• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

Selçuk Türkyılmaz: Refik Halit, Eskici, Hasan ve Suriyeliler

Selçuk Türkyılmaz: Refik Halit, Eskici, Hasan ve Suriyeliler
Eskici, Refik Halit Karay’ın en güzel hikâyelerinden biridir. Bu hikâyenin kahramanı Hasan’dır. Hasan hem yetim hem de öksüz kalır. İstanbul’daki yakınları onu Filistin’de yaşamakta olan halasına gönderirler.

Hasan’ın İstanbul’dan ayrılıp Filistin’e doğru adım adım Türkçeden uzaklaşarak gitmesi yürek burkucudur. Bu hikâye, her okuyuşumda bana dağılan koca bir imparatorluğun hazin öyküsünü hatırlatmıştır. Küçük bir alıntı:
“Vapur rıhtımdan kalkıp tâ Marmara’ya doğru uzaklaşmaya başlayınca yolcuyu geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar: “Çocukcağız Arabistan’da rahat eder” dediler, hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle, fakat gönülleri isli, evlerine döndüler. Zaten babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yardımıyla halasının yanına, Filistin’in ücra bir kasabasına gönderiliyordu.”
Hasan Filistin’e vardıktan sonra günlerce, aylarca hiç konuşmaz, içine kapanır. Evin avlusunda eskici ayakkabıları tamir etmektedir. Hasan, eskiciyi seyrederken dalıp gittiği için İzmit taraflarından bir Türk olan eskici ile birden Türkçe konuşmaya başlar. Hikâyenin en etkileyici sahnesidir. Hasan’ın boğazındaki yumruklar çözülmüştür. Harekete geçen coğrafyanın kendisidir.
Edebiyatımızda benzer hikâyeler var. Ben Zeytindağı’ndaki “Allaha Ismarladık” başlıklı bölümünü de aynı kopuşun acı hikâyesi şeklinde okurum. Muhtemelen Falih Rıfkı’nın anlatmak istediği sonuçların tam aksini çıkarmışımdır. Oğlum Ahmet’i gördün mü, diyen ananın acısını Falih Rıfkı kadar güzel anlatan çıkmamıştır. Kafkaslar, Galiçya, Çanakkale, Trablusgarp-Bingazi, Kanal, Kudüs, Gazze, Kut ve Bağdat… Her birinden ülke çıktı bu şehirlerin. Koca imparatorluk denildiğinde anlamsız gelmesinin sebebini başka türlü izah edemeyiz, bugün o büyüklükten çok uzaktayız.
Kafkas İslam Ordusu subaylarından biri, Bakû önlerinde İngilizleri görünce yine mi bunlar dedik, diyor hatıratında. Çanakkale’de savaştığı için İngilizlerle karşılaşmanın manasını bilmektedir. Onlar da bizi görünce memnun olmamıştır, diye ilave ediyor. Hakikaten 15 Eylül 1918’de Kafkas İslam Ordusu’nun Bakû’yu kurtarışına tekabül eden günleri yazan İngilizler memnuniyetsizliklerini açıkça belirtmiş, Bakû’yu Türk ordusunun karşısında kimse savunamaz demişlerdir.
Galiçya’dan Derne’ye, Kanal’dan Kut’a ve Gazze’den Bakû’ya kadar uzanan bu geniş sahada dünyanın en eski şehirleri birer medeniyet abidesi olarak varlık göstermekteydi. Bu şehirlerin hemen hepsinde Anadolu Türk’ünün izleri vardır. 2005’te çok geç bir tarihte ziyaret ettiğim zaman Bakû’daki Şehitler Hıyabanı bende derin hisler uyandırdı. 

Bu haber toplam 414 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim