29 Mart 2024
  • İstanbul14°C
  • Ankara13°C

SİYASET VE AHLAK

Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Türkeri, İzmir Şubesinde düzenlenen “Kültür Sohbetleri” programıda konuşmacı olarak katılarak “Siyaset ve Ahlak” başlığı altında bir söyleşi yaptı.

Siyaset ve Ahlak

15 Nisan 2019 Pazartesi 12:18

Prof. Dr. Mehmet Türkeri, “ahlak” üzerine yıllardır çalışan, emek sarf eden bir ilim adamı. Yazdığı kitaplar, sivil toplum kuruluşlarında yaptığı sohbetler, televizyonlardaki oturumlarda konunun önemini bıkmadan usanmadan anlatmaktadır. Bir nevi insanların evrensel değerlerden uzaklaşmadan, yanlışı alışkanlık haline getirmeden kabul gören değerlerde bulunmaları için çaba harcıyor ve bunların davranış biçimi haline gelmesi için uğraşıyot.
Erdem Hassasiyeti
Bu konuşmada ahlâki duruşun ve tutumun siyasete yönelik yaklaşımda nasıl bir farklılık oluşturacağı üzerinde durulmuştur. Bunu yaparken tarihsel ve düşünsel zeminden hareket edilmiştir. Antik Yunandan bugüne başlıca filozofların görüşlerinden hareketle siyasete yönelik ahlâki bakışın nasıl olduğu ve olması gerektiği değerlendirilmiştir.
Sokrates’ten itibaren düşünürler iyi bilgisi ya da ahlaksal hassasiyet olmadan öğrenilecek her şeyin hataya düşüreceğini, felakete sürükleyeceğini düşünmüştür. Bu vurguda erdem hassasiyetiyle hayata ve onun tecrübelerine bakmak esastır. Modern dönemde ise Hobbes, Machievelli ve Mandeville gibi düşünürler çerçevesinde ahlaksal hassasiyet yerinden edilmiş görünmektedir. Bilimlerin felsefeden ayrıldığı modern dönemde bir meslekte uzman olmak için sadece o mesleğin metodolojisi ön plana çıkmış, o mesleğin etiği ve felsefesi göz ardı edilmiştir. Siyaset alanı da bundan payını almıştır. Özellikle Machievellici anlayışta erdemsiz insanların çok olduğu bir toplumda başarılı olmak için erdemli olma-mak gerektiği tavsiyesi, bir ileri adımla siyasetçilerin ahlâkı gerektiğinde paranteze alabileceği, ahlâki kuralları çiğneyebileceği şeklinde pratiğe yansımış ve bu durumun insani olduğu savunulmuştur. Bu sorun, J. Paul Sartre’ın bir piyesinden hareketle,  etik yazılarda siyasette ‘kirli eller’ sorunu olarak ifade edilmiştir.
Ahlaki Değerlerin Kırılma Noktaları
Modern döneme kadar gerek Aristoteles gerekse Farabi düşüncesinde ve dini anlayışlarda erdem temeline dayalı bir hayata bakış söz konusu iken bu durum modern dönemde tersine çevrilmiştir. Siyaset, ticaret vb. gibi tecrübe alanlarında bu alanların kendine özgü kuralları olduğu düşüncesi ahlaksal ilke ve değerleri dışlamış; daha doğru ifadeyle pozitif ilke ve değerleri bir kenara itmeyi haklı görmeye yöneltmiştir. İnsanların ilişki ve tavırları sürmeye devam ettiğine göre, temelde pozitif değerler dışlandığından, yalan, kandırma, adam kayırma gibi negatif değerler pratiğe dökülür olmuştur. Yaklaşık son otuz yıldır siyaset gibi tecrübe alanlarında ve çeşitli mesleklerde yalancılık, adam kayırma, sahtekârlık, yolsuzluk vb. gibi negatif unsurları temizlemek için meslek etikleri revaç bulmaya başlamıştır.
Bu doğrultuda siyaset etiğinde ahlaki değerleri dikkate alma, erdem hassasiyetini gözetme vurguları yapılmaya başlanmış, adalet, hakkaniyet, dürüstlük, güvenirlilik, liyakat gibi erdem ve değerlerin esas olması gerektiği kanaati, siyasetçiler de dâhil herkes tarafından gerekli görülmektedir. Ne var ki buradaki sorun, karşıdan beklediğimiz bu değerleri ve erdemleri kendimizin bizzat davranış ilkesi olarak hayata geçirme çabasını ortaya koymuyor olmamızdır.
Tavırlar Değer Amaçlı Olmalıdır
Gündelik dilde ve hayatta ‘ahlakın kişiye göre değiştiğini söyler dururuz. Ancak başka kişileri ahlaki açıdan yanlış yaptığını söyleyerek yargılarız ve kınarız. Böyle yapınca biz ahlâkın bir değer alanı olduğunu, bu değer alanının hassasiyetlerini bir nevi dikkate almadığımızı göstermiş oluruz.
İnsanların siyasete yönelik tavrı, güç ya da çıkar amaçlı değil değer amaçlı olmalıdır. Ancak o zaman adalet, dürüstlük, doğruluk, güvenirlilik, liyakat, samimiyet ve hakkaniyet gibi ahlaki erdem, ilke ve değerler siyaset alanına gelebilir.
Prof. Dr. Mehmet Türkeri, bu sohbette insanlığın geleceği hakkında önemli konulara değinmiştir. Doğumdan önce başlayıp ölene kadar üzerinde durulması gereken bir değerler zinciri bu. Bu sohbet dinleyiciler tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.
Sonuç olarak insanların tavrı güç ya da çıkar amaçlı değil değer amaçlı olduğu anlaşılırken. Evrensel değerlerin, kişilere göre değişimi topluma felaket getireceği anlaşılmaktadır. Bunun için önder kadroların çıkar endişeleri değil ahlaki değerler öne çıkarılarak seçilmesi gerektiği ve bu değerler eğitimin bir parçası olmalıdır, konusu yeniden gündeme gelmektedir.
           Mahir Adıbeş
sdc11178.jpgsdc11220.jpg
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.