• İstanbul 20 °C
  • Ankara 18 °C

Mustafa Özcan'dan:İran ve İsrail Ajanları

Mustafa Özcan'dan:İran ve İsrail Ajanları
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti derin akisler uyandırdı. Bu ziyaret çok kritik ve toparlanma zamanına denk geldi. Bölgeyi kasıp kavuran birkaç temel tehlike var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti derin akisler uyandırdı. Bu ziyaret çok kritik ve toparlanma zamanına denk geldi. Bölgeyi kasıp kavuran birkaç temel tehlike var. Bunlardan birisi sekterizmi temsil eden İran, IŞİD ve İsrail belasıdır. İkincisi de seküler Şuubiye akımını temsil eden Kürt yayılmacılığıdır. Ulusal devletlerin çözülmesine paralel olarak İran’ın nüfuzunun Obama idaresi eşliğinde önlenemez yükselişi ürkütücü boyutlara varmıştır.  Arap Baharının çelmelenmesiyle birlikte doğan istikrarsızlıktan en karlı çıkan İran oldu. Ardından İsrail, Arap Baharıyla birlikte oluşan ideolojik İslami çemberi Sisi ve  Beşşar ve İran sayesinde savuşturdu. Bölgesel çözülmeden en karlı çıkan başka bir akım geç dönem şuubiye akımını veya ırkçılığı temsil eden genelde Kürtler özel olarak PKK’dır. Elbette halkın iradesinin vahşice bastırılması da IŞİD’in palazlanmasına imkan verdi.  Bu tehlikeler arasında en büyüğü İran’dır. Bunun iki nedeni var. İsrail’in hilafına İslam içi kabul edildiğinden dolayı yayılma istidadına haiz olmasıdır. Şiilik üzerinden Şiilere nüfuz ederken direniş hattını temsil ettiği teziyle de Sünni kitleleri teshir etmektedir. İsrail bu imkandan ve takiyye silahından mahrumdur.  İsrail ile İran arasında birçok benzer yön var. Bunlardan birisi son yıllarda hiç kimsenin İsrail ve İran’ın yaptıklarından hesap sormamasıdır. Kazara mülteciler ve muhalefet nedeniyle kevgire dönmüş sınırlardan birkaç eleman IŞİD bölgesine sızsa hemen dikkatler Türkiye üzerine çevriliyor.

Buna mukabil İran’ın organizasyonuyla Şii havzasından Şii milisler bölgeye akın ediyor ama kimse İran’ı hesaba çekmiyor. İran ile İsrail arasında ikinci benzer yön mesiyanik karakterleridir  Bu yönleriyle de birbirlerini tamamlıyorlar.  Daha doğrusu birisi sahte Mesih beklerken diğeri sahte Mehdi bekliyor. Üçüncüsü,  Şiiliği temsil eden İran ve Yahudiliği temsil eden İsrail’in her ikisinin de nükleer güç olma hevesidir. İsrail bunu temin etmiştir İran’ın da eli kulağındadır.   İran şimdiden gizli diplomasi ile nükleer silahını İsrail’e yönelik olarak kullanmayacağını taahhüt etmektedir.  Demek ki ikisinin hedefi de öncelikli olarak Sünni dünyadır.  Arap Baharından sonra İhvan’dan rahatsız olan İsrail aksine  İran’ın bölgeye yerleşmesinden aynı derecede rahatsız olmuyor.  İran İslam’dan sonra Şiilik üzerinden ilk defa bu kadar geniş sınırlara ve havzaya ulaşmıştır. İslam’dan sonra adı sanı kalmayan İran ilk defa aktif ve pasif Amerikan müdahaleleri sayesinde bu kadar geniş sınırlara ulaşmıştır. Amerikan nüfuzu İran’a hizmet etmiştir.  Arap dünyası iki bölgeden oluşmaktadır.  Arap Batısı ( Mağribu’l Arabi) ve Arap Doğusu ( Maşrik el Arabi).  İran neredeyse Arap bölgesinin doğu tarafını tamamen istila etmiştir. Arap doğusunun dört başkenti bugün doğrudan İran’ın kontrolü altındadır. Irak-Suriye-Lübnan hattından Akdeniz’e kadar uzanmış ve Türkiye’nin Araplarla fiziki bağlantısını kesmiştir.  Mukabilinde Arapların da Türkiye ile fiziki bağları kesilmiştir.

Devamı için: http://www.gazetevahdet.com/iran-ve-israil-ajanlari-1164yy.htm

Bu haber toplam 435 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim