Onların “korkularının kaynağını” doğru analiz etmek gerekir. Çünkü bu barış düşmanları bu coğrafya üzerinde“yüzyıllık Batı hâkimiyetinin” içerideki adamlarıdır, bu hâkimiyet üzerinden pay alarak kendi halklarına karşı, sömürge yönetimlerinin etrafında toplanan, onların adına düşünen, hareket eden, onlar gibi yaşayan zevata benzemektedirler. “Kürtlere ne verildiyse ben de onu isterim” diyenlerin sancısı budur.
Batı sistemi, yüzyıl önce sömürgeleştirdiği, haritada cetvelle çizerek yapay sınırlar marifetiyle devletler icat ederek hükmettiği veya işgal edip sömürgeleştiremediği toprakları ise, Batılılaşma ideolojisi vasıtasıyla bağımlı hale getirerek kontrol altına alıp dolaylı olarak yönettiği bu coğrafya şimdi kendi yolunu çizmektedir.
Zamanı geçmiş proje
Kürt meselesi denilen konu, uzun yıllardır bu bölgedeki ülkelerin, başta Türkiye olmak üzere, bağımsızlaşma, demokratikleşme, kendi tarihlerinin, kültürlerinin kısaca kendi halklarının iradesi yönünde atacakları adımların karşısında bir araç olarak kullanılmıştır. Benim “ulusalcılık” diye eleştirdiğim yaklaşım, bu toprakların millet anlayışına aykırı, etnik fanatizme dayanan “etno-ulusal devletler”, faşizan örgütlenmelerinden başka bir şey olmayan kapalı, otoriter ve anti-demokratik bir siyaset anlayışına dayanan zihniyeti temsil etmektedirler.
Devamı için: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/yuz-yillik-hesap-kapaniyor/haber-386617
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.