• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Üniversiteler ve yönetim

Üniversiteler ve yönetim
Hasan Okuyucu

ABD merkezli bir şirketten ekonomik krizin atlatılması ve ülkenin yapısal olarak ıslah edilmesi amacıyla danışmanlık alınması, biz ABD ile ilişkilerimizi vakarımızı koruyacak şekilde yürütmekte zorlanıp bazı durumlarda gücümüz yetmeyip öfkemizi içimize atarken diğer taraftan ABD merkezli bir firmaya “gel bizi ıslah et” diye “iş” vermemiz tutarlılık bakımından izahı zor bir durum. Firmanın güvenilir olması, daha önce başarı hikayelerinin olması bu tutarsızlığı ortadan kaldırmaz.

Uzun süredir kendi kendimizi başarılı şekilde yönettiğimiz söylenemez. Ekonomik krizler ve darbeler uzun süredir çare bulunamıyan terör bu yönetemeyişimizin en bariz delilleri. Osmanlının son zamanlarında da kendi kendimizi yönetmekte zorlanıp çağın gerisine düştüğümüz için pek çok Almanı getirip paşa yaptık. Derde çare olmadı da Osmanlı hasta adam olmasının neticesinde tarih sahnesinden silindi. Şimdi ABD’lileri general yapmıyoruz ama gelince onları ülkemizde lüks yaşantı sürecek kadar, iş bitiminde firmaya büyük prestijler kazandıracak paralar ödeyip payeler veriyoruz. Kendi paşalarımıza/uzmanlarımıza ödediğimizden kat-kat fazlasını ödüyoruz.

Kendimizi yönetecek kurumlarımızı oluşturamıyoruz. Üniversiteler açıp akademisyen alıyoruz ama Üniversitelerimiz mühendis, doktor, avukat, hakim-savcı vd. bazı meslek erbabını yetiştiriyor ancak toplumun derdine deva olacak çareler üretemiyor. Üniversitelerimiz öğrenci yetiştirmek, bilim üretmek ve topluma katkı sunmak olan görevlerinden öğrenci yetiştirmeyi yapıyor da diğer alanlarda maalesef görevini yapamıyor. Özellikle Tıp ve mühendislik alanlarında hatırı sayılır sayıda bilimsel makale üretip Uluslararası dergilerde yayınlanan çok sayıda makale üretiyoruz ama bu makaleler toplumun ihtiyaçları ile ilişkilendirilemiyor.

Sayıları 160 000’i geçen akademisyenlerimizden oldukça yüksek bir kısmı Dünyanın en gelişmiş üniversitelerine gidip orada doktora eğitimi almışlar, oradaki emsallerinden geri de kalmamışlar. Halen de yılda bin kişi master ve doktora eğitimi almak üzere bu gelişmiş üniversitelere gönderiliyor. Ne var ki döndüklerinde yine aynı kısır ve verimsiz döngünün çarkları arasında kendilerini buluyorlar. Bu arada yurt dışına master ve doktora eğitimine gönderilen kişilerle devlet borç senedi imzalatmaktan başka bir şekilde muhatap olmuyor: Ülkenin kendilerinden beklentisi nedir, nasıl bir tavır tutum sergilemeleri gerekiyor belirtilmiyor. 1839 yılında ilan edilen tanzimat fermanından beri gönderdiğimiz bu kitleden devlet istifade edip kendisini modernize edemiyor. Bu oldukça nitelikli eğitim almış kesimi yönetemiyoruz, verimli hale getiremiyoruz. Üniversitelerimizi yönetemiyoruz. Ülkemizin en yüksek puan ile öğrenci alan prestijli üniversitelerinde bulunan öğretim üyeleri uluslararası prestijli dergilerde makaleler yayınlıyorlar, konferanslara davetli konuşmacı gidiyorlar ama ülkemizin teknolojik ArGe alanına verdikleri katkı kısıtlı, sosyal alanına verdikleri katkı da yok denecek kadar az. Pek çoğu devletle-hükümetle kavgalı. Hükümeti eleştireceğim diye devlete çeşitli şekillerde zarar veren öğretim üyelerinin sayısı hiçte az değil.

Devlet kurumlarındaki üst-orta düzey idarecilerden çok sayıda kişi yurt dışına resmi görevlere gidiyor. Bu kişilerin yurt dışı yol bütçeleri yıllık milyar TL seviyesindedir. Ama bu gezi/ziyaret/temsiller de gereği gibi değerlendirilemiyor. Yurt dışında edinilen tecrübenin hayata geçirilmesi için uygun mekanizmalar yok. Dönüşte gördükleri/edindikleri tecrübeyi raporlayıp buradaki muhatapları ile paylaşan yok denecek kadar az. Bazıları yurt dışında iken görevden alınıyor. Devlet kurumlarının yurt dışına mesleki olgunluk ve kurs adı altında gönderdiği bu gezilerin yönünü kendi üniversitelerimize/kurumlarımıza çevirmek zorundayız. Üniversitelerimizin bu durumda olmadığını söyleyen çıkabilir ama yurt dışında gidilen kurumların bazılarından çok daha iyi olan kurumlarımız da var. Bu durumda aksayan, talebi karşılamayan üniversitelerin üstüne gidilmeli ve gelişmesi sağlanmalı. Yoksa yakın-orta gelecekte yine bir Marshall-Morison-IMF-Kemal Derviş-McKinley yardımı almaya mecbur olacağımız bazı darbelere/darbe girişimlerine muhatap olmayacağımızın garantisini kimse veremez.

 

Üniversitelerimizin verimliliği adına bazı adımların da atılması gerekir. Bir defa ülkenin en eğitimli insanlarının bulunduğu kurumlarda etkin bir yönetim sergilenmelidir. Üniversitelerde en yüksek maaş Rektörler, Rektör yardımcıları ve Tıp Fakültesi Dekanları değil ülke faydasına çözüm üreten öğretim üyeleri olmalıdır. Bu çözümler değerlendirilmesi ve kıymetlendirilmesi titizlikle yapılan hakemli projeler olarak sunulan hizmetler olabilir. Rektörlerin üniversitelerdeki yetkileri dağıtılıp öğretim üyeleri daha vakarlı hale getirilmelidir. Öğretim üyeleri arasında çalışan ile çalışmayanı ayırıp üretim yapma teşvik edilmelidir (mevcut teşvik uygulaması çalışmayı yine teşvik edemedi). Seçimlerin kaldırılmasıyla Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektör ile üniversitelerdeki kamplaşma ve gerilim nispeten azaldı. Rektör haricindeki idarecilerin atamasında siyasi etki durdurulmalıdır.  Çok sık değişen ülke gündemi ve -doğal olmayan- yollardan tesir edilerek atanan idareciler üniversite hocalarının motivasyonunu bozmakta ve verimsiz hale getirmektedir.

Her başımız sıkıştığında başvuracağımız üniversitelerimiz, çare soracağımız yetkin akademisyenlerimiz ve kurumlarımız olmadıkça belli aralıklarla yaşadığımız darbe-ekonomik krizlerin tekrar etmiyeceğinin garantisini veremeyiz.  

Bu haber toplam 821 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim