• İstanbul 21 °C
  • Ankara 16 °C

Tarkan Zengin: 1 Mayıs’ta yeni oyun mu planlanıyor?

Tarkan Zengin: 1 Mayıs’ta yeni oyun mu planlanıyor?
Ülkemizde bugün yaşadığımız bazı olayların kökü dışarda bu örgütlerin aldığı kararlar sonucu olduğu görülmektedir. Emperyalistler ve onların işbirlikçileri yurt dışında ülkemizi kötü göstermek için alınan bu kararların uygulayıcısı oluyorlar.

Tarkan Zengin- Çalışma Hayatı Uzmanı

Türkiye 16 Nisan’da yapılan halkoylamasıyla Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kabul etti. Ancak başta CHP olmak üzere Hayır diyen kesimler halkoylaması sonuçlarını kabul etmediklerini açıkladılar. Referandum öncesi yazdığımız bir yazıda Hayır cephesinin kampanya stratejilerinden birinin ‘Evet’leri olabildiğince düşük çıkararak halkoylaması sonrası bu oran üzerinden muhalefeti örgütlemek olduğunu söylemiştik. Oy oranları arasındaki farkın az olması seçim öncesi belirledikleri stratejiyi hayata geçirme imkanı verdi. Şimdi başını CHP’nin çektiği hayır cephesi halkoylaması öncesi belirlediği bu stratejiyi devreye sokarak 2019 seçimlerine birikim yapmak istiyor. Bu strateji aynı zamanda sürekli seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığının sorgulanmasını engelliyor. Halkoylaması öncesi birçok sendika, meslek örgütü ve marjinal sol örgütler kampanya boyunca “Referandumdan 1 Mayıs’ta Alanlara” sloganı kullanıyorlardı. Belli ki Hayır çıkmayacağını bildikleri için kendileri açısından toplumsal muhalefeti ortak bir çatı altında toplayacakları en yakın zaman olarak 1 Mayıs’ı seçtiler.

Birbirinden çok farklı bakış açısına sahip olan sol ve sosyalist hareketler (partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve STK’lar) hayat tarzı tartışmaları ve laikliği ortaklaştıkları bir zemin olarak kullanıyor. Hayat tarzı ve laiklik üzerinden oluşturulan ittifak zemini 29 Ekim’de, CHP’li gençlerin Atatürk, İnönü ve Ecevit posterlerinin yanında Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan posterlerini birlikte taşımalarını sağlıyor. CHP, HDP, TKP, ÖDP, HDK ve EMEP gibi partilerle DİSK, KESK, TTB, TBB gibi örgütler birlikte Hayır cephesinde bu nedenle yer alıyorlar. Bu parti ve örgütlerin ortaklaştıkları bir başka zemin ise 1 Mayıs alanları. Hayat tarzı tartışmaları üzerinden halkoylamasında nasıl ortak hareket ettilerse şimdi de 1 Mayıs’a birlikte yığınak yapıyorlar. Yüzde 48’lik bloku dağıtmadan safları sıklaştıracakları 1 Mayıs gibi her zemini kullanacaklar. Bu zemin bugün 1 Mayıs olacak, yarın 28 Mayıs Gezi’nin yıldönümü olacak, başka gün Gezi’de hayatını kaybedenleri anma günü olacaktır. 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bu ittifakı dağıtmamaya özen gösterecekler. 1 Mayıs’la ilgili daha önce yaptıkları gibi kutlama yeri tartışmaları veya alanlarda güvenlik güçleriyle çatışma görüntüleriyle olumsuz olaylar üzerinden yeni ittifak zeminleri oluşturmayı düşünüyorlar. Bu nedenle dikkatli olunması gereken dönemlerden geçtiğimiz bilinmelidir. Bu arada Gezi kalkışmasında ilk günlerde çevre duyarlılığı üzerinden sağladıkları toplumsal desteği şimdi 1 Mayıs’ta emekçiler üzerinden sağlamaya çalışacaklar. Ancak emekçiler daha önce olduğu gibi kendileri üzerinden iktidar devşirmek isteyen bu yapılara alet olmayacaktır. Emeği temsil eden konfederasyonlar 1 Mayıs’ı anlamına uygun bir biçimde ülkemizin farklı şehirlerinde kutlayacaklardır. Nitekim Memur-Sen Kütahya’da, Kamu-Sen Eskişehir’de, Türk-İş Tandoğan’da ve Hak-İş ise Erzurum’da 1 Mayıs’ı kutlayacaklar.

1 MAYIS ve PROVOKASYONLAR

1 Mayıs ülkemizde sadece emek hareketinin simgesel bir günü değil aynı zamanda toplum mühendislerinin provokasyon aracı olarak kullanmak istediği bir gündür. 12 Eylül’e giden sürecin ilk ayağı 1977’deki 1 Mayıs katliamıdır. Hemen ardından Kahramanmaraş, Çorum olayları, Savcı Doğan Öz’ün ve DİSK başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesi darbeye zemin hazırlamıştır. Belki de olayların faillerini bulma kararlılığı olsaydı 12 Eylül darbesi yapılamayacaktı. 1 Mayıs 1977 Taksim olaylarında yaşananlar, savcıların hazırladığı iddianamede “tertip” olarak nitelendiriliyordu. Taksim meydanına sayıları 500 bini bulan bir kitle katılmıştı. DİSK’in Genel Başkanı Kemal Türkler, konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki İntercontinental Oteli’nin çeşitli katlarından açılan ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı. Yaşanan can pazarında 34 kişi (DİSK’e göre 36 kişi) katledilmiştir. Olayların failleri bulunamadı. Bulunamamasının nedeni belki de faillerin hiç aranmamasıydı. Açılan davalar ya zamanaşımına uğradı ya da yapılan suç duyuruları dikkate alınmadı. 1977 olaylarıyla ilgili hazırlanan iddianamede, “Bu büyük ve kanlı facianın tertipçisi, uygulayıcısı yurt ve insanlık düşmanı olan asli failler er geç tespit edilecek ve tarihin şaşmaz adaletinin önüne çıkarılıp hüküm giyeceklerdir” şeklinde değerlendirme vardı. İddianameyi hazırlayan savcılar, faillerin şimdilik tespit edilemeyeceğini sanki biliyorlardı. Onun için “er geç tespit edilecek” umutlarını geleceğe bırakıyorlardı.

ULUSLARARASI KUMPASLARA FIRSAT VERİLMEMELİ

Son yıllarda uluslararası sendikaların ülkemizden üyesi olan sendikalar yoluyla ülkemiz aleyhine karalama kampanyaları yaptıklarını görüyoruz. Mesela 2013 1 Mayıs kutlamaları Taksim’de yapılmıştı. DİSK ve KESK’in Taksim’e davet ettikleri Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri Sharan Burrow, ülkemizden ayrılırken şunları söylemişti: “Taksim Meydanı’nın kapatılması demokrasinin hakiki olmadığını göstermiştir”, “Türk hükümeti dünyanın gözünde ayıplandı”, “demokrasi tehdit altındadır”. Bu açıklamalarını daha sonra birçok uluslararası toplantıda dile getirdi. DİSK ve KESK yurt dışı sendikalara gönderdiği raporlarda yazdığı “Türkiye’nin diktatör bir yönetim tarafından idare edildiğini” destekleyecek görüntüler oluşturmak için bilerek genel sekreteri davet etmişti. Bu senede farklı ülkelerden sendikacılar davet edilip bunların polisle karşı karşıya getirileceği bir kumpas kurabilirler. Yabancı sendikacıların biber gazı ve TOMA hikayeleri uluslararası alanda ülkemizle ilgili yürütülen kara propagandayı artırır. Bu provokasyona da dikkat edilmeli.

Avrupa Sendikaları Konfederasyonu (ETUC) Yönetim Kurulu 14-15 Aralık 2016’da Brüksel’de toplanarak Türkiye’yle ilgili bazı kararlar aldı. Ülkemizde bugün yaşadığımız bazı olayların kökü dışarda bu örgütlerin aldığı kararlar sonucu olduğu görülmektedir. Emperyalistler ve onların işbirlikçileri yurt dışında ülkemizi kötü göstermek için alınan bu kararların uygulayıcısı oluyorlar. Alınan kararlardan bazıları:

a. Türkiye üyeleri ile işbirliği içinde, Türkiye sivil toplumu ve ilgili kurumlarla yapıcı diyaloga ağırlık verecek; varlığını ülkedeki projeler yoluyla güçlendirecektir.

Üyeleri hukuk süreçlerinde desteklemek üzere ETUC mali dayanışma fonu oluşturulacaktır;

c. Türkiye üyeleri ile birlikte, AP’de OHAL ve OHAL’in sendikalara etkileri hakkında özel bir oturum hazırlayacaktır;

d. BM özel raportörü ile birlikte çalışarak, AİHM ve Avrupa Konseyi/insan Hakları Komisyoneri ile birlikte sendika üyelerine en iyi nasıl destek verileceği konusunda incelemelerde bulunacak; devam eden davalara Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Uluslararası Barolar Birliği’ni dâhil edecektir;

e. OHAL süresinin uzatılması halinde yerel üyelerini Türk hükümetine, ülkelerindeki Türkiye elçiliklerine ve Türkiye’deki kendi elçiliklerine mektup ve mesaj göndermeye teşvik etmek gibi başka pratik eylemler planlayacaktır.

Görüldüğü gibi uluslararası fon kurulmasından, birlikte proje yapılmasından, uluslararası hukukçular komisyonu kurulmasından, Türk Hükümetine ve elçiliklere mektup gönderilmesinden, AP’de toplantılar yapılmasından ve Türkiye’nin şikayet edilmesinden bahsedilmektedir. Bunlar halkoylaması öncesinde alınan kararlar. Referandum sonuçlarının tartışmaya açılmasının nedeni de yurt dışında alınan bu kararlardır. 1 Mayıs kutlamalarında bu uluslararası sendikal örgütlerin yeni oyunlar peşinde olabileceklerini ihtimal dışı görmeyelim.

NELER YAPILMALI?

Bu süreçte hükümet birkaç konuda adım atmalıdır. Hayır cephesi halkoylaması sürecinde de bugün 1 Mayıs çağrılarında da kıdem tazminatının kaldırılacağı, taşeronlara kadro verilmeyeceğini sık kullandı. Bu nedenle daha önce Cumhurbaşkanımızın “sosyal taraflar uzlaşmadan kıdem tazminatını benim önüme getirmeyin” sözü emekçiler için önemli bir güvenceydi. Kıdem tazminatında çalışanların hak kaybına uğramayacağına ilişkin Başbakan’ın 1 Mayıs öncesi çalışanlara güvence vermesi önemlidir. Geçen yıl Ak Parti Grup toplantısında kamuda çalışan taşeronlara kadro verileceği söylenmişti. Bu konuda birtakım çalışmalar yapıldı. Ancak yaklaşık 1 milyon taşeron işçisinin bu konuda beklentileri henüz gerçekleşmedi. 1 Mayıs öncesi bu konuda da mutlaka adım atılmalıdır. En önemli adım ise kanlı 1 Mayıs olarak tarihe geçen 1977 olaylarıyla ilgili TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulması olacaktır. 1 Mayıs’ı resmi tatil yaparak önemli bir adım atan Ak Parti, kanlı 1 Mayıs’ın 40. yılında olaylarda katledilenlerin aziz hatıraları için sorumluları ortaya çıkaracak bir araştırma komisyonu kurma önergesi vermelidir. 1 Mayıs günü ya da öncesinde “1977 Kanlı 1 Mayıs’ı Araştırma Komisyonu” kurulması belki hiç aranmadığı için bulunmayan faillerin ortaya çıkarılmasını sağlayacağı gibi emek tarihine geçecek önemli bir adım olacaktır.

 

Kaynak: http://www.yenisafak.com/hayat/1-mayista-yeni-oyun-mu-planlaniyor-2650078

Bu haber toplam 899 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim