• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Türkçü müydü İslamcı mı? İsmail Küçükkılınç ile Gaspıralı İsmail'i Konuştuk

Türkçü müydü İslamcı mı? İsmail Küçükkılınç ile Gaspıralı İsmail'i Konuştuk
''Gaspıralı mü’min ve bir İslamcı olarak İslam’a, Türklüğe temin edeceği menfaat açısından ilgi duymuyor, bilakis İslam’ı millî hayatın şaşmaz terazisi, mizanı, esası ad ve telakki ediyordu.''

İsmail Gaspıralı, Kırım Tatarlarına mensup bir fikir adamı, eğitimci, gazeteci… Bozguna uğramış topraklarda din için, millet için çırpınmış bir mücadele eri. Düşünceleri, yaptığı işler bütün Müslümanları yakından ilgilendiriyor. Kırımlı bir Türk olmasına rağmen bütün İslam dünyasının sorunlarıyla hemhal…

Ölümünün 102. yıldönümünde Gaspıralı’yı İsmail Küçükkılınç Bey’le konuşalım istedik. İsmail Bey Kırım ve Kazan bölgeleriyle yakından ilgili. Oralarda yeşeren ilmi ve fikri hareketlerle yakından ilgili. İlmi ve tarihi şahsiyetlerle ilgili çalışıyor. Kurban Bayramı tatiline denk gelmesine rağmen bu söyleşi için bizi geri çevirmediler. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyoruz.

İsmail Bey, adaşınız Gaspıralı Kırımlı bir Türk. Malum olduğu üzere insanın doğduğu ve yaşadığı yer ile yaşadığı zaman insanı etkiler. Bu bağlamda Gaspıralı’nın memleketini ve yaşadığı zamanı değerlendirmenizi istesek, onun hangi şartlarda ortaya çıktığını ya da onu ortaya çıkaran şartları sorsak, neler söylersiniz?

İtiraf etmek biraz zor olacak ama İsmail Gaspıralı, memleketi işgale maruz kalmış, gâvur idaresine geçmiş, mahkûm ve makhur (mağlup olmuş) bir milletin çırpınan yaralı kuşudur. Onun Rusmakamlarına müteveccih (yönelik) kimi tabasbus (yaltaklık) kokan istida (dilekçe) ve yazıları aslında sadece merhumun değil bir milletin de çektiği azabın, duyduğu elemin terennümüydü. Bazen daha çok yalvarmak, daha çok alçalmak değildir; daha çok isyan etmek, gözyaşı dökmek, kan tükürmektir.

Kırım her ne kadar Kazan gibi Rus denizinde bir ada değil ve Kırım TürkleriKazan Türklerigibi tarihin kaydetmekten hicap duyduğu zulümlere maruz kalmamışsa da yine de esaret başlı başına bir felaketti. Kazan mezaliminden gerekli dersleri çıkaran Rus çarlığı, kabul etmek lazımdır ki, Kırım’da daha dikkatli hareket etmekteydi. İsmail Gaspıralı işte bu dikkatin doğurduğu, büyüttüğü, tarih sahnesine armağan ettiği silahsız bir kahramandı. Gaspıralı, mevcudiyetin artık silahla ve mukavemetle değil mutavaatı (boyun eğme) da mutazammın (içine alan) bir dikkatle temin edileceğini idrak eden biriydi. O, hayali muhal görmedi ama bazı ateşli ve heyecanlı Kırım Tatarları gibi hayatın gerçeklerinden de uzaklaşmadı. O artık Rusyasız bir şey yapılamayacağını kabul etmişti. Gaspıralı, en az ateşli gençler kadar kederliydi; ancak onun derdi, bu kederin nasıl azaltılabileceğiyle ilgiliydi. O, hayalle ve geçmişle teselli olmakla değil, yapılabileceklerle meşgul oldu ve ateşli gençlerin kuvvet ve silah bulsa da asla yapamayacakları şeyleri bu suretle gerçekleştirmiş oldu. Rusya’nın tebaası olan ve kahir ekseriyeti Türk olan Müslümanları, Rusya rejimine muhalefet ve mukavemet göstermeden de kaynaştırmayı gaye edindi. Onun bulduğu silah “eğitim” ve “haberleşme” idi. Bunu ise müşterek en üst değer olan İslam ve ayrıca Osmanlı Türkçesi ile tatbik mevkiine koyacaktı. Önce okullar açtı, sonra da Tercüman’ı çıkardı. Onunla maruf (tanınan) ve muttasıf (nitelenmiş) olan Cedidcilik kısaca buydu.

İsmail Bey, Gaspıralı’nın memleketi Kırım’da, bilhassa da Kazan’da Türkçülük neyi ifade ediyordu? Bizim bugün anladığımız manada etnik bir kökene vurgu söz konusu muydu?

Seküler-laik ama münevver namusuna sahip biri olan Cafer Seydamet Kırımer, 1934 senesinde yayınladığı Gaspıralı İsmail Beyunvanlı eserinde imlasına müdahalede bulunmadığımız şu satırları yazmaktaydı:[Gaspıralı] İslam dünyasının medenî, iktisadî, siyasî perişan vaziyeti hakkında 'Tercüman'da pek çok makaleler yazılmış ve İslam âleminde terakkiye doğru atılan her adımdan mutlaka bahsedilmiştir. Bu yalnız Rusya Müslümanlarını teşvik emelile yapılmıyordu. İslam Kongresi fikri, Hint mektepleri ıslah arzusu hep İsmail Beyin İslamcılık fikrinin neticeleri(y)di. İsmail Beyin Türkçülüğü İslamcılığile daima yanyana yürümüş ve birbirini itmam etmiştir. Zaten bu devirde yalnız İsmail Bey değil, âlelûmum Şimal Türklerinde ve Türkiye'de Türkçülük İslamcılıkla yanyana yürütülmekte idi… Türkçülüğün Türkiye'de Osmanlıcılığa, Şimalde Tatarcılığa karşı aldığı kat'î ve menfî vaziyet İslamcılığa karşı hatta bugüne kadar dahi tebellür etmemiştir denilebilir. Türkçülük, Osmanlıcılığa ve Tatarcılığa karşı yalnız tarihe ve ilme zıt birer tabir olduklarından dolayı değil, millî birliği yıktıklarından ve millî cereyanın tabiî inkişafını baltaladıklarından dolayı kat'î vaziyet almağa mecburdu. İslamın içtimaî hayatımızda oynadığı role, ananelerimize ve harsımıza girmesine ve dinin milliyetin bir temeli addolunmasına binaen, Türkçüler İslamlaşmağa karşı bir vaziyet almadılar.

 

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/soylesi/24804/turkcu-muydu-islamci-mi-ismail-kucukkilinc-ile-gaspirali-ismaili-konustuk

Bu haber toplam 1020 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim