24 Nisan 2015 günü Ermenistan’a giden Putin’ni ağzından; BM kararlarına atıf olarak söylense de 2015 olaylarının tanımı için ‘soykırım’ ifadesi çıkmıştır. Kısaca Putin hile yolu ile Ermenilerin yaşadıklarını ‘soykırım’ olarak tasvir etmiştir. Lakin bunu kendisi söylemek yerine BM’ye söyletmiştir. Bu, karaktersiz siyasi Rus geninin Putin’e sinmişliğinin ifadesidir. 24 Nisan günü Ermenileri memnun etmek ve Türkiye’ye yönelik olarak da mevzi kazanmak için dolaylı olarak soykırım ifadesini kullanan Putin, 18 Nisan 1944 günü Stalin tarafından başlatılan Tatar tehcirinin Kırım’da Kırımlılar tarafından sene-i devriyesinde anılmasına karşı çıkmıştır. Daha doğrusu engellemiştir. 24 Nisan’da Ermenilerin yanında 18 Mayıs’ta ise Tatarların karşısında yerini almıştır. Kırımlıların ana yurtlarını Rusya Federasyonuna ilhak eden Putin bununla da kalmamış hem İkinci Katerina hem de Stalin’in mirasına sahip çıkmıştır. Müslümanlara yönelik soykırımların veya tehcirlerin takipçisi yok iken nahak yere, Ermenilerin yaşadıkları, tehcirden öte soykırım olarak nitelendirilmektedir. Bilindiği üzere Nuray Mert gibilerinin de sitayişle bahsettiği gibi Lübnan’da milli eğitim bakanı Ermeni iddialarıyla dayanışma babından 24 Nisan’da okulları bir gün tatil etmiştir. Müslümanların pısırıklığından ve davalarını takip etmemelerinden cesaret alan Şii müttefiki Michel Aoun ise meseleyi daha ileri noktalara taşımak istemekte; Ermeni soykırımı yerine tamimle Hıristiyan soykırımlarından bahsetmektedir. Halbuki olup biten büyük devletlerin Ermenileri ve Hıristiyan azınlıkları şımartması ve çoğunluk üzerine hakim ve egemen kılmak istemesidir. Şimdi dünya egemenleri Şiileri ve Hıristiyan azınlıkları öne çıkarmak istemektedir. İran’la müzakere yürüten 5+1 ülkeleri ve özellikle Obama Arap Baharıyla birlikte post kolonyal istibdat rejimleri karşısında Sünni uyanış ve silkelenişini bastırmak ve durdurmak için Şiileri seferber etmiştir. Bu gerçek Cumhuriyetçi Parti’den Ileana Ros-Lehtinen tarafından da itiraf edilmiştir.
*
1961 yılında ise Avrupalı altı büyük ülke Lübnan’da Marunilerin hamisi olmuş ve onlar üzerinden sekterizm eğilimlerini kışkırtmıştır. Azınlıklar zamanla sömürgeci ülkelerin vassalı konumuna gelmiştir. Aynı damar ve kökten gelen ve beslenen Michel Aoun şimdi de Şii ittifakıyla birlikte Lübnan’ı Taif antlaşması öncesine döndürmek ve Hıristiyanlara yönelik mezalim iddiaları üzerinden kaybettikleri haksız kazanımları yeniden elde etmenin yollarını aramaktadır. Tarihi Ermeni iddiaları siyasi malzeme yapıldığı gibi Aoun gibiler aynı şekilde Hıristiyan mezalimi iddialarını da siyasi malzeme olarak pazarlamayı tasarlamaktadırlar. Rusya ve Batı yine aynı politikaları; azınlık politikalarını izlemekte ve bölgenin sahiplerinin silkelenişi bastırmak için onları araç olarak kullanmanın derdindedir. Böylece azınlıklar ve azınlık politikaları üzerinden bölgede yeniden zemin kazanmayı umut etmektedir. Obama’nın Suriyeli muhaliflere nitelikli silah tedarik ve temin edilmesini engellemesi ve buna mümasil insani nedenlerden ötürü siviller için güvenli bölge ihdasına da karşı çıkması Washington Post tarafından muvazaa olarak nitelendirilmiştir. Böylece bölge halkı istibdat veya zorbalık ile yabancı nüfuzu arasında sıkıştırılmakta, seçeneksiz bırakılmaktadır. Ya istiklal ya ölüm yerine ‘ya istibdat ya işgal’ seçeneksizliğine mahkum edilmektedir.
Devamı için: http://www.gazetevahdet.com/71-yil-sonra-tatar-tehciri-2182yy.htm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.