Avrupa, her geçen gün siyasi, ekonomik bir çıkmaz içine giriyor. İngiltere, en az elli yıldır ABD’ye kaptırdığı üstünlüğünü hiç değilse prestij olarak yeniden elde etme derdinde. Zaten berbat olan ABD siyaseti, Trump ile bütünüyle Siyonistler tarafından rehin alınmış durumda. Filin fincancı dükkânına girmesine benzetilecek siyaseti, uzun erimde kendine çöküşünü hızlandırmaktan başka bir yarar sağlamaz. Bu şuursuz, sorumsuz siyaset Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Afganistan’da, her yerde teröristlerle birlikte çalışmaya devam ediyor.
İsrail’in önünü açmayı amaçlayan planlarda İran ikna edildi. Belki de en doğrusu, güven vermeyen siyaseti ile İran’ın başından beri İsrail veya Filistin gibi bir davasının olmamasıydı. İsrail bu anlaşma üzerine Golan tepesine daha bir yerleşmeye çalışıyor. Hamas’la yapıldığı söylenen anlaşma, Golan işgalinin daha rahat yapılması için olmalıdır. Öte yandan Ermenistan’da yeni bir durum var. Kuzeyimizde Rusya’nın Kırım ve Ukrayna’nın doğu sınırlarını işgali, her an patlamaya hazır birer bomba. Yunanistan’ı, Kıbrıs meselesini, bütün bunlara bağlı etkiyle yön değiştiren enerji ve ekonomi merkezli diğer sıkıntılar. Yani her yer kaynıyor. Türkiye bu sıkıntılar ortasında istikrar ve güç merkezi olma iddiasını sürdürmek istiyor.
İstikrar ve güven, yeni açılım ve atılımlarla sürmelidir. Bunun başka bir yolu yoktur. Tam da bu sırada seçimler aleyhimize tutum alanlar için istismar ve manipüle edilecek bir imkân doğurmaktadır. Daha doğrusu içeriden ve dışarıdan kimi odaklar, seçimleri, Türkiye’yi durdurmak, engellemek, geriletmek için kullanacaklardır. Baskın seçim kararı, o odakları şimdilik şantajlar yapmak dışında çaresiz ve seçeneksiz bırakmıştır. Buna rağmen devreye sokulan siyasi hamleler ve acemice, sinsice piyasaya sürülen propaganda yöntemlerinin, Ak Parti’yi ve Erdoğan’ı başarısız kılmayı amaçladığı aşikârdır.
FETÖ’yle bağlantılı olduğunu düşündüğüm bu sinsi yöntem, sözüm ona arkadaş ve dost sohbetlerinde bir otokritik yapılıyormuş gibi seslendiriliyor. Konuyu gündeme getiren sanki içeriden bir sesmiş gibi konuşuyor ve başlıyor Erdoğan’ı eleştirmeye. Eleştiriler masum bir zeminden çıkıp, eleştiri adına yatırımları durdurma taleplerine kadar gidiyor. Kimi iyi niyetli, muhafazakâr insanların da bu oyuna gelmediği söylenemez. Sanki Erdoğan ülkeyi iyi yönetememiş, geriletmiş, kaosa sokmuş da bu beyefendiler gelince işleri düzelteceklermiş gibi, aklımızla alay eden bir tutum takınılıyor. Çözüm olarak da biri yerli otomobil yapımını, diğeri Kanal İstanbul, havaalanı ve şehir hastaneleri yatırımlarını durduracağını, başkası sekiz yıllık kesintisiz eğitime geri dönüleceğini söylüyor. Biz gelince her şey düzelecek diyorlar. Bunlar âlemi kör ve sersem zannetme akıllılığına devam ediyorlar. Siz bu akılla devam edin bakalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.