• İstanbul 16 °C
  • Ankara 21 °C

Taamdan Baki Kalanı Yabana Atmaya...

Taamdan Baki Kalanı Yabana Atmaya...
'Tarihte İlginç Vakıflar’da 105 örnek seçilmiş, resim ve hikâye edilip anlatılarak her bir ilginç vakıf çocuklar için cazip hâle getirilmiş, en güzeli de şu ki vakfiye şartından alınan orijinal ifadeler kenarlara iliştirilmiş

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 2012’de yayımlanan 'Tarihte İlginç Vakıflar’da 105 örnek seçilmiş, resim ve hikâye edilip anlatılarak her bir ilginç vakıf çocuklar için cazip hâle getirilmiş, en güzeli de şu ki vakfiye şartından alınan orijinal ifadeler kenarlara iliştirilmiş. Suleyha Şişman yazdı.

 

Osmanlı’yı yabancı seyyahlar vakıf cenneti tabir etmişler. Çocukluğumdan beri vakıf ismiyle hatta cismiyle bir şekilde aşinalığım vardı ama bu vakıfların mahiyeti nedir pek de bilmiyordum. Aslında mahiyeti demem de pek doğru değil, bendeniz vakıfların sosyal hayata ne denli nüfuz ettiği hakkında malumat sahibi değildim.

Osmanlı’da şöyle bir uygulama varmış. Adli işlemler, iç ve dış güvenliğe dair meseleler ve saraya adam yetiştiren Enderun müessesi hariç bütün hizmetler vakıflar eliyle yürüyormuş. Bu ne demek? Sıbyan mektebinden medreseye (rüştiye, idadi, darülkurra vb.) bütün eğitim kurumları, bütün sağlık sektörü, bayındırlık (yol, köprü, kanal) ve belediyecilik namına her ne varsa vakıfların deruhtesinde. Hatta askeriyeye yardımcı olan ve spor tesisleri kuran vakıflar da ayrı bir alan olarak düşünülebilir.

Şehirler de vakıflar tarafından kuruluyor. Üç ana kurum yani cami, tekke ve medrese ve asıl Osmanlı şehri deyince aklımızdaki ilk görüntü olan külliye, onun akarı olan çarşı, dükkan, arasta... Hepsi vakıf. Şehre bilerek geldim. Şunu demek istiyorum. Şehri kuran, gördüğü her soruna çözüm üreten ve fakat bunu da hüsn-i edep ile yapan (eskiler, “hizmette edep hizmetten daha azizdir” demişler) fail bir insan tipi var. Bu son kavramı da Sadettin ÖktenHoca’dan ödünç alıyorum. Bu fail insan, Osmanlı şehrini kuruyor fakat vakıflar eliyle yürüyen bu şehir yine bu insanı yetiştirmeye devam ediyor. Vâkıf, hizmet eden, yaraları saran, mümine oh dedirtmeye kıymet veren, vermeyi tercih eden, müteşebbis... insan. Tabii bunların hepsini Allah’ı tasdik etmek, O’na iman ettiğini fiilen göstermek ve sadece O’nun rızası için yapan, O’nun kendisini gördüğünü bilerek feda eden, çalışan kul. Osmanlı şehrinde iki unsurun birbirini evirip çevirmesi... Birbirinin hamurunu yoğurması, birbirini kıvama getirmesi: Şehirleri kuran insanlar ve insanları yeniden üreten şehirler.

Vakıfların arkasındaki insana, o rakik ruha yönelmek asıl mesele

Ağniya-i şâkirîn ve fukara-i sâbirîn tabir edilen iki kavramdan da söz edelim. Çünkü Efendimiz (sas)’in buyurduğu gibi mümin her halükârda kârdadır. İyiliğe şükreder kazanır, musibete sabreder yine kazanır. Ağniya-i şâkirin, şükreden zenginler demek; fukara-i sâbirin sabreden fakirler demek... Tabii, tam tersi de var. Efendimiz (sas)’in duası ile sığınalım yüce Mevla’ya: “Allahım zenginliğin ve fakirliğin fitnelerinden sana sığınız.”

Gözden kaçan unsur insan, burası mühim çünküAhmet Hamdi Tanpınar’ın güzel ifadesiyle “Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur.” Vakıfların arkasındaki insana, o rakik ruha yönelmek asıl mesele. Biz buradan konumuza dönelim.

Çocuklara vakıfları vakıf ruhunu anlatan kitap

Osmanlı’yı yabancı seyyahlar vakıf cenneti tabir etmişler. Çocukluğumdan beri vakıf ismiyle hatta cismiyle bir şekilde aşinalığım vardı ama bu vakıfların mahiyeti nedir pek de bilmiyordum. Aslında mahiyeti demem de pek doğru değil, bendeniz vakıfların sosyal hayata ne denli nüfuz ettiği hakkında malumat sahibi değildim.

Osmanlı’da şöyle bir uygulama varmış. Adli işlemler, iç ve dış güvenliğe dair meseleler ve saraya adam yetiştiren Enderun müessesi hariç bütün hizmetler vakıflar eliyle yürüyormuş. Bu ne demek? Sıbyan mektebinden medreseye (rüştiye, idadi, darülkurra vb.) bütün eğitim kurumları, bütün sağlık sektörü, bayındırlık (yol, köprü, kanal) ve belediyecilik namına her ne varsa vakıfların deruhtesinde. Hatta askeriyeye yardımcı olan ve spor tesisleri kuran vakıflar da ayrı bir alan olarak düşünülebilir.

Şehirler de vakıflar tarafından kuruluyor. Üç ana kurum yani cami, tekke ve medrese ve asıl Osmanlı şehri deyince aklımızdaki ilk görüntü olan külliye, onun akarı olan çarşı, dükkan, arasta... Hepsi vakıf. Şehre bilerek geldim. Şunu demek istiyorum. Şehri kuran, gördüğü her soruna çözüm üreten ve fakat bunu da hüsn-i edep ile yapan (eskiler, “hizmette edep hizmetten daha azizdir” demişler) fail bir insan tipi var. Bu son kavramı da Sadettin ÖktenHoca’dan ödünç alıyorum. Bu fail insan, Osmanlı şehrini kuruyor fakat vakıflar eliyle yürüyen bu şehir yine bu insanı yetiştirmeye devam ediyor. Vâkıf, hizmet eden, yaraları saran, mümine oh dedirtmeye kıymet veren, vermeyi tercih eden, müteşebbis... insan. Tabii bunların hepsini Allah’ı tasdik etmek, O’na iman ettiğini fiilen göstermek ve sadece O’nun rızası için yapan, O’nun kendisini gördüğünü bilerek feda eden, çalışan kul. Osmanlı şehrinde iki unsurun birbirini evirip çevirmesi... Birbirinin hamurunu yoğurması, birbirini kıvama getirmesi: Şehirleri kuran insanlar ve insanları yeniden üreten şehirler.

Vakıfların arkasındaki insana, o rakik ruha yönelmek asıl mesele

Ağniya-i şâkirîn ve fukara-i sâbirîn tabir edilen iki kavramdan da söz edelim. Çünkü Efendimiz (sas)’in buyurduğu gibi mümin her halükârda kârdadır. İyiliğe şükreder kazanır, musibete sabreder yine kazanır. Ağniya-i şâkirin, şükreden zenginler demek; fukara-i sâbirin sabreden fakirler demek... Tabii, tam tersi de var. Efendimiz (sas)’in duası ile sığınalım yüce Mevla’ya: “Allahım zenginliğin ve fakirliğin fitnelerinden sana sığınız.”

Gözden kaçan unsur insan, burası mühim çünküAhmet Hamdi Tanpınar’ın güzel ifadesiyle “Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur.” Vakıfların arkasındaki insana, o rakik ruha yönelmek asıl mesele. Biz buradan konumuza dönelim.

 

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/kitap/24620/taamdan-baki-kalani-yabana-atmaya

Bu haber toplam 649 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim