadan idare etmeyi başarmış bir devlettir. Onun bize bıraktığı arşiv, bizim atalarımızın bütün yapıp ettiklerini öğrenmemize imkan veriyor. Bunun yanı sıra şu anda 38 ayrı devlete ayrılmış olan Balkanlarda ve Ortadoğu’daki eski Osmanlı coğrafyasının tarihi de Osmanlı Arşivi içindedir. Osmanlı Arşivi’ni çektiğiniz zaman, o insanların hafızalarını çöpe atmış olursunuz. Türkiye’nin bu bölge ülkeleriyle çok sıkı ilişkisi var. Bu ilişkileri düzenlemekte bu arşivin çok önemli fonksiyonları olduğu muhakkak. Onun için bu arşive uluslararası ilişkiler bakımından da çok önem vermemiz gerekir.

İslam’ın varlık belgesi Osmanlı Arşivinde

-Osmanlı Arşivinin dünya tarihi açısından da önemi büyük. Hem İslam dünyası hem de Batı dünyası açısından Osmanlı Arşivinin önemini açıklayabilir misiniz?

Osmanlı, Türk devletleri içinde arşiv bırakan tek devlet olduğu gibi, İslam devletleri içinde de Osmanlı gibi arşiv bırakan bir başka devlet yok. Bunu bütün Müslümanların bilmesi lazım. Osmanlı Arşivini çıkarırsanız, bir buçuk milyar Müslüman’ın kimlik belgesini de ortadan kaldırmış olursunuz. İslamofobinin Batı’da tsunami gibi yükselmeye başladığı bir dönemde, Osmanlı Arşivini gözümüzün bebeği gibi korumamız gerekir. Çünkü İslam’ın varlığını orada görüyoruz. İslam’ı biz kitaplardan biliyoruz, ama bir Müslüman toplum nasıl yaşıyordu, ne gibi problemleri vardı, onları ne şekilde çözüyordu gibi konuları ancak arşivden öğrenebiliriz. Mesela biz başörtüsünden 20 sene problem yaşadık, geçmişte bu tip şeyler nasıldı? Müslümanlar İslam’ın kurallarına uyuyorlar mıydı, ne kadar uyuyorlardı ve sapmalar olduğu zaman nasıl tepkilerle karşılaşıyorlardı, problemler çıktığı zaman İslami kuralları ne ölçüde esnetiyor veya onları uyguluyorlardı, bütün bunların tek bilgi kaynağı Osmanlı Arşividir. Mesela İran da İslam devletidir ama Osmanlı gibi ciddi bir arşivi yoktur.
Osmanlı coğrafyasında mevcut 38 ülke, Birleşmiş Milletlere kayıtlı 200 civarında olan dünya ülkelerinin beşte biri, bütün dünyanın yüzde 20’si demektir. Dünyanın kalbi denilecek bölgedir buralar. Bu bölgenin tarihinin tamamı Osmanlı Arşivindedir. Bu bölge kara delik gibidir. Henüz yeteri kadar araştırılmamıştır. Ayrıca Osmanlı Arşivi yalnız Türkiye’de değil bölgedeki ülkelerde de vardır. Ama onlardaki arşiv İstanbul’dakinin yüzde 10’u bile değildir. Esas yüzde 90’lık büyük kitle Türkiye’dedir.

Arşivin yüzde ellisi tasnif edildi

-Bu kadar önemli olan arşivimizden gereği kadar istifade edebiliyor muyuz? Özellikle akademyamız açısından.

Arşivden faydalanmakta biraz geç kaldık. Ben arşivde çalışmaya 1966 yılında başladım. O zamanlar 8-10 kişi çalışıyordu arşivin tasnif işinde. 1985’e kadar arşivimizin ancak yüzde 10 kadarı tasnif edilebilmişti. Çalışmalara hız verilmesinin ilginç bir hikayesi var. 1974’ten itibaren Ermeni ASALA örgütü elçilerimizi katletmeye başlamıştı. Bu katliam o zaman hepimizi çok dehşete düşürdü, adeta çaresiz kaldık. Arşivde uzun zaman çalışmış Mehmet Amaç Bey bir röportajında, 1983 yılında askeri hükümet zamanında, Ermeni katliamıyla ilgili Macar Türkolog’un bir kongrede şu mealde tebliğ sunduğunu anlatır. “Osmanlı Balkanlarda son derece adil davrandı. Elbette diğer topraklarda da adil davrandığını biliyoruz. Gayrimüslimlere bu kadar adil davranan bir devletin kendi tebaasına katliam ve zulüm yapması gibi bir düşünce mantıkla izah edilebilir değildir. Mesela biz Macarlar 151 yıl Osmanlı hakimiyetinde kaldık. Osmanlı devrinde yaşadıkları rahatlığı ninelerimiz ve dedelerimiz bir efsane gibi anlatırlar. Ama aynı dinden olduğumuz halde bizi işgal eden Avusturyalılardan gördükleri zulmü esefle anlatırlar. Şundan emin olunuz ki, devlet geçmişe ait bütün belgeleri ayırım yapmadan tasnif edip, araştırmaya açarsa, burada Osmanlı’nın asla suçlu olmayıp, belki de mağdur olduğu görülecektir.”
Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı’nın Ermenileri katletmiş olabileceği düşünülüyordu. Bu Macar’ın sözleri üzerine devlet yetkilileri Osmanlı Arşivini incelemeye aldı ve herhangi bir ayrımcı politikası olmadığını gördüler. 1985’te rahmetli Turgut Özal’ın müsteşarı rahmetli Hasan Celal Güzel bir konferans düzenledi. Ondan sonra 8-10 kişilik tasnif heyeti, 400-500 kişiye kadar genişletildi. 1987’den beri yani 30 senedir arşiv çok hızlı bir şekilde tasnif ediliyor. 30 yıl önce onda biri tasnifli olan arşivin şimdi yüzde 50’yi geçen kısmı tasnif edilmiş durumdadır. Üstelik bu arşiv dünyanın bildiği en zengin arşivlerin başında gelir. 95 milyon belge ve 400 bin defter olduğunu, 400 bin defterin 350 bininin tasnif edilmiş olduğunu söylüyor yetkililer. Ama 95 milyon belgenin 55 milyonu ancak tasnif edilmiş, 40 milyonu duruyor. Bu tempoyla giderse 30 senede arşivin tamamının tasnif edilmiş olacağı beklenir.
Bu tasnifle birlikte, belgelerin incelenmesi ve tarihi araştırmaların yapılması da hem Türkiye’de hem de eski Osmanlı coğrafyasındaki ülkelerde devam ediyor. Ama tasnif hızından daha yavaş bir hızda yapılıyor. Çünkü tek tek fertler kendi tezleri için veya makale yazmak için çalışıyor. Bu arşivin verimli olabilmesi için araştırma gruplarının oluşturulması gerekir. Yalnız tarihçilerin değil, yanında istatistikçilerin, iktisatçıların, sosyologların ve diğer sosyal ilim mensuplarının görev aldığı gruplarla ciddi çalışmalar organize edilmelidir ki, bu devasa arşivin hakkını teslim edebilelim.

Dil devrimi büyük problem

-Arşivden istifade etmek için dil problemi de karşımızda büyük bir engel değil mi? Ne de olsa dil devrimi geçirmiş, atalarının yazdığı yazıları okuyamayan bir toplumuz.

Başka arşivlere benzemeyen bir problem bu dil meselesi. Osmanlılar Arap harflerini kullanırdı. Arap harfleri de Türkçeye çok uygun değildi. Osmanlı Türkçesi; Arapça, Farsça, Ermenice, Rumca, Bulgarca, İtalyanca kısacası birçok dilden rahatlıkla kelime alabiliyordu. Ama 19. yüzyılın sonlarından itibaren, dili sadeleştirilerek kelimelerin çoğu Türkçeleştirilince, Arap harfleriyle devam etmekte zorlanıldı. Alfabe değişince de başka bir problemle karşılaştık. Bütün kültürümüz geçmişte kalmış oldu. Kültürümüze ulaşamaz hale geldik. Bu, hala bizim için büyük bir problem olmaya devam ediyor. 50-60 yıl evvel yazılmış olan bir hikayeyi, romanı, yazıyı anlamakta zorluk çeken, bugünkü dile çevirmek isteyen bir kuşak var. Bu bir felakettir. Dünyada böyle bir kültür yok. Bir kültürün mensubu 60-70 yıl önce yazılan bir metni okuyup anlayamıyorsa, o kültürde sürekliliği devam ettirmenin imkanı olmaz. Bunu düzeltmemiz lazım.

Bir an önce tasnif edilmeli

-Geçen haftalarda Osmanlı Arşivinde çalışan uzmanların başka bir kurumlarda görevlendirmeleri ve bu yanlıştan hızlı bir şekilde dönme sürecini yaşadık. Sizce Osmanlı Arşivlerinde çalışanların liyakatine yeterli önem veriliyor mu?

Osmanlı yazısı Arap harfleriyle olduğu halde bunun da çok çeşitleri vardır. Arap alfabesini bilenler matbu metinleri okuyabilirler. Ancak Osmanlı bürokrasisinin kullandığı yazı türleri içinde çok değişik olanlarını okuyamaz. Mesela Divan’ın kullandığı Divani yazı türü oldukça zor okunur. Onu hakkıyla öğrenebilmek için bir insanın birkaç sene dirsek çürütmesi gerekir. Sonra Maliye belgelerinde Siyakat yazısı kullanılır. O da çok zor bir yazıdır. Osmanlı Arşivinde çalışanlar bu yazıları öğrenmiş uzmanlardır. Bu uzmanlık da bir iki senede kazanılacak bir hüner değildir. Yıllarca orada pişmesi gerekiyor. Onun için arşivdeki son operasyon herhalde bir yanlışlık sonucu oluşmuş diye düşünüyorum. Nitekim hemen düzeltildi. Orada yetişerek Osmanlı Arşivinde tasnifte çalışmakta olan biri, bir Osmanlı belgesine baktığı zaman ne yazıldığını, kimin kime neyi gönderdiğini anlayabilen bir uzman ancak 15-20 senede yetişebilir. Öyle birkaç ayda ya da senede kazanılacak bir ehliyet değildir. Osmanlı Arşivinde çalışan uzmanları, başka devlet kurumlarına göndermek, buna karşılık Osmanlı Arşivine yeni memur alıp bunların kısa zamanda uzman olmasını beklemek mümkün değildir. Ben 60 senedir o yazıları okuyorum, hala okumakta zorluk çektiğim metinler var. Ciddi bir uzmanlık alanıdır. O uzmanlığa tabii ki saygı göstermek gerekir. Osmanlı Arşivi ancak kendi uzmanlarının omuzları üzerinde anlamlı varlığını sürdürebilir. Onlardan mahrum bırakılması, arşivin de ortadan kalkması demektir. Bu vahim kararın hemen geri alınması sevindiricidir. Ancak önemini vurgulamaya çalıştığımız arşivin, bu vesile ile bir 50 yıl daha beklemeden, tasnifinin bir an önce tamamlanmasını sağlayacak yeni personelle takviye edilerek daha da mükemmel hale gelmesi hedefimiz olmalıdır. “Kahırdan lütuf doğar” diyen atasözümüzün  icabı da budur.

Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/roportaj/osmanli-arsivi-islamin-arsividir/

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.