• İstanbul 20 °C
  • Ankara 17 °C

Şehirleri Görmeden Yazmak Nece Meşguliyettir?

M. Ali ABAKAY

 Her şehir konulu kitabı, özenle temin eder, sayfa sayfa okur, şehrin önemli hususlarını not alır, kitapta tanıtımı yapılan şehri tanımaya çalışır ya da ele alınan şehre dair bilgileri içine alan eseri okur, Şehir Araştırmaları Merkezi için o ilin kaynakları arasına alarak, il kitaplığını zenginleştirme yolunu seçeriz.

Günümüzde şehirleri tanıma ve tanıtma, daha çok sanal ortamda masrafsız uğraş olduğu için başvurulan ilk yoldur. Sanal ortamda kişilerin yaşadıkları, gezip dolaştıkları şehirler için kaleme aldıkları makaleleri, seyahat günlükleri kolaylıkla ulaşılan materyallerdendir. Bazen suya atılan imza hükmünde gördüğümüz bu materyalin, kitap kaleme alanlarca kaynak olarak kullanıldığını düşünün, yapılan hataların yanlışlıkların neye mal olacağını tahmin edin!.. Şehirler hakkında yazılan kaynak bilinen çoğu eserin, çalışmanın bu tür materyallerle dolu olduğunu söylersek şaşırmayacağınızı umarız.

Birbirinin ikizi olarak duran, bazen kullanılan fotoğrafların değiştiği bu tarz kimi kaynak bilinen eserlerin, kitapların içinde yer alan yanlışlıkları-doğru olmayan bilgileri tashih etmek, o kitabın, eserin sayfa sayısını geçecek kadar hacme ulaşabiliyor.

Yanlışlıklarla dolu kitaplarını tashihini gerçekleştirmek, yetmiyor kimi zaman. Bu şehir konulu tanıtım ve tanıtma amaçlı kitapların kaynak olarak kullanımının yapacağı tahribat, nesiller boyu devam ediyor. Düzeltmelerde bulunulduğu zaman, karşınıza çıkarılan kaynak bilinen kitaplar gösterilerek, yazan masumiyetini belirtme bir yana dursun, kartondan kaplan emarelerini göstererek, haklılığını öne sürebiliyor. Özellikle en fecî durum, bu iki kapak arasına sıkıştırılmış, fotoğraflarla dolu, sayfalarında yanlış bilgilerin halaya durduğu kâğıttan mürekkep eserler akademisyenler için tuzaktan başka bir şey değil. Kişi, masa başı eser hazırlama alışkanlığına zihnini teslim etmişse, ne davulun faydası vardır ne zurnanın…

Özellikle ciltli, tümü renkli, birinci hamura basılmış kimi çalışmalar, prestij yayın şeklinde çıkar. Turizme katkı amaçlı hazırlanmış bu çalışmalar, iddialı önsözlerle size görmediğiniz, bilmediğiniz şehirler, yerler için rehberlik etme maksatlı hazırlanır. Kişi, belki alanında ödül almıştır, ödüllere gark olmuştur. Alanında en çok satan kitaplar arasına da girer, bu tarz eserler.

Şehir araştırmalarımızda bu eserlerden artık, gına geldi. Oldukça yekûn tutan fiyatları, kitapçıdan alınırken poşette oluşturdukları ağırlıklarıyla bütünleşince, ayrı dert olur. Bu tarz kitapların vitrinde teşhiri, alımlı tarafları kitaplığımızda yerini alınca sevimsizlik, aşikâr olur.     

Yurtdışına üç-beş günlük çıkanların gezilenle görüleni kitaplaştırdığı notlar, bazen okuru cinnete davet noktasında eşi bulunmaz katilin gerçek yüzünü sakladığı maskelere dönüşür. Yazılanların çoğunun sonradan kitaplardan devşirilen bilgiler olduğu, kimi fotoğraflarla bilgilerin süslendiği, üç-beş gün içinde saati bulmayan kimi mekânların gezilmesinin kişiye bunca yazma serbestisini vermediğini anlasak bile, bilgi kırıntılarından yola çıkarak bir şeyler öğrenme merakı, kitap bitince pörsümüş memede kalan süt gibi, çekilmez olur.

İstanbul’u eksen alarak bu tür tanıtım kitaplarına baktığımızda anlatılan yerlerin artık çeşitlendiği, barların, içkili mekânların bile müstakil kitaplara konu olduğunu görmekteyiz. İstanbul’dan onlarca kareyi alan müellif, sokakları anlatır, camileri, kiliseleri konu alır, çeşmelerin kitabelerini diğer kitaplardan, alt yazıları engin tecrübesiyle kaleminden sağaltır.

İstanbul’u konu alan yüzlerce kitabın içinde bu tarz malumatfuruşluğa gönlü tok olan biri olarak, artık almak istediğimiz kitapların çoğunu adeta okurcasına inceledikten sonra kitaplığa alma tecrübesine sahip olduk.

”Türkiye Hakkında Çok Şey”(*) isimli bir eseri aldıktan sonra, merak cihetiyle doğduğumuz, büyüdüğümüz, yaşamakta olduğumuz şehre iki sayfa değinen yazarın yazdıklarını merak ettik. Kalkıp iki sayfayı kopyalamanın şimdikilerin etik dediği, bizim “Ahlâkî” bildiğimiz kurallar manzumesine ters düştüğünü bildiğimiz için, uygun görmedik.

Yazar, şehrin mutfağı hakkında bilgi vererek söze başlar:” Diyarbakır’da kırmızıbibere bulanıp kömürde kızartılan kuzu ciğeri her öğünde yenilir. Şişteki ciğere karın bölgesinden çıkarılan yağ sarılıp kızartılınca yemeğin adı perdeli ciğer olur. Diyarbakır Mutfağı’nın en ünlü yemeği de etle pirincin karıştırıldığı kaburga dolmasıdır. Pirinçle doldurulan baharatlı bumbar dolması, ayvayla yapılıp küpe basılan ayvalı kavurma, keşkek ve içli köfte de unutulmamalıdır.”

Yazar, aynı paragrafta, Bezirgân Aşı’nı şöyle tarif eder: “ Bayat tandır ekmeğinin üzerine kaynar su dökülür.”

Şehirde üzüm çeşidinin 28 olduğunu belirten kaynaklardan aldığı bilgiye göre sayıyı, 38’e çıkartır: “Bir zamanlar 38 çeşit üzüm bulunan Diyarbakır toprakları Boğazkere üzümünün anavatandır.”

Şehri tanıtımının ilk cümlesi, şu şekildedir: Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli şehirlerinden biri olan Diyarbakır’a düzenli uçak ve otobüs bağlantıları vardır.”        

Araştırmacı Uğur Kökten’in şehirde verdiği mağara ve kaya sığınağı sayısı 3579 olarak, bu eserde de geçer.

Silvan İlçesi çıkışında birkaç kilometre ötede bulunan Hasuni Antik Kenti, Silvan ve Hasankeyf arasında gösterilir.

Her zaman yapılan Diyarbakır Kalesi sur olarak adlandırılıp, Çin Seddi ile anılır: “Ancak yazıtları ve burçlarıyla Diyarbakır Surları’nın görkemi başkadır.” Yazar, şehrin dört yöne açılan kapılarını sayarken, bu kapıları kaleye değil, “Surların dört kapısı “olarak nisbet eder.

İki sayfalık bilgilendirme içinde sadece bu kısa notları aldım, olduğu gibi.

Gezmeden, görmeden, kitaba zenginlik katma amaçlı iki sayfalık bölümde dile getirilenlere baktığımızda şehri, sadece cartlak kebabı ile tanıtma, yemek tariflerini doğru-düzgün vermeme bir yana, Bezirgân Aşı tarifini acayip şekilde sunma, bu tarz masraflı kitaplara yazık olduğunun resmidir.

Bir şehirde 38 çeşit üzümün yetiştirilmesi konusunda yazarın kaynak bilgilere başvurduğunu, 3579 mağara ve kaya sığınağı ifadesinden anlamaktayız.  Seneler önce yapılan bu tespitte, aradan geçen bunca zaman içinde 3579 sayısında azalma-yükselme olmuş mudur? Bunu bilemiyoruz, faydalanılan kaynakta bu ibare olduğu için.   

Şehre hava yolu ile kara yolu ile ulaşımın sağlandığını ifadesine tebessümle bakıyoruz. Bölgenin en önemli şehrine uçak ve otobüs bağlantısı olduğunu söylemek, okur için ne derecede önemlidir? Biz, bu açıklamaya demiryolunun bağlantısının 1937’den bu güne olduğunu ekleyelim, eksikliği tamamlamak için.

Silvan İlçe çıkışında yedinci kilometrede bulunan eski yerleşim alanlarından, Kapadokya’yı anımsatan Hasunî Antik Kenti, Silvan’a yedi, Hasankeyf’e seksen-seksen bir kilometre uzaklıktadır. Arada bulunan Batman, yok sayılmıştır.

Kalenin dışa açılan kapıları yerine, surların dışa açılan kapıları sıralanmış. “Yazıtları ve burçlarıyla” denilirken, sur denilen kale duvarlarını ayakta tutanın burç olduğu bilinmez mi? Sur yerine kale demenin ne mahsuru vardır? Bunun sebebi, yazarın el altındaki kaynaklardan bilgi sahibi olmasıdır.

Yazımızın başlığı, “ Şehirleri Görmeden Yazmak Nece Meşguliyettir?”. Bu hem yazı başlığı hem sorudur.

Bizce bir şehri görmeden iki fotoğrafla iki sayfada tanıtmak mümkün değildir. Üstüne üstlük, iki sayfanın vermiş olduğu intiba, yazarın şehre gelmişse, şehri dolaşmadığı, anlattıklarının kaynaklardan aldığı bilgilerden mürekkep olduğudur.

“Bu nece meşguliyettir?” diye bize sorulsa, şimdiden söyleyelim, cevabını:

-Boşu boşuna meşguliyettir. Kişi, görmediği şehri, görür gibi yazmamalı, gezmediği şehir hakkında bilgi vermemeli, Şehir Araştırmacısı ise…

Bir ara Almanya ve çevresindeki ülkelere gidişimiz söz konusuydu. Bilmeden bu ülkelere gidişimizi anlatırken, bizi ispata çağıran üç zatın en bilgili olanına, çektiğimiz fotoğraf karelerini sunduk, “montaj” denildi. Nihayetinde ev ortamında muhabbet ederken, merakım olduğu için saklama zahmetine katlandığım uçak bilet kulakçıklarını sundum da zor durumdan yakamı kurtardım.

Biz, yurt dışında birkaç ülkeye gitmiş olmamıza rağmen gidişimiz şüpheyle karşılanıyorsa, bir şehre uğramamış, uğramışsa  şehri gezip dolaşmamış olma, kişiye o şehir hakkında yazma ehliyeti vermez, vermemelidir.  

 

Bu yazı toplam 886 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim