"Silah endüstrisinin bu konuda endişesi mi var" yoksa Türkiye gibi bir devletin bu alımı yaptığı takdirde "Amerika'ya göre kötü örnek mi teşkil edecek", yoksa Türkiye’nin savunma sistemini iyileştirmesi "ileride kurgulanan bir stratejiyi mi engelleme gücünde"?
Tabii ki meseleye çok boyutlu bakmak durumundayız. Zira Amerika ile ilişkilere önem verdiğimiz ve haliyle bu ilişkilerin kötüleşmemesini istememiz doğaldır.
Lakin içinde bulunduğumuz dünyanın şartlarına göre hareket etmek durumundayız. Çok taraflı stratejileri kendinde barındıran çağımız, alternatif yolları bulmayı dikte etmekte.
Anlaşılıyor ki, bu tür bağımsız adımların atılmasını birinci ligdeki aktörler, Türkiye gibi "önemli ama gelişmekte olan" ülkelerin yapmasını halen kabul etmemekte! O sebepledir ki, yerel seçimler gibi iç mesele olan konulara bile Amerika'dan, bazen bizi sinirlendiren sesler çıkmakta!
Bu arada Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan herhangi bir sözcünün, herhangi bir Türkiye'yi uyarıcı beyanlarını veya Avrupa Parlamentosu’ndan buna benzer beyanları, pek fazla ciddiye almamamız gerekli. Çünkü bazen karşımıza niteliksiz, hatta haritada konuştuğu ülkenin yerini bulamayacak kadar tesadüf isimlerin çıktığını görmemiz lazım.
Lakin Başkan Yardımcısı gibi Evanjelist grubun önemli temsilcisi ve İsrail lobisi yardımcısının beyanları, ileride atılması mümkün adımları bize işaret etmekte. Rahip Brunson olayında olduğu gibi çıkarılan yaygara iç kamuoyuna yönelik de olabilir, S-400 örneğinde ise dışarıya ciddi mesaj içeriği de taşıyabilmekte.
Devamı: https://www.star.com.tr/yazar/abdnin-s400-israri-yazi-1444406/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.