• İstanbul 24 °C
  • Ankara 26 °C

Referandumun muhatabı dünyadır

Namık AÇIKGÖZ

Lozan travması ve kompleksiyle iyice sindirilmiş bir dönem yaşadık. Bu travmayı tam atlattığımız da söylenemez…

Misak-ı Millî’den sonra Lozan,  ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye benzedi. 1924’ten beri de “boynu bükük Türkiye” ilk defa 2011’den itibaren “başı dik Türkiye” olmaya başladı. Sadece siyasetçilerin başlarının dik olmasıyla, bir ülke “başı dik ülke” olmaz… Başı dik siyasetçilerin arkasında, onlara güç veren toplumsal irade olmalı ki, o siyasetçiler, halkının haklarını daha güçlü bir şekilde savunabilsinler.

1958’deki Kıbrıs mitinglerinin, Londra’da rahmetli Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun ellerini nasıl güçlendirdiğini, olumsuz teklifler karşısında “Bunu milletime anlatamam” diyerek Kıbrıs’ta garantörlük sağladığını unutmayalım. Kısacası toplumsal irade şart; yani “millî irade”…

Tabii “millî irade”, sadece içi boş bir siyasi fantezi olmaktan çıkıp içi dolu bir siyaset terimi olursa, siyasî irade, legal ve gerçek bir güce dayanmış olur. Bütün demokratik iktidarların sevdası gerçek  “millî irâde”dir.

 

16 NİSAN’IN MUHATABI

Türkiye’de 16 Nisan günü yapılacak olan referandumun en önemli özelliği “millî irade”yi fantezi olmaktan çıkarıp gerçek siyasî hayata uygulama geçirme amacıdır. 18 maddenin içinde yapısal değişikliği sağlayan tek madde; ani 8. maddedir. Bu madde mevcut Anayasa’nın 104. Maddesini değiştiren ve  “cumhurbaşkanı hükumeti” nin kurulmasını sağlayan maddedir. Diğer maddeler de önemli olmakla beraber,  toplumsal iradeyi veya millî iradeyi sistematik bir güç hâline getiren bu maddenin muhatabı, iç muhalefet değil, doğrudan dünyadır veya en azından Lozan’ın sözde galipleridir.

Dikkat edin, Türkiye yapısal değişikliğe giderken, kıyamet sadece Batı’da kopuyor… Batı’da ve Batı’nın uydularında… Hollanda, Almanya, İsveç, Danimarka ve son olarak da Halk Bankası Müdür Yardımcısı olayı ile baş aktör ABD’de… Elbette bunlarına arkasındaki tek güç İngiltere’dir.  Bir de Rusya faktörünü ekleyelim buna… Bunların hepsi Lozan’dan bu yana ağızlarının suları akan ülkelerdir. Lozan’dan etkilenmeyen ülkelerde bizdeki yapısal değişikliklerden kaynaklanan karşı tavırlar hiç görülmüyor.

Açıkçası, bizdeki değişiklik sadece Batı’ya batmaktadır. Tabii bir de Batı’ya batmasının derdine düşen iç muhaliflere…

 

LOZAN TRAVMASININ SONUNA DOĞRU

Dış muhaliflerin açıktan tavır koymalarını gördük. Bunlara, 1960’tan beri sahnelenen siyasî oyunlar ve kardeş kavgası kışkırtmalarını eklersek, amacın Türkiye’ye diz çöktürmek olduğu ve bunun piminin de 2019 seçimlerinde çekileceği gerçeği ile karşı karşıya kalırız. (Gezi olayları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz, 2019’un girizgâhıdır.) “Derin Türkiye”, bu gerçeği görür görmez, siyasî iradenin arkasına kale gibi bir toplumsal irade koymaya girişince, Batılılar ve Batıcılar ayağa kalktı.

Olan bu!... 16 Nisan günü, Büyük Taarruz’un kesin ve bizim lehimize siyasî sonucunu alacağız inşallah.

Uzun lafın kısası, Lozan’da boynu bükülen bu millet 16 Nisan günü başı dik bir millet olarak tarih sahnesinde yerini alacak.

Bu yazı toplam 660 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim