• İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

Müessesenin ikamet etmediği bina, ölüdür

Müessesenin ikamet etmediği bina, ölüdür
“Tarihi Yaşatmak, Şehri Yaşatmak Sempozyum"unda protokol konuşmalarından sonra açılış dersini İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Tahsin Görgün verdi.

Görgün, “Tarihi Yaşatmak, Şehri Yaşatmak” konu başlığında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “ Tarihin ilgi dışına itilmesi kesinlikle tarihi anlamsız/manasız hale getirmez; aksine başkalarının tarihi, sizin tarihinizin yerine geçerek, sizin hayatınızda başkalarının tarihi etkin hale gelir.  Çünkü hayat boşluk kabul etmez; fert olarak insanların kimlikleri ve benliklerinin bir zaman boyutu olduğu gibi  fertleri aşan bir varoluş formu olarak milletlerin de kimlikleri ve benliklerinin bir zaman boyutu vardır. Zaman içinde fertler kendi varlıklarını sürdürürken söz ve işbirliği yaptıkları diğer fertlerle, aralarındaki söz ve iş birliğini mümkün kılan irtibat çerçevesi veya istinad ettikleri asıllarla olan bağlılıkları, onlarda bir “biz”lik halini oluşturur. Bu “biz”lik hali, bir şuur hali değildir; varlığını insanların onun farkında olmasına borçlu değildir. İnsanlar farkında olmadan da, aidiyetlerine bağlı olarak, bir “biz” haline mazhar olurlar. Ancak bu mazhariyetin farkında olmak, onu hissetmek, biz olunduğunun “şuuru”, bu hale bir üst mertebe katarak, bu halin ikmalini mümkün kılar. Bunların tamamı bir “zamanı” gerektirir; hatta bir zamanı teşkil eder. Bu zaman boyutu “biz” demenin varoluşsal zeminini teşkil ettiği gibi, bu zeminin farkında olma, “biz”in varlığını devam ettirmesinin ön şartıdır. Bu zamana biz “tarih” diyoruz. Eğer “biz” diyen insanlar, bu zeminin hakiki bilgisine sahip değilse, o zaman başka “biz”lerin hem kendileri hem de başkaları hakkında oluşturdukları gayr-ı hakiki geçmişe bağlı olarak kendilerini tanımlamaya yönelirler ki, bu netice itibariyle, kelimenin tam anlamı ile aslı esası olmayan, yanlış ve dolayısı ile yanıltıcı bir zemin demektir.”

9064c8a0-3559-42d2-9c17-86b12b3ff9a4-001.jpg

Tarih, mahiyeti gereği, hep etkin olduğunu söyleyen Görgün sözlerini şöyle sürdürdü: :

  “Nasıl ki bir fert, farkında olsa da olmasa da, hafızası ile ve hafızasının sağladığı imkanlarla hayatını sürdürürse, bir millet de hayatını tarihi ile ve tarihinin sağladığı imkanlarla sürdürür. Bir milletin tarihi, yani bir milletin geçmişte yapıp ettiği her şey, olur ama bitmez; ortaya çıkardığı neticelerle, etkin varlığını sürdürür. Olup bitmeyen şeyler arasında kurumlar/müesseseler vardır.

Müesseseler, bir taraftan kurallar ile gayelerden oluşurken, bu kuralların bir gaye etrafında etkin olmasını kolaylaştıran önemli unsurlardan birisi, binalardır. Binalar, orada etkin olan müesseselerin, fiziki mekanıdır. Müesseselerin etkin varlığı binaların planını belirler. Binalar mananın maddeyi şekillendirmesi, mananın maddede/fiziki nesnelerde somutlaşmasdır. Dolayısı ile binaların, yapıldıkları malzemenin dayanıklılığına bağlı bir ömrü vardır. Ancak binaların ömrü farklı tasarruf imkanları kullanılarak, uzatılabilir. Binaların canı, onlarda ikamet eden müesseselerdir. Müessesenin ikamet etmediği bina, ölüdür.

Bu durumda bir şehri yaşatmak demek, her şeyden önce, o şehri teşkil eden işbirliği ve iş bölümü formlarının yaşatılması demektir. Şehirdeki işbirliği ve iş bölümü formları değiştiğinde, buna bağlı olarak müesseseler; müesseselerde ortaya çıkan farklara bağlı olarak, onların ikamet ettiği binalar, binalardaki değişikliklerle birlikte, şehir de değişir. Kısaca ifade etmek gerekirse, şehrin fiziki görüntüsünde ortaya çıkan değişiklikler, insanlar arasındaki söz ve işbirliğini kuran ve yöneten kurallar ve gayelerdeki değişikliğin bir alameti/neticesidir.”

Nostaljik ilgilerle ihyaya yönelik ilginin birbirinden ayrılması gerekmektedir.

Son zamanlarda takdirle takip ettiğimiz bina restorasyonları bir adım sonrasında, bu binaları asli/eski fonksiyonlarına uygun bir şekilde kullanma arzusunu/talebini birlikte getirdiği gibi, birçok yerde mesela birçok medrese yeniden klasik muhtevasına uygun bir şekilde kullanılmaya çalışılmaktadır. Bu taleplerin ve gayretlerin, en azından taşıdıkları kaygı cihetinden, saygıdeğer olduğu hususunda bir şüphe olmamalıdır. Ancak bugün bir medreseyi tam da 17. Veya 18. Yüzyıldaki müfredatı ile etkin kılmaya çalışmanın, arzu edilen “ihya” olup olmadığına daha yakından bakmak gerekmektedir. Bu çerçevede nostaljik ilgilerle ihyaya yönelik ilginin birbirinden ayrılması gerekmektedir.”

Görgün’ün konuşmasından sonra, sempozyumun ilk oturumu yapıldı. KÜ Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın’ın yönettiği oturumda, Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş ve Taraklı Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman panelit olarak konuştular.

d2d8c134-6989-4bfa-b6b8-79c577aa4ce3.jpg

Belediye Başkanı Tahsin Babaş, konak, çarşı, türbe, tarihi ticaret alanlarını ve tarihi çeşmelerin onarımlarını gerçekleştirerek bu noktadaki geçmişten gelen eksikliği kapatmaya çalıştıklarını söyledi.

Babaş, “Bizler göreve geldiğimiz günden bu tarafa şehrimizin geleceği için bir hedef belirledik. Bu hedefi gelecek nesillerin daha güçlü bir Kastamonu’da yaşaması için koyduk. Bu noktada ilimizin saklı hazinesini gün yüzüne çıkartmak adına hummalı bir çalışmaya girdik. Misyon projelerimiz, modern şehircilik projelerimiz ve sosyal projelerimizin yanı sına vizyon projelerimiz olarak tarihi ve kültürel projelerimizi anlattık. Kültürel ve tarihi projeler konusunda da gerçekten çok titiz bir çalışma yürüttük ve yürütüyoruz.” diye konuştu.

Taraklı Belediye Başkanı Özkaraman’da yaptığı konuşmada, "Tarihi kültürel ve doğal mirasımızı korumalıyız. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz" dedi.

Özkaraman, ilçe merkezindeki virane evlerden bir an önce kurtulmak adına çalışma başlattıklarını belirterek şöyle konuştu:

“Taraklı’da 2005 yılından itibaren Belediyemiz öncülüğünde, tescilli binaların restorasyonlarına yönelik çalışmalar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sakarya Valiliği aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Son yıllarda yerel turizm konusunda sürekli bir gelişme sağlanmış ve bunun sonucu olarak da kültür turizmi önem kazanmıştır. “

18578943-e734-47e9-a949-2f262b53e2ba.jpg

Kastamonu Üniversitesi (KÜ), Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi Konferans Salonu'nda devam eden sempozyumun birinci günün ikinci oturumunu Kastamonu Fakültesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kaçar yönetti.

Panelist Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Fatma Zeynep Aygen, “Osmanlı Arşiv Belgelerinin Günümüz Restorasyon Çalışmaları Açısından Önemi” konusunda bildiri sundu.

Daha sonra,  Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Suphi Saatçi “Şehir, Mimarî ve Koruma” başlığında bir konuşma yaptı.

Üçüncü panelist Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Aynur Atmaca Can ise  “Tarihi Şehir Dokusunun Anlamı, Bağlamı ve Koruma Üzerine Düşünceler” konu başlığında bildiri sundu.

Kamu yöneticileri, akademisyenler ve  öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği sempozyumun ilk günü ikinci oturumla tamamlandı.

dbec6256-8a76-4026-960c-77d37c0f5610.jpg

Bu haber toplam 892 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim