Romanın imparatorluk devrine gelince; bu da mimârlık, güzel sanatlar ile 'tekci' (Fr unitaire) devlet kültürü anlayışının ululanmasında kendini Fransız ruhunda yansıtmıştır. Nitekim imparatorluk Romasının doruğu olan şaşaalı Avgustus dönemi (M.Ö. 30 - M.S. 14), Fransız kralı Ondördüncü Louis (1638 - 1715) ile imparatorluk Fransasının Napoleon Bonaparte (1769 - 1821) devirlerinde yankısını bulmuştur. Devlet ile hukuk düzenleri ve plastik sanatlar sahasının yanısıra Fransızlar, dil hususunda dahî, Latin-Romanın ana vârisi oldukları iddiasını koruyagelmişlerdir. Bundan dolayı, konuşulan ile yazılan neredeyse iki farklı dil ortaya çıkmıştır. Günlük bildirişme alanında kendinden türediği Avâm Latincesinden en fazla farklılaşmış Latin dili olmakla birlikte, Fransızca, yazıda, Klasik Latinceye olabildiğince yakın kalmağa hep özel bir çaba harcamıştır. Bunun sonucunda yazılanın, konuşulan dili yansıtmaktan bunca uzak kaldığı başka bir abece (alfabe) esâslı yazı yoktur. Onyedinci yyda kurulan Acadedemie Française yazı dilini Latinceleştirme merkezi gibi etkinlik göstermeğe yönelmiş, sonuçta dili tarihî ile tabîî mecrâından saptırıp felcetmiş, ortaya bir dilbilgisi ile imlâ garâbeti ile fetişistliği ve nihâyet 'dil aklıselîmine aykırılık âbidesi' çıkıvermiştir. Bu durum, kimi eleştirici Fransız düşünürünün de dikkatinden kaçmamıştır. Nitekim, Yüzyılımızın önde gelen Fransız şairlerinden Paul Valery (1871 - 1945), bahse konu durumu bir imlâ cinâyeti şeklinde nitelemiştir. Yazılmakla birlikte, söylenirken telâffuz değeri bulunmayan biryığın işâretle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da, bir tarafta Fransızcanın konuşma dilini alabildiğine zayıflatırken öte yanda yazıda soyutlamayı adamakıllı artırıp pekiştirmesi, onu özellikle kavramlaşmışlık açısından, zengin ve güçlü bir dil kılmaktadır. Sözgelişi milletlerarası hukuk yazımı ve dış siyâset (diplomatie) konusunda Fransızcanın hâlâ vazgeçilmez konuma sâhib oluşu, öncelikle bir kavram dili olması; olağanüstü sağlam, şaşmaz bir dilbilgisi yapısı ile bilincini taşımasından ileri gelmektedir. Ancak, bu bildirdiğimizin tersi de söz konusudur: Aşırı oynanmış Fransızcanın, kıvraklığını hepten yitirip taşlaşıp hantallaşmış olması da gerçekliğin öteki yüzüdür. Geçmişin, meselâ Yunanca, ve hâlihazırın, sözgelişi Almanca, zengin kültür yahut medeniyet dilleriyle kıyâslandığında, Fransızca ifâde gücü itibâriyle derinlik ile esneklikten yoksun yüzeyel bir dil olma özelliğini arzetmektedir. Sıraladığımız olumsuzluklarına rağmen, Fransızca, Çincenin, Sanskritce-Palicenin, İbrancanın, Arapcanın, Farscanın, Yunanca (Klasik Attika İyoncası yahut Koine) ile Latincenin yanısıra klasik diller sınıfında yer alır. Onun klasik dil olmasını sağlayan bellibaşlı etkenler arasında taşıdığı edebiyatın zenginliğini, üstün zihnî (intellectuel) gücünü —kavramlaşmışlık— ve başka dillere etkisi ile hâkim oluşunu sayabiliriz. Bütün bunlara Fransızcanın, Roma sonrası, Merovingiens hânedânıyla Beşinci yüzyıldan itibâren Avrupanın ilk birlikli (unitaire), en güçlü, etkili ve görkemli devletinin, 842de telif olunan Strafiburg andıyla (Les Serments de Strasbourg) birlikte, resmî bildirişme aracı hâline gelişi hususunu da eklemek gerekir.[1]
Teoman Duralı: Dindışı medeniyetin gayrıtabii insan tipolojisi
1- Roma-Germen Devleti yoluyla Fransa, başta hukuk olmak üzre, Eskiçağ cumhuriyet Romasını kendine zamanla artan ölçüde örnek kabul etmiştir.
Bu haber toplam 323 defa okunmuştur
- Yorumlar 0
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Ergün Diler: Yüksek gerilimHALA çok kişi, her ülkenin kendi kararlarını alıp yoluna devam ettiğini düşünmekte. Ben ise böyle bir şeye hiçbir zaman inanmadım.
M.Yalçın Yılmaz: Hangi anayasa?Erdoğan'ın Irak ziyaretinin bölgedeki yansıması dikkat çekti. Kalkınma Yolu projesine Türkiye ve Irak dışında Körfez ülkelerinin de destek olması Irak'ın istikrara kavuşması için önem taşıyor.
Hüseyin Öztürk: Ahlakın Olmadığı Yerde Devlet Çok Masraf EderAhlakın olmadığı yerde devletin masrafı çok olur.
- 20:11 - Dursun Ali Taşçı vefat etti
- 11:35 - Prof.Dr. Nizamettin Parlak: Endülüs Gezi-İnceleme Turu 2
- 11:32 - Hakkı Öcal: Türkiye’nin etki alanı
- 11:31 - Ergün Diler: Yüksek gerilim
- 11:28 - M.Yalçın Yılmaz: Hangi anayasa?
- 11:23 - Hüseyin Öztürk: Ahlakın Olmadığı Yerde Devlet Çok Masraf Eder
- 11:21 - Gökhan Özcan: Zulmün ‘masiva’sında dolaşmak
- 11:19 - Levent Yılmaz: Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
- 11:17 - Bedir Acar: Devrim Erbil ile 60 yıl
- 10:37 - Kudüs'ü An(la)ma Atölyesi
- 10:33 - Çocuklar gibi şendik…
- 10:30 - Mustafa Çiftçi: Hikâye ve Roman Teknikleri Üzerine Düşünceler
- 18:36 - Safahat Okumaları -72- Prof. Dr. Münire Kevser Baş
- 16:39 - TYB Genel Başkanı Arıcan okurlarıyla buluşacak
- 16:11 - Bu yıl 4'üncüsü düzenlenen Muhsin Yazıcıoğlu ödülleri sahiplerini buldu
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.