Bilindiği gibi Fahri Kâinat Efendimiz’in mekân-ı saadetleri olan Mescid-i Nebi Asr-ı Saadet’te hurma kütüğü yakılarak aydınlatılırken, Temîm ed-Dârî Hazretleri Yemen’den yağ kandilleri getirmiş; Efendimiz Hazretleri’nin de onayıyla Mescid-i Nebi yağ kandilleriyle aydınlatılmaya başlanmıştır. Asr-ı Saadet’ten sonra halife Velid zamanında Mescid-i Nebi ve Şam’daki Ümeyye Camii’nin (Ğām' Banī 'Umayya al-Kabīr ) kandilleri, mübarek gecelerde sabaha kadar uyandırılır, bu yolla mübarek gecelerin manevi aydınlığı maddeye yansıtılırdı. Bu uygulama neticesinde mübarek gecelerin ismi akıllarda kandil gecesi olarak yer etmiştir. Bu geceler, insanlara manevi olarak diğer günlerden ve gecelerden daha fazla feyizli olacağı manası itibariyle ‘kandil gecesi’ olarak adlandırılmış, Müslüman toplumu da bu adlandırmayı kabul etmiş, özümsemiştir.
Ülkemizde ise bu uygulamayı ilk olarak Sümbül Efendi Dergahı 6. postnişini Necmeddin Hasan Efendi Hazretleri başlatmıştır. Bugün Sırbistan’ın orta kesiminde bulunan Kruševac şehrinde ( Alacahisar ) doğan ve tefsir alanında ciddi bir ilim tahsil etmiş olan Necmeddin Hasan Efendi Hazretleri (ö. 1019/1610) mübarek gecelerde İstanbul Sümbül Efendi Asitanesi’nin bütün kandillerini, minare âleminden tekkenin kapı eşiğine kadar takar ve uyandırırmış.
Devamı : http://www.dunyabizim.com/hikmet/24143/mubarek-gecelere-neden-kandil-denmis
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.