• İstanbul 18 °C
  • Ankara 24 °C

Türkmensahranın Dokunaklı Hikayeleri

Türkmensahranın Dokunaklı Hikayeleri
Abdurrahman Deveci özgün bir dil ve üslupla Türkmensahra’nın hayatını hikayelerle gündemimize getiriyor.

Edebiyatımız sessiz ve ama önemli bir kitaba kavuştu. Abdurrahman Deveci,  hepimiz için kazanç olacak bir kitaba imza attı. Türkmensahra’nın hayatı artık ölümsüzlüğe kavuştu.

Bu hikayeler ilk okunuşta sadece gerçeğin ta kendisi gibi duruyor. Yalın dil, olay örgüsü, sonuç bu izlenimi güçlendiriyor. Karakterler bir o kadar da gerçekçi, hayatın içinde. Ama derinlerde giden bir akış var. Hayat sinen, ama silinmeyen izler var. Duru, yalın bir anlatım var. Akan, peşinden sürükleyen bir dil var. İnsanların acıları, umutları peşine takıyor bizi.

İnsanlığın acılarından, göç etmiş hayatların yitikliğinden, ayrılıkların sarsıcılığından, kavuşma umudundan, suni sınırlardan, baskıcı rejimlerden, sınır kapılarında umutlu bekleyişlerden, dostluklardan, birini sevmekten, onun için ağlamaktan, kısacası topyekûn insan olmaktan söz eder.

Abdurrahman Deveci’nin kaleminden çıkan Ay… Gülcemal adlı eseri tıpkı bir ayna gibi insan olmayı anlatıyor bize.

Ay... Gülcemal’de dramın ortasında varoluşu, ölümün hükmettiği yerde içtenliği, çaresizliğin içinde yanan aşkı anlatıyor bizlere. Hikâyelerdeki kahramanlar, İstanbul, Türkmenistan, İran’da bulunan Türkmensahra bölgesi, Rusya, Kazakistan, Afganistan’ı içine alan geniş bölgede durmadan göçe mahkum insanlardan oluşuyor. Bu yüzden kahramanlar tanıdık geliyor okura. Deveci, hikâyelerini tıpkı bir halı gibi ilmik ilmik dokuyor. Hiçbir şeyi aceleye getirmek istemiyor, belki de her dramın geniş bir zamana hükmetmesinden dolayıdır. Bu yüzden ortaya çıkan eserde ne bir eksik ne de bir fazlalık var, gerçeği veriyor insana. Ağlatıyor insanı, kahramanlar da sık sık ağlıyor. Ay… Gülcemal hikâyesinde İdris Ağa kaybettiği oğlu Abay’a, İlyar ise hem arkadaşı Abay’ı kaybedişine hem de sevdalandığı Gülcemal’in göç edişine ağlıyor. Cezaevindeki dramları anlattığı hikâyesinde ise kimi hayata tutunmak için, kimi Allah’a yakarırken, kimi idam edileceği düşüncesine, kimi cezaevinde kalan bir çocuğa, kimisi de artık hayatta olmayan cezaevi arkadaşlarına ağlıyor. Gözel ise Rus zulmünden kaçan kocasını 60 yıl sınırda ağlayarak bekliyor. Kocasına kavuştuğu gün ise bu kez geçen yıllara, kadere, yaşlılığa ve mutluluğa ağlıyor. İnsanı içten sarsan bu hikâyeler elbette okuyucuyu da ağlatıyor.

Devamı  için: http://kulturgundemi.com/edebiyat/turkmensahranin-dokunakli-hikayeleri-haber-19712

Bu haber toplam 1488 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim