• İstanbul 20 °C
  • Ankara 22 °C

Prof. Dr. Celal Türer: Yol ve Yolculuk

Prof. Dr. Celal Türer: Yol ve Yolculuk
'Yol'un ve 'Yolculuk'un hiç kuşkusuz bizim kültür ve medeniyetimizde çok önemli yeri/anlamı var. Bu bağlamda 'dış dünya'ya yönelik fizikî yol ve yolculuk kadar -ve belki de fazlasıyla-, 'iç dünya'nın keşfine dönük manevî yol ve yolculuktan söz etmek mümkündür. 'Yol' ve 'Yolculuk' imgelerinin çağrıştırdığı tüm esrârengiz ideler, tek başına bile insanoğlunu kışkırtan bir yükleme sahip. Çünkü varoluşumuzu algılayıp anlamlandırma cehdi içine düştüğümüzde, daima bir 'Yol bulmak' veya bir 'Yola koyulmak' iştiyakıyla baş başa kalırız. Bu noktada 'Yol' ve 'Yolculuk' imgeleri bize unuttuğumuzu, bizi her an taze ve diri kılacak şeyi hatırlatır.
 
Zaten din ile ilgili bütün kavramlarda görüldüğü gibi, insanın ontik deneyimini karakterize eden kavram “yolculuktur”; dünyadan ahirete kurtuluş yolculuğu. Yolculuk yollarda gerçekleşir. Din ve şeriat, sünnet, mezhep, tarikat, meşrep gibi ilgili bütün kavramların esprisi yoldur. Bunların tümü Arapça farklı kelimeler ile ifade edilmesi aralarında kritik nüansları iade eder.; ana yol, tali yol, tercihli yol, patika yol gibi. Bu noktada din/tedeyyün ayrımı önelidir. Din ilahi, mutlak ve mükemmel yolu, tedeyyün ise beşeri, izafi ve eksik yolu ve yolda yürüyüşü ifade eder. Mezhep, tarikat meşrep ise genel tedeyyünün özel tezahürlerini ifade eder. İdeal, mümkün olduğunca gayri mükemmel tedeyyünü mükemmel dine yaklaştırmaktır. Tedeyyün bu bakımdan din yorumu olarak adlandırılabilir. İslam anlayışı deyimi teorik açıdan dinin algılanma tarzını anlatırken, İslam yorumu deyimi teori ve pratiğin etkileşimiyle dinin algılanma ve uygulanma tarzının birleşimini anlatır. Bu açıdan din, tek ve evrensel iken tedeyyünler çoğul ve tikel olarak belirir.
 
Hayat elbette bir yolculuktur. Öyle bir yolculuk ki, kendisi bir hayat kurarak, yolcularından beslenerek ve onları besleyerek devam eder ve nihayet sona erer. Yola koyulan herkesin hikâyesi de yol ile başlar. Elbette yol için önce yola çıkmak gerek, sonra yurdumuza dönebilir, o zamanda ötekileri anlayabiliriz. Derdimize derman aramak için yol çıkmak ve yola çıkmanın ancak derman olduğunu anlamak gerekir. Yola çıkmak istemeyenlere şunu kesinlikle diyebiliriz. Zaten yoldan geliyoruz, ölümden geliyoruz. Ölümden (yeniden) doğuma doğru gidiyoruz. Hiçlikten/ölümden gelen bizler, olanakları yaşadıkça ediniriz. Yaşadıkça, doğa, toplum, kültür tarafından donatılır, olanaklarımız giderek gerçekleşir. Sonunda biter ve yaşam öykümüz ölümle bütünleşir, işte bütün bir varlık olarak o zaman doğarız; bütün bir yaşamı hayata sunarız. Bu noktada son sözümüz, "doğdum" olabilir. Yaşarken, "yaşlandıkça, doğuma yaklaşıyorum" diyebiliriz.
 
Hayat,  yolculuk olsa da; yolda başımıza gelenler değil; başımıza gelenler karşısında bizim ne yaptığımız ya da başımıza gelenleri nasıl karşıladığımızdır. Çünkü hayatımızı biz üretiyoruz. Kararları biz veriyor, biz uyguluyoruz. Anlamını, dokusunu, kokusunu, tadını, rengini biz oluşturuyoruz. Bu açıdan bakıldığında hayat, bizim ona ve ondan yaptığımızdır. Bununla beraber hayat şahsi kayboluşlar ve kargaşalar karşısında ruhi ve hissi yolculuğumuz olarak da tarif edilebilir. Bu durumun muazzamlığı bize mükemmel bir farkındalık yolculuğu fırsatı vermesidir. Evet, yolcuyuz ve yolculuğumuzun farkında olmamız gerek.
 
Bununla beraber yola çıksak da yol, her zaman bir yere varmaz; kadim zamanlardan beri bilinir önemli olanın yolda olmak olduğu. Yolcu da öyledir biraz; herkes yola çıkabilir ama her yola çıkanın yolcu olacağı söylenemez. Yolculuk daha da karmaşıktır, pek çok şeyi içerir; kolay değildir. Zira hem bir yol olması hem de yola koyulup yolculuğa çıkan bir yolcunun olması gerekir. Hatırlanacağı gibi yol iki şeyi birleştiren, iki ayrı parçayı biraya getirense her yol kaynağına akıyor. Ya da başlangıcı ahir ile birleştiriyor demektir. Bu manada her şey gibi biz de evvele, yani kaynağa dönmeye çalışıyoruz. Irmaklar okyanusa akıyor ya da okyanus ırmakları kendisine çağırıyor.
 
Yola koyulan insanlar ilkin yolun belirleyici olduğunu düşünür. Çünkü önümüzde bir sürü yol hazır bekler bizleri. Bazı yollar üzerine ayak basanı tutup yakalar, farkına bile varmadan yola çıkanı kendisine çevirir, tutup tutsak eder. Yolcuları esir edip, nereye savrulduklarını bilemeden sürükler. Oysa vuslata erebilmek için yolda olmak gerek, parçaları birleştirmek için yola revan olmak gerekir. Aramakla bulunmasa da bulanların sadece arayanlar olduğunu hatırlamak gerekir.
Bu haber toplam 1788 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim