• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

Tüm Anadolu'yu sesinde taşır Hafız Şerif

Tüm Anadolu'yu sesinde taşır Hafız Şerif
Fukaralıklar, yoksulluklar, upuzun gurbetler, gurbete gidip dönmeyenler, sıla hasretiyle gözleri faniliğe kapananlar, dumanlı dağlar... Erzincanlı Hafız Şerif'i yazdı Muaz Ergü.

Erzincanlı Hafız Şerif… Şerif Tanındı… Erzincan türkülerinin içli, yanık sesi. Erzincan türküleri, Anadolu coğrafyasının yekûnu, ritmi yüreklerimizde vuran, yüreklerimizi vuran… Fukaralıklar, yoksulluklar, upuzun gurbetler, gurbete gidip dönmeyenler, sıla hasretiyle gözleri faniliğe kapananlar, dumanlı dağlar, yolları gözlenenler, yolları gözleyenler, uzun ince yollar, yüreği dağlananlar, yürek dağlayanlar…

Kaşların İnce mi İnce” türküsünü Hafız Şerif kadar içli söyleyen, yürekten söyleyen ikinci bir ses var mı bilemem! Bir Erzincan türküsü, aşkla söylenen, aşkı söyleyen… “Kaşların karesine/ gül koymuş aresine” diye devam edip gider türkü. “Ben senden hiç ayrılmam kabire girmeyince” der sonrasında. Kavuşmaların kolaylaştığı kadar ayrılıkların da kolaylaştığı bir zamanda nasıl anlayabiliriz ki kabire girmeden ayrılınmayacağını. Çok çabuk tüketiyoruz şimdilerde kavuşmayı da ayrılmayı da… Neydi bir ömür boyunca düşüne dalınan? Neydi insanı düşe daldıran gerçek? Sahi neydi?...

İstanbul’da onu duyanlar Erzincan’ı yaşarlar

Hafız Şerif gerçekten hafız, hıfz-ı Kur’an. Babası gibi… Baba Ebubekir Efendiehli ilim, irfan sahibi. Oğlunu da en güzel şekilde yetiştirir. O zamanlar hafızlar bütün makamları, musiki nazariyesini derinliğiyle kavrayan, bilen insanlardı. Çok güzeldi sesleri… Ruhları kavrardı Kur’an’ı kıraat edişleri… Neşter vururlardı sesleriyle yüreklerimize. Hafız Şerif de imamlık yaptığı Çolhasa köyünde yanık türkülere ses verir. Uzun kış gecelerinde, köy odalarında, sohbetlerde yanmış yürekleri harlar. Ünü yayılır her yerde. Erzincan’da Camii Kebir’de müezzinliğe başlar sonra. Sesinin büyüsü, sesinin koyakları onu sevilen, sayılan bir müezzin haline getirir. Sesinin ıssız koyaklarında yitip gider nice dertliler, yüreği yanmışlar.

Hafız Burhan'ın övgüsüne mazhar oldu

Erzincan dar gelmeye başlar Hafız Şerif’e. Sesinin güzelliği ve türkülere bağlanmışlığı İstanbul’a götürür onu. Erzincan’daki görevinden istifa eder. Erzincan’ın havası, suyu, toprağı, insanı, evleri, sokakları Hafız Şerif’in sesinde saklanmış gibidir. İstanbul’da onu duyanlar Erzincan’ı yaşarlar, Anadolu’yu… Ta ki onun benzersiz sesi Hafız Burhan’a kadar ulaşır. AralarındaNizamettin Bayram’ın naklettiği şöyle bir olay geçer: “Hafız Burhan işitiyor ki, Erzincan'dan bir delikanlı gelmiş. Sesi çok güzelmiş. Merak ediyor ve bir akşam dostları vasıyasıyla Hafız Şerif'i evine davet ediyor. Hoşbeş.. Çay ikramından sonra Hafız Şerif'e sorular soruyor ve zaman zaman da onu alaya alıyor. Hafız Şerif bu durumdan biraz alınıyor. Ünlü sanatçı Şerif'e dönerek, “Hafız şöyle köyde çifte giderken, tarla sularken eli kulağa nasıl atıyorsan, hele bir de burada eli kulağa at da seni dinleyelim” diyor.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/21367/tum-anadoluyu-sesinde-tasir-hafiz-serif.html

Bu haber toplam 894 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim