• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Prof. Dr. Mehmet Biber: Ardahan Üniversitesi huzurun üniversitesidir.

Fatma Gülşen KOÇAK

Türkiye gündemi İstanbul Ankara gibi büyükşehirler üzerinden şekillense de Anadoluda da gürül gürül akan bir hayat var. Her şehirde önemli organizasyonlar çalışmalar yürütülüyor. Özellikle son yıllarda küçük şehirlerimizde açılan Üniversitelerde bilimde sanatta ülkemizi ileriye taşıma gayreti var. Bu gayreti görmek gerekir. Biz bu amaçla sayfamızda zaman zaman Anadolunun sesini de duyurmaya çalışıyoruz. Bu hafta rotamızı Ardahan’a çevirip şehrin stratejik konumunun çok iyi farkında olan Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof Dr Mehmet Biber ile hem üniversiteyi hem de şehri konuştuk.

Fatma Gülşen Koçak

Ardahan Üniversitesi’ni biraz tanıtır mısınız?

Ardahan Üniversitesi 2008 yılında kurulan, son kurulan üniversitelerden birisi. İlk kurulduğunda 5 fakülte, 3 yüksekokul, 6 meslek yüksekokulu ile başlıyor. Bugün 8. Yılımızı tamamladık. Şuanda 5500 civarında kayıtlı öğrencimiz var. 5 programda mastır ve doktora eğitimi yapıyoruz. Doğunun en doğusunda bulunan en genç üniversitelerden birisiyiz. Şehir itibari ile de genç bir şehirdeyiz. Bu genç olmanın getirdiği dinamizmi de biz üniversitemize yansıtmaya çalışıyoruz.

Üniversitenizin geleceğe yönelik hedefleri nelerdir?

Üniversitelerin iki ayağı var. Bunlardan birisi uluslararasılaşmak, ikincisi de bulunduğu bölgenin, fiziki olarak konumlandığı bölgenin yerel problemlerine çözüm aramaktır. Yani bölgesel kalkınmada bir rol üstlenebilmesidir. Bazen üniversiteler bu iki ayaktan birisini zayıf bırakabiliyorlar. Biz yeni kurulan bir üniversite olarak bu ikisini de doğru oturtmayı ve ikisini de aynı anda geliştirmeyi hedefliyoruz.

Ardahan Üniversitesi kadim geleneğin Semerkant’ın, Buhara’nın, Taşkent’in batısındadır. Atayurdunun Türkiye’ye açılan kapısındayız. Biz Gürcistan’la sınırız. Ardahan’ın Gürcistan’a açılan iki tane aktif kapısı var. Birisi Türkgözü birisi de Aktaş Sınır Kapısıdır. Ardahan Üniversitesi doğusunda bulunan bu coğrafyanın ihtiyaçlarını, taleplerini, gelişmişliğini, turizmini, tarihini, kültürünü bilmek anlamak durumundadır. Böyle bir misyonu yüklenmek durumundadır.

Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan gibi yerlerde bizim Türk lehçelerimiz kullanılıyor. Ana dilimiz oralarda da Türkçedir. Ancak bir ortak dil var ki bu ortak dil Rusçadır. Biz bu ortak dil olan Rusçayı üniversitemizin daha fonksiyonel, daha görev üstlenmiş bir aracı olarak kullanmak istiyoruz. Rusça bölümler açarak Rusça eğitimler yapmak durumundayız.

Başvurumuz oldu. Geçen hafta senatomuzdan bir bölüm açarak YÖK’e teklif etmek üzere karar alarak ilk Rusça bölümümüzü Turizm otelcilik bölümünde açmayı planlıyoruz.

Göreve başladığınızdan bu yana öğrencilerinizle ne gibi kültürel faaliyetler yaptınız?

Biz göreve başlayalı henüz 8 ay oldu. 25 Ocak 2017 de göreve başladık. Fakat hamdolsun bu kısa süre içerisinde çok sayıda kültürel program yaptık. Mesela bunlarda sonuncusu  “Kafkasya’dan Anadolu’ya Şiir, Şair, Âşık Günleri” idi. Bundan önce Güzel Sanatlar Fakültemiz ile Japonya Hiroşima Üniversitesinden gelen sanatçılarımızın ortak yaptığı bir resim çalıştayı oldu. Özel günlerde programlar yaptık. Konserlerimiz oldu, tiyatrolarımız oldu. Birçok üniversitede bahar şenliği olarak kutlanan günleri bilim, kültür ve sanat şenlikleri olarak bir günden çıkartıp üç güne yayarak içinde şehirden okulları ve bir takım kurumları da katarak içerisinde kermeslerin ve küçük aktivitelerin olduğu programlar yaptık.

Ardahan stratejik bir konuma sahip. Bu konum, üniversiteye ve üniversitenin başındaki bir insan olarak size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

Hem üniversite olarak hem de üniversitenin rektörü olarak omuzlarımızdaki yükün ağırlığını hissediyoruz. Bunun farkındayız. Bir sınır ili olmanın ağırlığı ve ciddiyeti üzerimizdedir. Buraya bir akademisyen, sosyolog bir arkadaşımız geldiğinde burada ilginç bir izlenimi olmuştu. “Bu şehirde sınır sosyolojisi diye bir kavram konuşulmalı.” Ardahan bu anlamda hem bakir hem de münbit bir bölge. Şairlerin, aşıkların yetiştiği bir bölge. Doğanın çok güzel havanın tertemiz, suyunun kirlenmemiş olduğu bir bölge. Ayrıca burası küçük bir şehir. Ardahan Üniversitesi böyle bir şehirde olmanın bilincinde olarak sınır ülkeleri ile bizim bu gölgeye dair bilimsel araştırmalarımızın ortak konferans, kongre ve panellerimizin olması gerekir. Biz bu bölgeyi çok iyi anlayıp çok iyi bilmek durumundayız. Böyle ağır bir sorumluluğumuz var.

Gençlerimizi geleceğe hazırlamak için kalıcı olarak neler yapılmalı?

Gençlere kalıcı ete kemiğe bürünmüş temellendirilmiş ciddi hedefler ortaya koymak gerekir. Doğu toplumları özellikle duygusal toplumlardır. Biz zaman zaman hamaset yapmayı çok severiz. Zaman zaman ağıt yakmayı, mani söylemeyi, uzun hava söylemeyi severiz. Tabi gençlerimiz de böyle büyüyor. Ancak bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu dış politikadaki oluşan gelişmeler, dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemde biz gençlerimizi Türkiye’nin bu stratejik yapısını ve önemini kavramış bunu zihni dünyasında temellendirmiş ve bu anlamda ciddi okumalar yapabilen, kendi branşında da ciddi okumalar yapabilen gençler halinde yetiştirmemiz gerekir. Bu, ülkenin geleceği için çok önemlidir. “Türkiye’nin geleceği nasıl olacak?” sorusuna verebileceğimiz cevabı bugün gençlerimize bakarak çok rahat verebiliriz. Bunun için kahin olmaya gerek yok. Bugün gençlerimiz nasılsa geleceğimiz odur. O zaman bugün gençlerimizi geleceği iyi anlayan, iyi yorumlayan milletini, memleketini, ülkesini seven değerlerine ve kültürüne bağlı yetişmiş sağlam birer fert olarak yetiştirebilmeliyiz. Bunun için de elbette her üniversitede resmi olarak yürüyen bir müfredat var. Bir de bu müfredatın dışında müfredat dışı dediğimiz bir eğitim şekli var. Üniversitelerin aslında öğrenciyi cezbeden tarafı da bu müfredat dışı programlardır. Bunlar üniversitelerdeki öğrencilerin kabiliyetlerine göre atölyelerin, çalıştayların yapılması ve özellikle öğrencilerin bu organizasyonlarda yer alması, ürünlerini ve düşüncelerini orada sergilemesi onların daha sağlam birer fert olarak yetişmesi için çok önemli. Biz de bunun gayreti içerisindeyiz.

15 Temmuz işgal girişimi hakkında neler söylersiniz?

15 Temmuz işgal girişimi hakkında çok şeyler söylendi. Fakat benim söyleyebileceğim tek ve özet cümle şu olur; insanlık tarihi böyle bir ihaneti, böyle bir kalleşliği hiçbir zaman bugüne kadar yaşamamıştır. Bunun altına artık ne koyarsanız bu cümle yukarıda kalır. İnşallah ülkemiz böyle bir ihaneti, böyle bir tecavüzü bir daha yaşamaz. Temennimiz ve gayretimiz bu yönde olmalıdır. Bu anlamda da gençlerimizin yetişmesi için buradan sonuç çıkartıyoruz.

Bu kirli örgüt üniversitelerde tabanda bir yer buldu. Gençlerimizi böyle organizelere kaptırmamak için üniversiteler ne yapabilirler?

Bunun en sağlam yolu gençleri özgür düşünebilen, kritik düşünceye sahip, kendi okumalarını kendi bakış açılarını, kendi dünya görüşlerini kendi elleriyle şekillendirebilen birer bağımsız fert olmalarını sağlamak için programlar yürütülmelidir. Bu çok önemlidir. Bakınız bu tür tuzaklara sadece gençler düşmüyor. Maalesef Cumhurbaşkanımız da zaman zaman ifade ediyor. Koca koca profesörler çok yüksek puanlarla üniversiteler okumuş insanlar maalesef bu tip yapıların içerisinde sorgulamadan bulunabiliyorlar. O zaman bu tip organizasyonları engellemenin ve gençleri buralara kaptırmamanın yolu çocukların özgüvene sahip bireyler olarak yetişmesini sağlayacak programları geliştirmektir. Bu anlamda belki eğitim sistemimizin, müfredatımızın sürekli olarak dinamik değişimlere açık olması gerekir. Eğitim sisteminin buradaki rolü nedir, bu ayrı bir konudur. Ama üniversiteler özgür çalışmayı bağımsız hareket edebilmeyi ve düşünebilmeyi, ülkesini milletini seven, ülkesinin menfaatlerine düşkün bu anlamda ufku olan gençleri yetiştirmeyi başarmalıyız.

Yurtdışına gönderdiğimiz doktora öğrencilerimizi neden ülkemizin ihtiyacı olduğu alanlarda değerlendiremiyoruz?

Ben de yurtdışına iki farklı bursla gittim. Sistem şimdi yavaş yavaş değişiyor, bunu iyi anlamda söylüyorum. Eskiden sistem şöyleydi; bir öğrenci yurtdışı bursu kazanır. Gider kendine bir danışman bulur. Konusunu da ya kendisi seçer ya da gittiği danışman tespit eder. Fakat bu tespit edilen konunun yada danışmanın çalışılan konunun Türkiye’ye döndüğünde hangi ihtiyacı karşılayacağı, hangi derde çare olacağı konusunda çok kafa yorulmazdı. Çünkü tek kriter “yurtdışında doktora yapmış olmak”, meselesiydi. Ama artık özellikle TÜBİTAK ve YÖK Türkiye’nin gelişiminde öncelikli konular belirledi. Bunlar yenilenebilir enerji kaynakları, nano üretim, mikro elektronik tarım, tohum, gıda teknolojileri vesaire. Artık biz yurtdışına gönderdiğimiz öğrencilerimize kendi konularını ülkenin ihtiyaçlarına uygun olarak seçmeleri yönünde bir yönlendirmeyi ve mecburiyeti zorunlu tutmamız gerekiyor.

Ülkemiz gün geçtikçe üniversite bakımından zengin hale geliyor. Sizce nitelik bakımından ne durumdayız?

Nitelik ve nicelik ters orantılı şeylerdir. Özellikle sosyal anlamda böyledir. Hem sayısal olarak artışı hem nitelik olarak artışı birlikte yürütmek hakikaten zor bir iştir. Fakat bu yapılmalıdır. Türkiye’de özellikle son 15 yılda çok sayıda üniversite açıldı. Her ilde artık en az bir üniversitemiz var. Üniversitelerin hızlı bir şekilde açılması ve yeni bölümlerin oluşması öğretim üyesi ihtiyacını fazlasıyla arttırdı. 15 Temmuzdan sonraki yaşanan ihraçlar bu ihtiyacı zirve noktaya çıkardı. Buradan bakarsak almamız gereken daha uzun bir yol var. Bardağın dolu tarafından bakarsak her ilde bir üniversitenin olması çok önemlidir. Şehrin ve bölgenin kalkınmasında düşünün ki Ardahan eski Ardahan değildir, üniversitenin kuruluşundan sonra. Çünkü bir şekilde burada ekonomiyi, sosyolojiyi, şehrin siyasetini değiştiriyor. Her anlamda şehre katkısı olan, etkisi olan çok önemli bir kurum haline geliyor. Bu yönü ile baktığımızda az önce söylediğim, eğer üniversite şehrin bölgesel kalkınmasında gereken rolü üstlenme potansiyelini yakalarsa çok faydalı işler yapabilir.

Öğrenciler üniversitenizi niye seçsinler?

Bir defa büyük şehirlerde yaşayan öğrencileri biz ısrarla çağırıyoruz. O şehrin karmaşasından, koşuşturmacasından, kalabalığından, gürültüsünden derin bir sessizliğin yaşandığı bir şehre davet ediyoruz. Burası dingin bir ruhun ve zihnin oluştuğu bir coğrafya. Burada okurken, yazarken, ders çalışırken dikkatinizi dağıtacak bir gürültüye maruz kalmazsınız. Doğa tertemiz, her şekilde dağ sporları, yürüyüşler ve doğa sporlarının, biz bunları teşvik de ediyoruz, her şekilde yapılabileceği bir coğrafyaya davet ediyoruz. Çünkü üniversite demek sadece kampüsün içerisinde 4-5 yılı tüketmek değildir. Bu yönü ile iddia ediyorum Ardahan Türkiye’nin en güzel şehirlerinin başında gelir. İnanın öyle manzaralar var ki bunları fotoşopla bile yapamazsınız. Bir öğrencinin çevresi ile birlikte, çevrenin de farkında olarak bilgisini büyütmesi, eğitimini tamamlaması çok önemli.

Ardahan Üniversitesi huzurun üniversitesidir. Yurt problemi olmayan şehirlerden birisiyiz. Bizim hala gelecek öğrencilerimize yerimiz var. Üniversite içerisinde farklı uğraşları yapabilecek çift anadal, yandal yapabilecek imkânları var.

Hangi ülkelerden öğrencileriniz var? Uluslararası öğrenci profiliniz nasıl?

Bizim doğumuzdaki ülkelerden; Gürcistan’dan, Azerbaycan’dan, Kazakistan’dan, Türkmenistan’dan, Kırgızistan’dan hem çok sayıda öğrencimiz var, hem de çok sayıda öğretim elemanımız var. Biz yeni kurulmuş olmamıza rağmen uluslararasılaşma anlamında ciddi bir yolu kat ettik. Bunu hızla devam ettiriyoruz. Bizim Rusça bölümümüz var, öğretim üyelerimizin tamamı anadili Rusça olan öğretim üyeleridir. Dolayısıyla bu her ilde elde etme imkanı olamayacak bir imkandır. Mesela Bizim Gürcüce bölümümüz var. Bu Gürcüce bölümümüzdeki öğretim üyelerimizin tamamının anadili yine Gürcüce ve Rusça ve Türkçedir. Yine bizim Çağdaş Türk Lehçeleri bölümümüz var. Burada biz 14 çağdaş Türk lehçesini çocuklarımıza öğretiyoruz. Dolayısıyla hem bunları öğrenmeye gelen çok sayıda yabancı öğrencimiz var. Şuanda bizim 5500 kayıtlı öğrencimizin 500 civarı yabancı öğrencilerden oluşuyor. Bu öğrencilerimizin de burada yurt sorunu yoktur. Biz buradan Kredi ve Yurtlar Genel Müdürümüze de teşekkür ediyoruz. Bu sene biz kendisine durumu ilettiğimizde yabancı kontenjanına takılmadan isteyen bütün yabancı öğrencileri Kredi ve Yurtlar Kurumuna kabul ettiler. 

dsc_1046.jpgdsc_0015.jpgdsc_0008.jpg

Bu yazı toplam 811 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim