• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

Muhsin Mete: Güzel bir yazı

Muhsin Mete: Güzel bir yazı
Bu sene gazeteci, siyasetçi ve diplomat Ruşen Eşref’in [Ünaydın] ölümünün 60. yılı.

Daha çok döneminin ünlüleriyle yaptığı ve Diyorlar ki adıyla yayımlanan mülakatlarıyla tanınan, Mustafa Kemal ile Çanakkale anıları üzerine bir mülakat yapıp Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat adıyla neşrederek onun tanınmasını sağlayan, böylelikle Cumhuriyet döneminin imtiyazlıları arasına giren bu önemli şahsiyetin güzel bir yazısını paylaşmak istiyorum. ‘Cumhuriyet tornası’ndan geçmeden önce 13 Kânunuevvel (Aralık) 1337 (1921) tarihinde 20 Teşrinievvel (Ekim) 1922 tarihinde Dergâh mecmuasında Hasretler üst, İstanbul Tahayyülü alt başlığıyla neşredilen yazıyı bölmemek için artık eskimiş bazı kelimeleri açıklamadan sütunuma alacağım. Okuduğunu kavrama çabası gösteren ve bunun için gerektiğinde sözlüğe başvuran okurlara yazma bahtiyarlığına erişmek isterim. Ayrıca, yaklaşık bir yıldır okuduğunuz yazılarımda olageldiği üzere, tabir caizse ‘kılçık ayıklamak’ tan bir yazıyla da olsa uzaklaşmak arzusundayım.

Suya Hasret

Bu sabah bu mektubumu zarfa koyacakken durdum… Bugün yine içimi derin bir İstanbul hasreti kavuruyor!.. Bu hasret bende geçen yaz, deniz iştiyakıyla başladı. Gerçi Giresun (lu) bir askerin dediği gibi Ankara ovası ve arkasındaki dağlar insanı bir su sahil (i) hayaliyle oyalayabilir. Fakat ben öyle engin ve çıplak su istiyorum ki… Kanlıca’daki gibi mahsur bir su özlüyorum. Halil Paşa’nın ve Hikmet’in (ünlü eski ressamlarımız) peyzajlarında gördüğümüz durulmuş, hamlaşmış, içinde pembe, vişneçürüğü eski yalılar ve kayıkhane direkleri, ağır, durgun kımıldayan bir su… Bu suyun üstünde hep taze renkli ve rendelenmiş yüzlü küçücük bir deniz hamamı görürdüm. Ayaklarını yosunlar yeni yeni bürüyen bir hamam… Ve mütemadiyen deniz ve tahta kokusu birbirine karışarak içime yayılırdı. Bu kokunun içinde hiç tanımadığım bir İstanbul hanımının kısa haykırışmaları ve gülüşmeleri vardı. Sonra beyaz bir maşlahla o hanım ve arkasında bir zenci kız iskeleden terazileniyor, yaylanıyor gibi geçerlerdi!.. Bunları kendilerinden değil, suda akislerinden seyrederdim… Sonra manolyalar, ‘yaz’ın miladını te’sid eden o şehrayin ağaçları! Katı parlak yapraklar üstünde beyaz birer mum alevi şeklinde goncaları, mısır buğdaylarını hatırlatır çiçekleri ve sütlü kahve renginde geçkinleri hep bir arada yaşayan manolyalar… Onların havayı bürüyen mayhoş, müskir kokularını arardım. Ankara’nın bağları bozulurken bu hayallerin yerine ‘ kebap, kestane kebap! ‘ diye bir ses çıktı. Geceleri İstanbul mahallelerine bütün avdetlerin ve bütün vedaların melalini dolduran yarı dağlı yarı şehirli bir ses… Haftalarca zaman zaman kulağıma hep bu sıla sesi gelirdi.

Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/muhsin-mete/guzel-bir-yazi-9481

Bu haber toplam 425 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim