25 Nisan 2024
  • İstanbul24°C
  • Ankara25°C

TEOMAN DURALI: TÜRK TARİHİNİN ZENBEREĞİ

1. Hukukuyla, iktisâdı ve siyâsetiyle tasvîr edegeldiğimiz İslâm medeniyeti zeminine inşâa edilmişdüzene âdil nizâm diyoruz.

Teoman Duralı: Türk tarihinin zenbereği

18 Kasım 2019 Pazartesi 13:52

Teoride ilkece o düzende çok ve hayırlı iş görenin de az çalışanın da
yaşama hakkı mahfûzdur. Yalnız, her birinin alacağı karşılığın niteliği ile niceliği farklı olacaktır.
Çalışmak, hizmet etmek, kendini ve başkalarını yaşatmak, kulun, Allaha karşı ödevidir. Yemek,
içmek, evlenip çoluk çocuğa karışmak, evlâdıayâlını yaşatmak, öğrenme iştiyâkını karşılamak da
onun ilahî hakkıdır. Haklar ile ödevlerin, ilahî menşeli oldukları bir kez kabul edildimi, bunlardan
vazgeçmek de artık imkânsızlaşır. Dünyevî olan her şey gibi, ilahî olmayan hukuk da, gelip geçici
olur, keyfîdir, öznel çıkarlara, duygulanmalar ile mülâhazalara dayanır. Her dünya varlığını, bu
arada insanı dahî, aldatabilir; beşer ürünü kurallar ile kanunları çiğneyebilirsiniz. Önünde
sonunda, el elden üstündür. Gelgelelim, niyetlerinizi dahî görüp okuyanı; size şahdamarınızdan da
yakın olanı nasıl aldatacaksınız? Seferden zaferle dönen görkemli sultanın kulağına "büyüklenme
Pâdişahım, senden büyük Allah var!" diye fısıldayan basit yeniçerinin sözlerinde ifâdesini bulan bu
dünyagörüşünün en bâriz vasfı, kişinin, kendi sınırlarını tanıması, alçakgönüllülüğü elden
bırakmaması, nihâyet Hak davâsı uğruna savaşıp direnmesidir.
İşte, sözünü ettiğimiz dünyagörüşü çerçevesinde şekillenmiş bir düzende yaşayanların meydana
getirmiş oldukları genişmi geniş coğrafyaya İslâmî manâda 'vatan' denilmiştir. Bu vatanın bir ucu
Tuna boyları, ötekisiyse on binlerce fersah uzaklardaki Cava adası olabilir. Nitekim Osmanlı
Devletine katılmış her yeni ülke vatanın parçası sayılmış; imperyalism telâkkîsine has sömürge -
anavatan (metropole) ayırımını öngören bir mefhum dahî Osmanlı Türkünün aklına gelmemiştir.
Devlete, onun hukuk şemsiyesinde yaşayan halk anlamında millete ve mülkü demek olan vatana
ilişkin temel düstûrlar bahsi geçen coğrafyada bir ve aynıdır. Değişen, yere ve yöre şartlarına bağlı
algılama ile davranma tarzlarıdır. Bundan dolayı da Türk Müslümanlığı, İran, Arap, Hint, Malay,
Doğu Afrika, Arnavut, Boşnak v.s. Müslümanlıkları ne dikkatten ırak tutulmalı ne de bunlara
halkın gündelik yaşama düzleminin ötesinde özel anlamlar atfedilmeli.
İmdi özetlersek, İslâmın ahlâkında vurgulanan husus, edebin gerektirdiği, yanî zulmü doğurmağa
yatkın aşırılıklara, özellikle de kibire karşı sapılacak olan sırâtımustakîm, doğru yol, tabîatıyla, orta
yoldur. Yemede içmede, sevmede sevişmede, dostlukta düşmanlıkta, barışmada savaşmada, mal,
mülk ile mesken edinmede, yetkide sorumlulukta, dünya ile âhıret hayatını gözetmede,
ödüllendirme ile cezâlandırmada, hep orta yol. 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.