29 Mart 2024
  • İstanbul17°C
  • Ankara15°C

YENİDEN AYAĞA KALKAN KENT: ARDAHAN

Yüzyıllardır göç veren Kuzey Anadolu’nun uç şehri Ardahan, tarihe inat medeniyet savaşını vermeye devam ediyor.

Yeniden ayağa kalkan kent: Ardahan

21 Kasım 2017 Salı 09:57

Fatma Gülşen Koçak - Pazartesi Sohbetleri

Yüzyıllardır göç veren Kuzey Anadolu’nun uç şehri Ardahan, tarihe inat medeniyet savaşını vermeye devam ediyor. Belediye Başkanı Faruk Köksoy, “Sınır kenti olmamızdan dolayı birçok kültürel yapıyı bünyesinde barındıran ender şehirlerdeniz” diyor.

Pazartesi sohbetlerinde zaman zaman Anadolu’nun sesini duyurarak sorunlarını gündeme getiriyoruz. Merkez şehirlerin yoğun gündemleri arasında kendilerini duyurmaya gayret eden Anadolu şehirlerine mikrofonumuzu uzatıp dertlerini dinliyoruz. Bu hafta sınır şehrimiz Ardahan’a gidip Belediye Başkanı Faruk Köksoy ile şehrin temel meselelerini ve stratejik önemini konuştuk...

-Ardahan’ın tarihsel serencamesi nedir, nasıl bugünlere gelindi?

Ardahan’ın temel sorunları konusunda hem yerelde hem de hükümetimizin projeler ve hizmetler üretmesi bu sorunlara çare oluyor. Bu süreç devam ediyor. Tabi ki Ardahan’ın temel sorunları derken 1800’lü yılların başına gitmemiz gerekir. Çünkü hem Osmanlı’nın çöküş süreci hem Anadolu’nun Türk dünyasının büyük çileler çektiği bu süreç 1800’lü yılların başında başladığını düşünüyorum. Bizim bölgede ise; 1828-1829 yılları, bu karanlık günlerin sıkıntılı süreçlerin miladı gibi duruyor. Bu günler Ahıska’nın işgalidir. Bu işgal ile birlikte bu bölge insanı, Türk-Müslüman insanlar Moskof mezalimini, Moskof’un ayak seslerini, Moskof’un karanlık emellerini Şeyh Şamillerden bildikleri için travmatik bir korku yaşamışlardır. Elbette ki işgal ettikleri yerdeki uyguladıkları baskı politikaları da bunu tescil etmiştir. Arkasından yine 1855’te tekrar işgal var. Bu bir yıllık işgalde de yine aynı baskı var. İnsanların artık yavaş yavaş göç düşüncesi belirginleşmeye başlıyor. Dinini, malını, izzetini korumak için Anadolu içlerine doğru göç hareketi başlıyor.

ÇOK ÇİLELER ÇEKMİŞ BİR ŞEHİR

-Sonra meşhur 93 harbi başlıyor...

93 Harbi. 1877-78 yılı 40 küsur yıllık Rus işgalinin başlangıcıdır. Ruslar emperyal bir politika güttükleri için, özellikle emirlerindeki Ermeni çeteleri başta olmak üzere zaman zaman Sibirya’dan getirdikleri Sibir-Kazak askerleriyle çok büyük katliamlar yaptırmışlardır. Ardahan’da ilk işgalde yüzlerce kişinin katledildiği, yüzlerce askerin kafalarının kesildiği çok nettir. Başımıza Gelenler kitabında zikredilir. 1915 yıllarında geçici olarak Ardahan Sarıkamış Harekatı sürecinde teslim alındığında bir hafta sonra Ruslar geldiğinde 600 kişiyi “Niye Türk askerine sevindiniz, niye bayrak astınız” diye kesmişlerdir. Hatta ozan öyle söylüyor, “Bir günde kırdılar 640 can...” Böyle büyük katliamlar yaşanmış süreci görmeden bu sorunları göremeyiz.

-Büyük yıkımlar görüyor ama direnen bir şehir Ardahan değil mi?

Burası 1919 yılında 3-5 ocak ve 7-9 ocak günlerinde iki tane kongreye ev sahipliği yapıyor. Bu kongrelerde alınan kararlar Erzurum ve Sivas Kongreleri ile örtüşmektedir. O kongrelerden 6 ay önce alınmış kararlardır. Ardahan o zaman böyle bir atmosferi yaşayan insanların yaşadığı bir yerdir.

Dolayısıyla sorunlarımıza kaynaklık eden esas mesele insan malzemesinin bu bölgeden Anadolu içlerine göçmesidir. Cumhuriyet döneminde biraz daha toparlanmaya başlamış.

STALİN: ARDAHAN’I ALACAĞIM

Bazı göç edenler geri gelmişler, tam toplandık derken 1945 yılında Stalin’in “Kars ve Ardahan’ı istiyorum, alacağım” gibi dünya çapındaki beyanatları ve politikası Ardahanlılarda psikolojik kırılganlık yaşatmıştır. 1960-1970 yıllarında Türkiye’nin ekonomik, sosyal kriterleri açısından ilk 10 zenginliğe giren bir coğrafya haline dönüşmüş. Fakat 1970 yılının ikinci yarısı belki Rusların yaptığı kadar bir kırılganlığa tekrar sebep olmuş. Çünkü burada aşırı sol terör ve kurtarılmış bölgeler… Tabi ki Sovyet Rusya’nın başka bir politikası, satın alınmış beyinleri kullanarak, esnaf eşraf, zekâ olarak okumuş insanlar buradan tekrar büyük şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Son göç 1980 yıllarının ikinci yarısında tramvatik bir boyuta ulaştı. O zaman da yetişmiş insan gücü, üniversite ve lise bitirmiş çok genç var Ardahan bölgesinde. Bu sefer de sosyo-ekonomik bir göç olmuş. Bugün ise büyük şehirlere göç olmuştur. Bugün 100 binin altına düştük. İstikrarlı hükümetler, Ardahan’ın sorununu görmeye başlamış ve çareler üretmeye başlamışlardır.

-Stratejik açıdan ülkemiz için Ardahan neden önemlidir?

Ardahan stratejik açıdan tarih boyunca önemlidir. Çünkü burası Anadolu’dan Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya uzanan bütün trafiğin merkezinde yer almıştır. Burası bu anlamda bir geçiş noktasıdır. Aynı zamanda Ardahan bir tarafında sınıra sahip olmasıyla hassasiyete sahip olmasının yanında bir taraftan da Doğu Karadeniz komşudur. Ardahan’da insan trafiği Gürcistan üzerinden Orta Asya’ya çok rahat ulaşabileceğiniz bir koridorun kapısıdır. Bu anlamda önemlidir. Ardahan’ın diğer bir özelliği de Ardahan’ın komşusu ve çevresini göz önüne koyarsak, tarih boyunca böyle de bir koridorun başında olduğu için. Sosyal, kültürel, folklorik birçok geçiş unsurlarını içinde barındırmış ve bu çeşitliliği kendine bir kültür olarak benimsemiştir. Dolayısıyla zengin bir kültür yapısı var.

-Kültür-sanat alanında ne tür faaliyetleri yapıyorsunuz?

Belediye olarak kültür-sanat alanlarında özellikle tiyatroya önem veriyoruz. Tiyatro ekibi kurulmasında desteklerimiz oldu. Hazırladıkları tiyatroları hem şehir merkezinde hem de ilçelerimizde uygulamasına destek veriyoruz. Halkımızı tiyatro ile buluşturmaya çalışıyoruz. Sinema ile ilgili eksiğimiz vardı. Yeni alışveriş merkezimizde cep sinemaları kurguladık. Ayrıca olabildiğince milli ve manevi değerlerimizi, şehrimizin bu anlamdaki tarihi geçmişi ile ilgili de konferansçıları çeşitli panellere destek veriyoruz.

KOMŞULARLA KÜLTÜR KARDEŞLİĞİ

-Komşu ülkelerle kültürel ve ticari alışveriş var mı?

Ahıska kenti ile irtibatımız devam ediyor. Hatta bu konuda bir yayın da yaptık. Ahıska’nın ve Ardahan’ın yemek kültürü ile ilgili akademik bir çalışma yaptık. Bu çalışmanın kitap olarak yayınını da gerçekleştirdik. Onlar da Ardahan ile birlikte bölgenin turizm açısından önemini biliyorlar.

-Üniversite Ardahan’a neler kattı? Beklentileriniz nelerdir?

Öncelikle Ardahan için bir umut oluşturdu. Biraz önce konuştuğumuz o kırılgan göçlerin üniversite ile bittiğine inanıyoruz. Elbette ki bir kayıp yaşadık. O kaybın tekrar irtibatını yüksek bir şekilde kurmaya çalışıyoruz. Üniversitemiz bu anlamda özellikle yetişmiş insan gücümüzün artık Ardahan’dan göç etmemeği ve artık Ardahan’da kalmayı kafalarına koyduğunu gördük. Üniversitemizde de belli sayıda insanımız istihdam edildi. Bunlar şehrimize çok önemli sosyal ve bilgi birikimi kattı. Zaten üniversitenin bence o şehirlerde sosyal, kültürel birikimler oluşturmasıdır. Ardahan’da bu sonucun alındığını görüyorum.

‘Arıcılığın âlâsı bizde’

-Buraya yatırım yapmak isteyen iş adamlarına neler tavsiye istersiniz?

Ardahan, Türkiye’de mera zenginliği, bitki çeşitliliği açısından özellikle yem bitkileri açısından Türkiye’nin bir numarasıdır diyebiliriz. Yaklaşık 500 bin hektar blok üzerinde toprağı göremeyeceğiniz mera bitkilerine sahip. Dolayısıyla burada hayvancılık ve arıcılık belirgin bir hal almıştır. Ardahan’da senede 100-150 bin büyük baş hayvan il dışına çıkmaktadır. Bu büyük bir potansiyeldir.

Diğer husus da arıcılık. Bu da biraz daha küçük işletmelerdir. Özellikle Ardahanlı hemşerilerime çağrımdır. Tüm memurlarımıza ve tüm esnaflarımıza ikinci bir iş olarak arıcılık yapmalarını hararetle öneriyorum. Kolay bir iştir, önemli bir gelirdir. Ayrıca arı ürünleri ve Kafkas ana arının pazarı sorunsuzdur. Yine sınır kapıları olması nedeniyle Kafkasya’nın Gürcistan Azerbaycan vesaire ülkeleri ile çeşitli ithalat ihracatta Ardahan üs olarak kullanılarak yapılabilir. Yeraltında da andezit taşımız çok zengindir. Türkiye’de Erzurum’da, Afyon’da var ama bizimki bazaltik andezittir. Çok kaliteli bir andezittir. Biz belediye olarak işletmeye başladık.

 

Ardahan’ın her yanında kardeşlik havası hakim

-Ardahan’da bütün farklı unsurlar ortak kardeşlik duygusu içerisinde ve huzurlu bir hava hâkim. Bu hava nasıl sağlandı?

Bu tespitiniz için çok teşekkür ediyorum. bizi çok mutlu kılan büyük bir değerimiz. Burada Alevi kardeşlerimiz var. Kürt-Türk hemşerilerimiz var. Burada büyük bir kardeşlik ikliminde ve istekli bir şekilde hiç kimsenin dayatması, nasihati olmaksızın doğal olarak bu hava içerisindeyiz. Bu bölgenin sadece bin yıllık geçmişine bakarsanız burada bu değerler ve unsurlar hep birlikte bu toprakları savunmuşlar, birlikte yaşamışlar, bu topraklara değer katmışlar. Kültürel değere hepsinin katkıları var. Dolayısıyla Anadolu’da ayrı gayrı sunidir ve dışarıdan taşımadır. İki kardeşin arasındaki hassasiyetler bile kaşınarak kavga ettirilebilir. Bu anlamda gerçekten sizin tespit ettiğiniz gibi kardeşlik atmosferimizin bütün Türkiye’ye örnek bir hali var. Buna katkı yapan halkımızın bütün renklerine ben de şükranlarımı arz ediyorum.

Yeni Akit

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.