• İstanbul 19 °C
  • Ankara 20 °C

“Onlar Gizemlerini Anlattı, Ben Sadece Not Aldım’

“Onlar Gizemlerini Anlattı, Ben Sadece Not Aldım’
Portre Yazarı Fahri Tuna, Son Kitabı ‘40 Şehir Portresi’ni Şöyle Özetliyor:

Tür olarak neden bu yazım alanını seçtiniz? Neden portre türünde yazıyorsunuz?

Aslında ben deneme ve mizah yazarı olmak istiyordum. Otuzuma giriyor, İzlenim, Yedi İklim ve Türk Edebiyatı dergilerinde denemelerim yayımlanıyordu. Özdeyiş yazarı Ş. (Mehmed Selahaddin Şimşek) ‘sende portre yeteneği var, portreler yazmalısın’ deyince bu alana yöneldim. Ustam seçti yani. Otuz yıldır yüz elli civarında insan, ellinin üzerinde şehir portresi yazmak kısmet oldu çok şükür.

Yazmak sizin için ne anlam ifade ediyor?

Yazıyorsanız varsınız, yoksa yoksunuz. Bu benim elli yaşımda ürettiğim bir sloganım. Yazmak var olma biçimi benim için. Her yazar için de. Gerisi kılükal, teferruat. Biz gideceğiz, yazdıklarımız kalacak. Yazdıklarımızı da kutsallaştırmam elbette.

Son kitabınızda konu edindiğiniz 40 şehri neye göre belirlediniz, 40 şehrin ortak özelliği nedir?

Gittiğim, gördüğüm, yaşadığım, kalbime dokunan, kalbimde yaşattığım şehirleri yazıyorum ben. Ruhu olan şehirleri, kasabaları. Kulak kesilince ne sırlar anlattılar, ne besteler terennüm ettiler bana. Sayıları ellinin üzerinde. Hayy Kitap (Yayınevim) aralarından ‘Osmanlı Medeniyetinin izi’ çerçevesinde seçti bu şehirleri. Ve sıralamayı - sağ olsunlar - ona göre yaptılar. 

40 şehrin hepsine gittiniz mi?

Yemen ve Kudüs hariç evet. Oğlumun adı Ahmet. Dedemin dedesi Hacı Ahmet’in adını taşıyor oğlum. Yemen’de yıllarca savaşan, dönüşte Hicaz’a uğrayıp hacı olan ve Kudüs’te de kısa bir süre yaşayan dedemin. Diğer otuz sekizine ben gittim, gördüm. Konuştum onlarla, evet. Ruhu olan şehirler en çok geceleri konuşur. Dinlemesini bilenlerle. Mesela Tuna; ne sırlarını anlattı bana bilseniz. Hüznünü hicranını hasretini. Bizi, bizleri bekliyormuş yine. Yüz elli yıllık kocaman bir hasretle hem de. Selâm söyledi hepinize.    

 Okur bu kitapta Osmanlı’nın hangi yönüyle tanışacak ve nasıl bir iz sürecek?

Her yazarın durduğu bir yer vardır: Ben her insana ve her şehre Müslüman bir Türk yazarı olarak bakıyorum. Yerli ve milli bir kalp taşıyorum ben. Bu kitabı okuyanlar Anadolu’da bin yıllık, Balkanlar’da altı yüz elli yıllık; güzel zarif ve zengin medeniyetimizin ayak izlerini sürecek. Bu topraklardaki kalbi selimin, aklı selimin, zevki selimin izlerini sürecek en çok. Bizim şehirlerimizi yaşayacak…

En çok hangi ili yazarken zorlandınız? Hangi şehir size daha karmaşık geldi?

Zorlandığım olmadı hiç. Fakat yedi veya dokuz veya on bir veya on üç ayrı dönem geçirmiş olan Sarajevo’nun geçmişi biraz karmaşıktır. Ama Aliacity’dir o da; Alia yüzlü Alia özlü Alia hisli şehirdir. Her şeye rağmen biz’dir, bizle’dir, bizcedir Sarayevo. 

En sevdiğiniz şehirleri öğrenebilir miyiz?

İstanbul’a aşığım, on günden fazla görmesem yapamam. Edirne gitmekle kalmanın bıçaksırtı hikâyesidir, dinlemesem olmaz. Prizren dilleri gönülleri sofraları gül kokulu şehirdir, doyamam. Üsküp ‘gömülmeyi vasiyet ettiğim şehir’dir, öylesine çok severim. Ankara Hacıbayram Veli’dir benim için, gitmesem yapamam. Mardin rüya şehir masal şehir şiir şehirdir; bin bir gece masalıdır, içinde mutluluktan kaybolurum. Adapazarı huzurun ve gönlümün başkentidir. 40 şehir de benimdir. Ben de onlardanım.

Sadece Türkiye değil farklı ülkelerden de şehirler var kitabınızda. Osmanlı için çok önemli olan şehirler var ancak bu şehirler şu an bizim topraklarımızda değil. Ancak o şehirlerin hepsinde bizden izler var. Bu noktada yazarken neler hissettiniz?

Hicran, hüzün, hasret. Bir yanık türkü dillerindeki. Akıncısının yolunu gözleyen küheylan sanki onlar. Söylemesi ayıp ben 59 kez çıktım Balkanlar’a. Adım Anadolu (Fahri) soyadım Rumeli (Tuna) benim. Lakabım da Malkoçoğlu’dur. Okurumu da birer Malkoçoğlu olduklarını hissettirerek dolaştıracağım Balkanlar’da. Öylesine eski, öylesine bugün, öylesine yarın…

Birkaç cümle ile ’40 Şehir Portresi’nin özeti, hikâyesi nedir acaba?

Bu 40 şehir bana kendi hikâyelerini anlattılar aslında. Acılarını hüzünlerini sevinçlerini. Gizlerini gizemlerini gamzelerini. Ben sadece kulak kesildim, dinlediklerimi not aldım, o kadar.

Bu kitabımda okur, Osmanlı Medeniyetinin izlerini sürecek, 40 şehrin nabzını tutacak. Anadolu’dan Balkanlar’a; Mardin’den Mostar’a, Konya’dan Kırcaali’ye, Urfa’dan Üsküp’e, Gaziantep’ten Gagauz Yeri’ne, Trabzon’dan Silistre’ye. Kuru bir nostalji kitabı değil elbette bu eser. Okura sorumluluk da yükleyecek; bu şehirleri yaşamak ve yaşatmak gibi.

Kalbim onlarda kaldı, yalnız. Kitabı okuyanların da kalabilir, diyeyim baştan.

 

*: Ali Demirtaş tarafından gerçekleştirilen bu söyleşi 2.8.2019 tarihli Star Gazetesi Cumartesi ekinde yayımlanmıştır.

 

Söyleşi: Ali Demirtaş

 

fahri-tuna-mostarda-2017.jpg40-sehir-portresi-kapak-5.7.2019.jpg

Bu haber toplam 1032 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim