• İstanbul 20 °C
  • Ankara 18 °C

Selçuk Türkyılmaz: Muhafazakâr muhalif Türkiye’nin mücadelesine niçin inanmıyor?

Selçuk Türkyılmaz: Muhafazakâr muhalif Türkiye’nin mücadelesine niçin inanmıyor?
Ahmet İzzet Paşa, Feryadım adıyla yayımlanan hatıratında Osmanlı’nın son dönemlerine dair oldukça önemli cümleler sarf etmiştir.
Bu cümlelerden birinde gerekli önlemler alınsaydı Osmanlı çökmezdi, demiştir. Yirminci yüz yıl boyunca bizde oluşan genel kanaat bu cümle ile uyuşmuyordu. Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesi zorunlu bir sonuç olarak öğretildi, biz de böyle düşünmeye alışmıştık.

Ahmet İzzet Paşa’nın cümlesi beni etkiledi. Geriye dönme şansımız yoktu elbette ama hadiseleri başka türlü değerlendirmenin de kimse için bir sakıncası yoktu. Osmanlı’nın veya Türk-İslam dünyasının çöküşü, gerilemesi gibi kavramlar üzerinden Doğu’nun zihin dünyasına egemen olduklarını fark ediyorduk fakat bir çıkış yolu bulmak çok kolay değildi. Hâlbuki en azından bizler, zaferi ve yenilgiyi cilve-i talih olarak gören bir geleneğe sahiptik. Batı ile bin yıla varan bir mücadelenin geleneğine sahiptik. Zihnen teslim olmamak gerekiyordu.

Ahmet İzzet Paşa, birtakım önlemler alınsaydı ile başlayan yargısını dile getirirken kişisel hatalara dikkat çeker. Ona göre tarihî sorumlulukları olan kişiler, kendilerinden beklenileni yapmamışlardı. Yüz yıl sonra Ahmet İzzet Paşa’yı kendi şartları içinde değerlendirmeye çalıştım. O, Osmanlı’nın görkemli zamanlarının özgüvenine sahip olduğu için hâlâ bir şeyler yapabileceklerine inanıyordu. Batı ile mücadelenin inişli çıkışlı zamanları olduğunu biliyordu. Ona göre, birçok olumsuzluklara rağmen, Osmanlı hâlâ çok önemli bir güçtü. Bugünden geriye baktığımızda Paşa’nın haksız olmadığını söyleyebiliriz. Osmanlı son anına kadar varını yoğunu mücadele sahasına sürmüş, “din, vatan, namus” gibi kavramların hakkını vermişti. Onları büyük yapan da buydu.

19. yüz yılda, yani Osmanlı’nın son asrında büyük atılımlar yapılmıştı. Fakat bu dönemde Batı, neredeyse bütün coğrafyalara hâkim oldu. Batı’nın dinamizmi en üst seviyedeyken biz, kendimize olan güvenimizi de kaybetmeye başladık. Batı’nın üstünlüğü fikri bizi teslim almaya başladı. Hâlbuki Tanzimat’tan itibaren bu teslimiyete karşı söylemsel önlemler alınmıştı fakat yeterli olmadı. Teslimiyetin yukarıdan aşağıya doğru bir seyir takip ettiğini biliyoruz. Buna rağmen Osmanlı’nın Birinci Dünya Harbi’nde cephelerde gösterdiği mukavemet zihinlerde yaşanan çöküşle müsavi değildir. Millî irade kavramı bunun için çok önemlidir. Bunun da aşağıdan yukarıya doğru bir seyir takip ettiğini söyleyebiliriz. Yirminci yüz yıl düşünce tarihimizi bu açıdan ele almakta fayda olduğu açıktır. Bu, tarihî bir çatışmadır ve fikir dünyamızı belirleyen faktörlerden biridir.

Münevveri ve bürokratı teslim olan bir toplum elbette kendine gerekli olan fikirleri bulabilir ama bu çok daha uzun ve yorucu bir yolculuktur. Yüz yıl sonra fikirler yine aşağıdan yukarıya doğru bir seyir takip ediyor. Millet inanıyor ve ülkesini yalnız bırakmamak için varıyla yoğuyla durması gerekli olan yerde duruyor ama münevveri Batı’ya ve onunla iş tutanlara inanıyor. Batı’nın bizi zihnen teslim aldığı dönemlerin etkisi hâlâ devam ediyor. Geçmişte bu gerilimi ilericilik-gericilik, laik-dindar, yenilikçilik-muhafazakârlık çerçevesinde yaşamıştık. O zaman bir şekilde izah etmek mümkündü fakat günümüzde teslimiyetin adresi değişti.

Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/selcukturkyilmaz/muhafazakr-muhalif-turkiyenin-mucadelesine-nicin-inanmiyor-2049550

Bu haber toplam 421 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim