• İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C

Şehadetinin 49. yılında Seyyid Kutub'u sorduk

Şehadetinin 49. yılında Seyyid Kutub'u sorduk
Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966'da şehid olmuştu. Fatih Pala, Seyyid Kutub'un yolunu, mücadelesini bazı isimlere sordu.

Bugün itibariyle tam kırk dokuz sene olmuş Seyyid Kutub idam edileli beri. İnancının ve evrensel davasının uğruna canını vermişti o Mısır topraklarında. Yazmakla kalmamış, aynı zamanda kanıyla kazımıştı inancını zamanına ve sonra gelecek tüm zamanlara. Kur’an’ın gölgesinde/Fi zilali’l-Kur’an başlayan hayatı, yine Kur’an’ın gölgesinde olarak son bulmuştu. Yazar Hasan Eker’in Şehadet Bilinci kitabında dediği gibi “Belki de şehid olmasaydı onu bu kadar tanıyor olmazdık.” Rabbimiz, bundan dolayıdır ki şehidlerin ölmediğinin bilgisini verir aziz ve kerim kitabı Kur’an’da biz inananlara. Yaşamak, cesedin ayakta durması, insanlar arasında gezmesi şeklinde olmasa gerek. Bugün eserleriyle aramızda yaşayanlara kim “ölü” diyebilir ki? En bariz örnek Seyyid Kutub’dur işte.

Şehidimizin şehadet yıldönümünü vesile kılarak Kayseri’nin kıymetli Müslümanlarından bazılarına Seyyid Kutub’u sorduk. Onlardaki Kutub’u, Kutub’un onlarda bıraktığı izlerin neler olduğunu öğrenmek istedik. Hepsi, birbirinden farklı, değerli ve güzel cevaplarla bize döndü. Hepsi, 50 yaşını devirmiş Müslüman. Onların söyledikleri, genç Müslümanlar için öğüt niteliği taşır. Belki kendi zamanlarında kendilerine öğüt veren büyükleri yok denecek kadar azdı onların. Şu halde yılların birikimini üzerlerinde taşıyan ve her biri bulundukları ortamlarda kanaat sahibi olan bu simaları can kulağıyla dinleyelim ve onlardaki Şehid Seyyid Kutub’u birlikte tanıyalım. Buyurun:

Furkan Yılmaz Altınöz:

Seyyid Kutub (r.aleyh), benim hayatımda çok önemli bir kilometre taşı olarak yer almaktadır. Ben, dindar bir aile çevresinde yetiştim. Çok küçük yaşlarda Kur’an-ı Kerim okuyan biriyim. 17 yaşına kadar geleneksel bir anlayışa sahiptim. Kur’an’ı yüzünden okumakla zevk alan, ama onun manası ile tanışmayan bir kimse idim. Şehid Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” isimli kitabı ve üstad Mevdudi’nin “Kur’an’da Dört Terim” kitabı 17 yaşımda benim hayatımın dönüm noktası oldu. Geleneksel ve taklidi olan İslamî anlayışım, tahkiki bir sürece girdi. İslam’ın küresel bir din olduğunun farkına vardım. Tevhid ve şirk, kavram ve anlamlarıyla kalbî ve zihin dünyamda yer buldu.

Kutub, bir fakih ve âlim değil, ama mesleği gereği (sosyolog) zamanı iyi okuyan bir mütefekkir. İnanmış bir şahsiyet, öyle ki inancı uğruna başını verebilecek Müslüman. Doğu ve Batı medeniyetini tahlil etmesi ve İslam medeniyetinin üstlenmesi gereken rolün farkında olan ve bu noktada tespit ve tenkitlere sahip bir şehit Seyyid Kutub.

Kutub, şiddetle yan yana getirilmek ve böylece mahkûm edilmek isteniyor. Bu, küresel şirk odaklarının bir operasyonudur. Ancak bazı Müslümanların da onu kendi şiddetlerine bulaştırdıkları bir gerçektir. Seyyid Kutub, yaşadığı coğrafyanın şartlarını iyi bilmektedir. Gözlemleri de o bölge üzerinedir. İslamî yorumları daha çok o bölgenin birikimleri sonucudur. Başta Fi zilali’l-Kuran isimli sosyolojik tefsir/yorum çalışması olmak üzere diğerleri, günün ve bölgenin şartları çerçevesinde okunmalı ve değerlendirilmelidir.

Mehmed Durmuş:

İlk defa ne zaman duyduğumu tam olarak hatırlamıyorum, ama işittiğim günden beri Seyyid Kutub ismiyle hep barışık oldum. Kulağıma hep hoş geldi bu iki kelime. Hiç yüzüm buruşmadı, duraksamadım onları telaffuz etmekten. Şehid sözcüğü Seyyid ve Kutub kelimelerinin yanına o kadar yakışmaktadır ki... Onsuz bir Seyyid Kutub eksik olurmuş.

Seyyid Kutub’un ilk başta, “cahiliye çağım” dediği dönemini önemsiyorum. Çünkü o dönemde çokça okumuş, Doğuyu ve Batıyı tanımaya çalışmıştır. Ama ondan da önce, köylü çocuk Seyyid’i çok seviyorum, zira sanki beni/bizi anlatıyor. Dağlardan, tepelerden, yerin altından, bilmediğimiz menfezlerden geçerek bir kayanın dibinden bize pınar olarak dökülen köyümüzün suyu misali, Seyyid Kutub'unda Mısır’ın, Anadolu’nun tıpkısının aynısı dedirtecek benzerlikteki kültüründen süzülüp, ümmetin kutub yıldızlarından biri olacak bir kıvama ermesi, büyük bir sevinç kaynağıdır.

Bir de Kutub ailesinin yani İbrahim Kutub’un bütün çocuklarının, hep aynı yolun yolcusu olmaları ne kadar takdire şayandır. Bilhassa iki kız kardeşin adanmışlıkları; Hamide Kutub’un cezaevindeZeynep ablasıyla kader ortaklığı yapması, ağabeyinin şehadeti esnasında aynı mekânda oluşu, ola ki, her geçen gün feministleşen günümüz ‘İslamcı!’ hanımları için bir anlam ifade eder mi ki acaba?

Kutub’un gençliğinde edebiyatla ciddi şekilde ilgilenmesini asla atlamamalıyız. Edebiyatsız bir ‘düşünce’nin kısır olacağını Kutub’dan öğreniyoruz. Yeni Kutublarımızın yetişmesinde edebiyatın olmazsa olmazlığını kabul etmeliyiz.

Kutub ve birçok Müslüman, bugün bizlerin asla hoş görmediğimiz Cemal Abdünnâsır gibi subayların darbeciliklerine bir şekilde alet olmuştur. Her insanın hayatında buna benzer yanlışlar olabilir. Önemli olan hatadan dönülmesi ve telafi edilmesidir. İşte Kutub da bunu yapmış, hem de tevbesini kanıyla pekiştirmiştir.

Kutub’un İslam anlayışının, fikirlerinin zirvesi Yoldaki İşaretler kitabıdır. Kendisine şehadet şerbetini hazırlayan da bu kitabıdır. Bu sebeple hiçbir zaman Seyyid’i, “Haksız yere idam ettiler” diyemiyorum, evet onu haklı yere idam ettiler. Çünkü Yoldaki İşaretler’deki hakkın, kanla tartılması gerekirdi. Seyyid’i idam sehpasına yollayan o cevval fikir, bugün de öneminden/tazeliğinden hiçbir şey yitirmemiştir. Bundan sonra da yitirmeyecektir. Bizzat yaşamakta olduğumuz cedellerimiz, aslında Yoldaki İşaretler anlayışına sahiplensek mi, yoksa onu sulandırsak mı, çatışmasından doğmaktadır. Ama galip gelecek olan, eninde sonunda, Hak’tır.

Tek kelimeyle, Seyyid Kutub sözcüklerini duyunca yüzünde güller açmayanlar, acınası kimselerdir.

Erdal Bayraktar:

Seyyid Kutub, 20. yüzyılda İslam ümmetinin yetiştirdiği insan, âlim, dava adamı ve şahit olma özellikleriyle temayüz etmiş örnek bir mümindir. Seyyid Kutub denince akla Yoldaki İşaretler gelir. İslam yolunun kıyamete kadar takipçisi olacak yolcularına “yol azığı”dır bedeli canla ödenen bu kitap. Bu kitapta bahsedilen “Kuran nesli” hedefi, çağdaş-dindar nesil tartışmalarıyla oyalanan çağımızın ve bütün zamanların Müslümanlarına ihmal edilmemesi gereken bir hedef olarak miras bırakılır şehid tarafından. Yine bu kitapta, tevhid kelimesini ikrar etmenin, tevhide iman etmenin mümine ne gibi ödev ve sorumluluklar yüklediği anlatılır.

Tevhidî, nebevî bütüncül İslam anlayışının genç nesillere öğretilmesi amacıyla Seyyid Kutub her zaman gündemimizde olmalıdır. “Siyasal İslam” ifadesini kendileri tanımlayarak hem İslam’ın siyasal değer, ilke ve amaçlarını gündemden düşüren hem de bu vesileyle Seyyid Kutub gibi muvahhid Müslümanları itibarsızlaştırma planlarına karşı uyanık olmalıyız.

Seyyid Kutub'u hatırlamak, yeni Kutublar yetiştirme azmimizin kamçılanmasına vesile olsun, derim.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/konusakonusa/21359/sehadetinin-49-yilinda-seyyid-kutubu-sorduk.html

Bu haber toplam 931 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim