• İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

Türkmeneli Kültür Günleri’nin Ardından

Önder SAATÇİ

6-8 Ekim 2015 tarihlerinde Ankara’daydık. Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfına bağlı Türkmeneli Kültür Merkezi tarafından düzenlenen Türkmeneli Kültür Günleri etkinliklerine katıldık.

Irak Türkmenlerinin eğitim, kültür, basın yayın gibi sorunlarının enine boyuna konuşulduğu ve tartışıldığı panel ve çalıştaylarda bulunduk. Oturum aralarında ve yemek molalarında hem Türkmeneli bölgesinden gelen akademisyen, sanatçı, edebiyatçı ve siyasetçi kardeşlerimizle hasret giderdik hem de Türkmeneli’nin daha başka meselelerini konuştuk. Türkmeneli Kültür Günleri’nin destekçi kuruluşlarından birinin de Türkiye Yazarlar Birliği olması ve değerli dostumuz TYB Şeref Başkanı

D. Mehmet Doğan’ı da açılış töreninde yanı başımızda bulmamız bizi fazlasıyla mutlu etti. 

Türkmeneli Kültür Günleri’nin en önemli gündemi tabi ki eğitimdi. 1991’den sonra 36. paralelin kuzeyinde, 2003’ten sonra ise bütün Irak sathında Irak’taki bütün kavmiyetlerle beraber Türkmenlere de Latin harfleri ve Türkiye Türkçesiyle eğitim öğretim yapma hakkı tanındı. Bu durum elbette birçok yönden Türkmenlerce bir kazançtır. Ancak Türkçe eğitimin sorunları da yok değil. Her şeyden önce Irak’taki bölünmüşlük, kargaşa ve ekonomik sıkıntılar ister istemez Irak Türkmen eğitimini de etkiliyor. Irak Türkmen okullarının binaları çok yıpranmış durumda. Öğretmen yetersizliği had safhada. Irak eğitim müfredatına göre Türkçeye çevrilen ders kitapları Ankara’daki Türkmeneli Kültür Merkezi tarafından Türkmeneli bölgesindeki okullara ulaştırılıncaya kadar eğitim öğretim yılının yarısına varılıyor. Sorunlar bunlarla da bitmiyor. Bilhassa, Erbil’de Türkmen eğitimi ancak bazı ipoteklerle sürdürülebiliyor. Bilindiği gibi Erbil’de bir yerli parlamento ve buna bağlı bir hükûmet var. Mesut Barzani’nin başını çektiği bu hükûmet kendi okullarında Kürtçe eğitim veriyor ve kendine göre bir Kürt tarihi okutuyor. Saptırmalarla dolu bu tarih müfredatı Türkçeye de çevrilerek Erbil’deki Türkmen çocuklarına da gerçek tarihmiş gibi öğretiliyor. Bu tarih kitaplarına göre, ünlü Türk atabeyleri İmadeddin Zengi ve Muzaferiddin Gökbörü birer Kürt beyi olarak takdim ediliyor. Molla Mustafa Barzani ise göklere çıkarılıyor.

Bunun yanında, Irak’taki Türkmen eğitiminin yüz güldüren bazı neticeler verdiğini de öğrendik. 2014-15 öğretim yılı Türkmen eğitimi için bir dönüm noktası olmuş. Geçen yıl Türkçe öğretim yapan liseler ilk mezunlarını vermiş ve Türkmen öğrenciler hatırı sayılır puanlarla Irak üniversitelerine girme hakkı elde etmişler. Bununla beraber, Türkiye üniversitelerine de Irak Türkmeni öğrencilerin akını söz konusu. Zaten, çalıştığım üniversitede de Irak Türkmeni öğrencilerin birçoğunun Türkçe muafiyet sınavını geçtiklerine, bir kısmının da çok kısa bir kurstan sonra yapılan sınavda başarılı olduklarına şahidim. Türkmeneli’den aldığımız bir sevindirici haber de şuydu. Türkmen öğrenciler Türkçe eğitime rağmen Arapça öğrenme hususunda herhangi bir zorluk çekmiyorlar. Buna karşılık, Kürt öğrencilerin Arapça öğrenmede hiç de başarılı olmadıkları görülüyor. Bunlar Arap olan Kerkük Millî Eğitim Müdürünün söyledikleri. Bu pencereden bakınca Irak’taki mahallî Kürt yönetiminin, aslında Kürt topluluğunu Irak’ın diğer sosyal tabakalarından tecrit ettiğini, bu yönetim anlayışıyla, Irak’ın kuzeyini âdeta bir “demirperde”ye doğru götürdüğünü söylemek mümkün. Bu gibi gelişmeler hem Irak’ın istikrarını bozuyor hem de Türkmenlere karşı yukarıda sözünü ettiğimiz olumsuz tavrın devam etmesine yol açıyor. Aslında, gerek Irak’ta gerek Suriye ve Türkiye’de siyasî Kürt hareketleri hedefine ulaşmak için her türlü insanlık dışı uygulamayı ortaya koyabiliyor. Kültür Günleri kapsamında anlatılan bir hadise bu hususun çok canlı bir örneği. Hadise şu: Bundan birkaç yıl önce Türkmeneli bölgesindeki Türkmen okullarına Türkiye’den, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yedi öğretmen gönderilmiş; bunlardan ikisinin malum terör örgütü lehine propaganda yaptıkları tespit edilmiş. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin, Irak’ın kuzeyindeki yapılanmayla resmî ilişkiler kurarken bu gibi meseleleri de göz önünde bulundurması beklenir.

Bütün bu baskıların örtemediği bazı gerçekler de yaman çelişkiler hâlinde yüzsüz yüzlere bir şamar gibi oturuyor. Mesela, Erbil’de bazı Türkmen okullarına Kürt aileler de çocuklarını yazdırmak için sıraya giriyor. Bunun yanında, bölgedeki özel Türk okullarına Kürt nüfustan bir sürü öğrenci kaydediliyor. Ayrıca bizi şaşırtan bir başka duyum da şu: Uydudaki Türk televizyonlarını(bilhassa çizgi film kanallarını) seyrederek, Kürt çocukları Türkçeyi gayet güzel öğrenmeye başlamışlar. Bütün bunlar Irak’ın kuzeyindeki Kürt topluluğunun yüzünün Türkiye’ye dönük olduğunu; ancak yönetimin, Türkiye’deki terör örgütleriyle iş birliği yapmaktan kaçınmadığını gösteriyor. Nitekim, Türkiye’yi kana bulayan malum terör örgütünün ve yan kuruluşlarının Erbil’de bir sürü temsilciliği var.

Sorunlar bunlarla sınırlı değil. Gerek Erbil’de gerek Kerkük ve diğer Türkmen bölgelerinde Silahlı Kürt gruplarının bürokrasiye kesin hâkimiyetleri söz konusu. Bu hâkimiyet yer yer düşmanca tavırları da beraberinde getiriyor. Bilindiği gibi, Irak’ta her kavmiyeti sembolize eden bir bayrak var. Kürtler de kendi bayraklarını her yere asmış durumdalar. Ama Kürt güçleri Kerkük’te Türkmen  bayrağının dalgalandırılmasına karşı hiç de hoşgörülü değiller. Türkmen medyası da Kürtlerin baskısı altında. Zaten güçlükle ayakta duran Türkmen medyası bir de Kürtlerin sıkıştırmalarına maruz kalıyor.  Türkmen radyo ve televizyonlarında Irak’ın kuzeyindeki yerli yönetime karşı en ufak bir eleştiri bile takibata uğruyor. 2010 yılında Kerkük’teki Şafak gazetesine yapılan baskında gazete sahibi tehdit edilmiş, gazetesinin bütün araç gerecine el konmuş, hatta bilgisayarları ve CD’leri tahrip edilmiş.

Bütün bu baskıların altında yaşayan Irak Türkmenleri bu Kültür Günleri etkinliklerinde resim, hat, tiyatro vb. sanat dallarında da boş olmadıklarını sergiledikleri eserleriyle gösterdiler. Hele, Atilla Şahin gibi genç bir ressamın bir de tiyatroyla uğraşıyor olması Türkmen gençleri arasında nasıl yüksek bir potansiyel bulunduğunu gösteriyor. İlk günün ardından Türkmen sanatçıların sergiledikleri “Sandalye” adlı oyun da görülmeye değerdi. İkinci gün etkinliklerinin akşam bölümündeki konserdeyse Türkmenler Kerkük türküleriyle, hoyratlarıyla coşup gönüllerince eğlendi.

Irak’ın bütün olumsuz şartlarına rağmen Türkmenler bu ülkede varlıklarını sürdürmekteler. Bundan yirmi yıl öncesine kadar bu coğrafyada Türkçeyi ayakta tutan yalnızca “hoyrat”lardı. Şimdiyse Türkçe, okullarda da okutuluyor. Artık Kerkük’te, Erbil’de, Tuzhurmatı’da, Telafer’de, Altunköprü’de Türkiye Türkçesini şakır şakır konuşan ve okuyan bir nesil yetişiyor.  

Bu safhada Türkmenlerin tek isteği Türkiye’nin yakın ilgisi ve desteği.  

Bu yazı toplam 1333 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim