• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

Muğla’da “Şahlanmak”

Namık AÇIKGÖZ

 Zaman zaman bazı kelimelerle, hiç ummadığım yerlerde, hiç ummadığım insanların dilinde karşılaşırım ve şaşarım. Doktora yaparken rahmetli anacığımın kay’ etmek (kusmak) ve kül öksüz (ana babası ölmüş kişi, külliyen öksüz) kelimelerini kullandığını fark etmiştim ve çok şaşırmıştım. Normal şartlarda rahmetli anacığım bu kelimeleri bilmemeliydi. Çünkü ikisi de Arapça idi. Şehir olarak Turgutlu, Manisa ve İzmir’den başka hiçbir yeri görmemiş olan anacığımın diline bu kelimeler nereden girmişti diye merak etmişimdir hep.

“Şahlanmak”  kelimesine, pek kimsenin fark etmediği gerçek anlamda kullanılışına Muğla’da rastlayınca, buna da çok şaştım. Çünkü kelime, “atın şahlanması” anlamında değil, bitkinin dal budak salması ve filiz vermesi anlamında kullanılıyordu sevgili Muğlalıların dilinde.

Evet… Kelimenin aslı, sonu  harfi ile yazılan ve “dal, budak, fidan” anlamına gelen Farsça bire kelime idi. Muğlalılar, ağaçların dallanıp budaklanmasına ve filiz vermesine “şahlanmak” diyorlardı ve bunun atın şahlanmasıyla ilgisi yoktu.

Bazı klasik şairlerde bu kelime “dal” olarak kullanılıyordu. Mesela Bâkî’nin şu beytinde “şah” kelimesi gül ile birlikte “gül fidanı” anlamında kullanılmıştır:

Şâh-ı gül neşv ü nema bulsa nem-i lütfundan

Ola her gonce-i ter bülbül-i şîrîn-güftâr

(Gül fidanı, senin lutuf neminle büyüse, her taze gül tatlı sözlü bir bülbül olur.)

Nâilî de aynı anlamıyla kelimeyi şöyle kullanır:

Nâyın ki çıkar zemzeme sûrâhlarından

Bülbüller öter sanki gülün şâhlarından

(Neyin  deliklerinden çıkan ses, tıpkı gül dallarındaki bülbülün ötmesi gibidir.)

Bu iki beyitte de şâh kelimesi,  harfi ile yazılarak, güzel he ile yazılan şâh/pâdişâh kelimesinden ayrılmıştır.

İmdiiii…

Bu Farsça kelime sevgili Muğlalıların diline nereden ve nasıl yerleşti ve bugüne kadar nasıl kaldı?

Muğla’nın Farsça ile tanışması, muhtemelen 15. yüzyılda Mevlevilik ve Mevlânâ’nın Mesnevi’si ile olmuştur. Çünkü 16. Yüzyılın sonlarına doğru Şâhidî ile tekrar popülize olan Mevlevilik, Muğla’da 14-15. Asırlarda biliniyordu. Şâhidî’nin babası da Mevlevilikle nasiplenmiş birisi idi. Vefâî geleneği de Mesnevi okuduğu için, Şâhidî, gençlik yıllarında Vefâî şeyhi Bedreddin Efendi’den Mesnevî tedris ü talim eylemişti.

Şâhidî devrinde (1468-1550) Muğla’da Mevlevilik tekrar güncellik kazanmış ve Şâhidî, Mesnevi’ye şerh yazmakla beraber, bir de Farsça-Türkçe manzum sözlük yazmıştır. İşte bu dönem, o yılların entelektüel dili olan Farsça’nın Muğla’daki derin izler bırakmasına yol açmıştır. O kadar ki yüz yıl sonra 17. yy ortalarında Muğla’ya gelen Evliya Çelebi, halkın Farsça konuşacak kadar Farsça bildiğini yazmıştır.

İşte, şimdi mektep-medrese yüzü görmemiş Muğlalıların bile dilinde yerleşip kalmış olan ve “dal, budak, fidan” anlamlarına gelen “şahlanmak” kelimesinin arka planında böyle bir tarihî seyr yatıyor olabilir.

Bu yazı toplam 621 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim